CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke’nin kamu özel işbirliği yoluyla yapılan otoyol ve köprülerin iktidara geldiklerinde kamulaştırılacağını söylemesi Türk Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) tepkisini çekti. Böylece iki kurum arasında 41 yıl sonra yine ‘kamu-hür teşebbüs’ ayrımı üzerinden bir fikir ayrılığı su yüzüne çıktı.
Böke 5 müteahhiti hedef aldı
Selin Sayek Böke, 10 Eylül’de Halk TV’de köprü ve otoyolları kamılaştıracaklarını açıklamıştı. Programın sunucusu Fatih Ertürk’ün “Bunu nasıl yapacaksınız? Ortada imzalanmış sözleşmeler ve bağlayıcılıkları var. Özel sektörle müzakere yoluna mı gideceksiniz?” sorusu üzerine de Böke konuyu şöyle açmıştı: “Özel sektör dediğiniz Türkiye’deki bütün kaynakları rantla yemiş olan 5 şirketten bahsediyorum. Ne müzakeresi yapacağız? Müzakere falan yok. Buraya yazacağız, ‘Bunlar artık kamunundur’ diyeceğiz ve devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Kaslowski’nin ‘hür teşebbüs’ hassasiyetti
TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, “Salgın Döneminde Dünya Ekonomisi ve Türkiye’nin Makroekonomik Dengeleri” başlıklı internet seminerinde “Son zamanlarda maalesef mülkiyet haklarını ihlal edecek türde bazı açıklamaların farklı siyasi partilerce dile getirildiğine şahit oluyoruz” diyerek sözü Böke’nin söylediklerine getirdi.
Kaslowski şöyle devam etti: “Türkiye hür teşebbüs ve mülkiyet haklarının garanti altında olduğu bir ülkedir. Herhangi bir özel şirketin mülkiyet haklarını çiğneyecek bir şekilde kamulaştırılması asla söz konusu olmamalıdır. Haksızlıklarla mücadele edilmek isteniliyorsa izlenecek yol hukuk kuralları içerisinde olmalıdır.”
1979’daki ‘hür teşebbüs’ çıkışı
TÜSİAD’ın 1979’da Bülent Ecevit başbakanlığındaki CHP iktidarının devrilmesinde önemli rol oynayan gazete ilanlarında ‘hür teşebbüs’ terimi tıpkı Kaslowski’nin sözlerinde olduğu gibi ana temayı oluşturuyordu. İlanların ana fikri, hükümetin kamusal ekonomi tercihlerinin ‘hür teşebbüsün’ önümü kesmesi, bunun da ekonomiyi çıkmaza sürüklemesiydi. Gaz ve benzin kıtlığıyla simgeleşen ve hala siyaset meydanlarında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından CHP’ya karşı gündemde tutulan dönem de işte bu dönemdir.
Son tartışmanın TÜSİAD ile CHP arasında derin bir çatışmaya yol açacağı yönünde hiçbir emare yok. O günün koşullarıyla bugün arasındaki siyaseten en temel fark ise elbette CHP’nin bugün iktidar olmaması. Bununla birlikte konunun en azından tarihin garip bir cilvesi olarak önümüzdeki günlerde siyasi kulislerde konuşulacağı açık. Ayrıca iktidar yanlısı medya haberi sevdi ve internet sitesi manşetlerinde yer verdi.
Bu arada ilanların hala TÜSİAD’ın internet sitesinde yer alıyor olmasını ise buraya bir not olarak düşelim. Meraklılar için TÜSİAD’ın 15 Mayıs 1979’da verdiği ‘Gerçekçi çıkış yolu’ başlıklı ilanın tam metni ise aşağıya bırakalım:
Gerçekçi Çıkış Yolu
Dünyada, “orta gelirli” ülkelerin başlarında gelen Türkiye’miz, şu sırada, yoksul ülkelerde görülen “yok”lar içindedir. Geçen yıl, 2 milyar 300 milyon dolarlık ihracat yapabildik.
Bu yıl, ithal etmemiz gerekli pterol için yaklaşık 2 milyar dolara ihtiyacımız var.
Ekonominin yürümesi için ise, en az 5 milyar dolarlık ithalat yapılması zorunludur.
Bir yandan döviz kıtlığı, öte yandan enerji yetersizliği, yatırımları ve mevcut sanayinin üretimini hızla düşürmektedir.
Nüfusumuz 44 milyonu aşmıştır.
Yıllık artış 1 milyon kişinin üzerindedir.
İşsiz sayısının geçen yıl 2 milyon 240 bin kişi olduğu ifade edilen ülkemizde, çalışabilir her 100 kişiden 14’ü işsizdir.
Oysa, uygulanan ekonomi politikaları ve sendikaların davranışları, Türkiye’de, işsizlik sorunun, giderek daha da ağırlaştırmaktadır.
Ve… bir yılda %60’ı aşan korkunç enflasyon sosyal ve ekonomik bünyemizi kemirmeye devam etmektedir.
Türkiye nereye gidiyor?
Bir ülkede ekonomik bunalım neden doğar?
Dünyanın zengin ülkeleri arasına girebilecek potansiyele sahip yurdumuz neden yoklar içine girmiştir?
Dünyanın bugünkü ekonomik gidişinde bunalım geçiren tek ülke Türkiye değildir.
Ama bunalım karşısında kendisine yardım etmeyen tek ülke de Türkiye olmamalıdır.
Artık enflasyonun hızı yavaşlatılmalıdır.
Halkımızın eline geçen paranın değerinin bekçisi olması gereken Devlet, karşılıksız para basmak yerine, başka yollar aramalıdır.
Örneğin, Maliye’mizin doğru yöntemler kullanarak vergi kaçakçılığını asgari düzeye indirmesi şarttır. Ve mümkündür.
Parlamento’muzun ise, henüz vergilendirilmemiş kesimleri artık vergi kapsamına alması tarihi bir görevdir.
Şiddetle ihtiyaç duyduğumuz dış kredilerle, uyguladığımız ekonomik sistem birbirine çok yakından bağlıdır.
Pazar ekonomisinden gitgide uzaklaşan bir anlayışla, ne Batı dünyasında hak ettiğimiz yeri, ne yeterli kredileri, ne de yatırımlara gerekli dış sermayeyi bulabiliriz.
Demokratik toplumumuzun üreten -verimli üreten- temel gücünün hür teşebbüs olduğunu artık anlamalıyız.
Ekonomimizi bir yasakçı “mevzuat ağı” içinde boğan, kişinin teşebbüs şevkini kıran, kişiyi yanlış yönlere sevk eden aşırı müdahaleci ve güven sarsıcı zihniyet bunalımın asıl sebebidir.
Daha çok çalışmanın, daha çok üretmenin ve bolluğa kavuşmanın gerçekçi yolu: “Kişiyi rekabet içinde teşvik”tir.
Zorlayıcı, önleyici önlemlerle üretim artmaz. Olsa olsa ekonomik yapı çarpılır. Giderek rejim değişir.
Hür teşebbüsün zayıflaması hürriyetçi demokrasinin zayıflamasıdır. Hür teşebbüsün yok olması ise, politik, ekonomik, sendikal, düşünsel, bütün hürriyetlerle birlikte, hürriyetçi demokrasinin de yok olmasıdır.
Biz, Türk Özel Sektörünün üyeleri olarak beyan ederiz ki:
Ülkemizi Hürriyetçi Demokrasi içinde refaha götürecek temel güç hür teşebbüstür:
Kişiyi her zaman daha çok ve daha verimli çalışmaya sevk etmiş olan hür teşebbüs.
Çağımızın ileri toplumları refaha hürriyet içinde yalnız bu yolla erişmişlerdir.
Bir başka yol yoktur.
* Bu mesaj -demokratik toplumumuzun üretici güçlerinden özel sektörü temsil eden bir kuruluş olarak- Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından hazırlanmış ve sayın halkımıza, izlenmesi, incelenmesi ve tartışılması amacıyla sunulmuştur.”