Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, KRT TV canlı yayınına katıldı, eski defterleri açtı. Aslında iç politikadan dış politikaya pek çok konuda değerlendirmeler yaptı ama iki konu CHP’nin içine ve Kılıçdaroğlu’nun özel konumuna ilişkindi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir süreden beri CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yüklenirken onun “şaibeli bir kurultayda seçildiğini” söylüyor. Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın bu eleştirisi için bir yandan “O kurultaydaki adaylardan biri de bendim” diyor, bir yandan da “Bu sözleirn muhatabı ben değilim, genel başkan” diye konuşuyor.
Konu, program sunucularının Kılıçdaroğlu’na “Hançerlendim” şeklindeki sözlerini sormasıyla açıldı. Kılıçdaroğlu şöyle dedi:
“Kurultay salonunda da söyledim, konuşmamda da ifade ettim. Tüm delegelerin önünde söyledim. Erdoğan, bildiğim kadarıyla 4 veya 5 kez “şaibeli kurultay” dedi. Bu kurultayda genel başkan adaylarından birisi de bendim. Bu konuda partinin yetkili organlarının veya Sayın Genel Başkan’ın çıkıp çok açık bir açıklama yapması lazım. ‘Sen kim oluyorsun da CHP’nin kurultayına şaibeli kurultay dersin” denmesi lazım. Ben, bu sorunun aslında doğrudan muhatabı değilim. Doğrudan muhatabı aslında partinin Sayın Genel Başkanı. 5 kez söylenir ve ses çıkarılmazsa, o zaman pek çok soru işareti sıradan vatandaşın bile hafızasında yer alır. Bu doğru değil. Erdoğan’ın sürekli tekrar etmesinin de bir şeyi var, niye tekrar ediyor, yanıt mı almak istiyor acaba? Partinin genel başkanları dahil arkadaşların açık ve net yanıt vermeleri lazım.”
Ama orada da durmadı Kılıçdaroğlu ve ekledi:
“En son Manisa Kongresi’nde yine Erdoğan söyledi. Bu, beni rahatsız ediyor. Partinin yöneticilerini de rahatsız etmesi lazım. Erdoğan’ın neyi kastettiğini bilmiyorum. Erdoğan’ın bu kadar partinin, parti yönetiminin üstüne gelmesinin gerekçesi ne onu da bilmiyorum, partinin bu kadar sessiz kalmasını da anlamakta güçlük geçiyorum. Bu beni rahatsız ediyor. CHP, 100 yılı aşan bir partidir. CHP’nin hiçbir kurultayında asla kirlilik olmaz. Bu her tarafa çekilebilir. Nedir şaibe? “Ya çık açıkla” diyecekler ya da “Böyle bir şey yoktur” diyecekler. Bu kadar basit. Muhatap partinin yönetimidir, açık ve net açıklama yapması lazım. Yapmıyorsanız, e sükut ikrardan gelir o zaman başka bir şey var demektir burada. Bir şey varsa, kesinlikle partinin kirlilikten arınması lazım. Ben yıllarımı CHP’ye vermiş, kirliliği asla kabul etmeyen, karşısında duran biriyim. Bizim bazı belediye başkanlarımız kirliliğe bulaştığında hemen partinin dışına çıkarttık, kabul etmeyiz biz. Şaibe onlar da olur, kirlilik onlarda olur.”
Peki Kılıçdaroğlu’nun elinde şaibe iddiasını destekleyecek herhangi bir veri var mı? Buna cevabı şu oldu:
“Elimde bir şey, veri yok. Bunu söyleyen kişi bir partinin genel başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuş tarafsız olmayan bir kişi. Bu ağır bir suçlamadır, bu kabul edilemez. Bu bireysel bir olay değildir. Bireysel pencereden bakarsanız bu çok yanlıştır. Bu partinin kimliği, kuruluş felsefesi çerçevesinde ele alınması gereken bir olaydır. Şikayetler gelir ama bu farklı bir şeydir. 100 yılı aşkındır siyasi yaşamını sürdüren bir partinin bugüne kadar yapılan hiçbir kurultayında CHP bu suçlamayla karşı karşıya kalmamıştır. İlk kez bu suçlamayla karşı karşıya kalıyor. 4-5 kez söylenmesine karşın yönetim sessiz kalıyor. Derhal çıkıp açıklama yapmaları gerekiyor. Derhal, hiç beklemeden. Bu söylemin hangi gerekçe ile dillendirildiğini bilmiyorum. Ama bunun dillendirilmesine karşı parti yönetimin sessizliği beni derinden üzüyor. Bu olmaz. Her şeye itiraz olur, her şeyi tartışabiliriz ama Mustafa Kemal’in partisinde bu olmaz.”
Kılıçdaroğlu: Aday olmadım, aday gösterildim, adaylığım hata değildi
Programda Kemal Kılıçdaroğlu’na Cumhurbaşkanı adaylığı sorusu da soruldu. Bakın o ne dedi:
“Hayır efendim. Kim belirledi adaylığı? Ben hiçbir zaman çıkıp “Ben Cumhurbaşkanı adayı olacağım” demedim. Biz önce şöyle karar aldık, Altılı Masa’da iktidar olursak neyi yapacağız, millete neyi vadedeceğiz önce buna karar verdik. Masada tüm kararlar oy birliğiyle alındı. Karar alındı, ben cumhurbaşkanı adayı oldum o kadar. MYK’da görev yapan arkadaşlarım “Siz olmazsanız olmaz, sizin mutlaka olmanız lazım” defalarca defalarca söylediler. Ben de her seferinde “Arkadaşlar yapmayın, etmeyin, Altılı Masa var orada karar vereceğiz” dedim. Şimdi vay efendim oldun. Ben istemedim ki, illa aday olacağım demedim ki. Altılı Masa’nın içinden bir aday çıkması kadar doğal olan ne var? MYK’daki arkadaşların tamamının görüşü, “Mutlaka sizin olmanız lazım” diyeydi. Ben her seferinde biraz fren koyuyordum, onlar “Olun” diyordu. Altılı Masa karar verdi, aday olduk. Çalıştık, hiç kimse bana “Şurada eksik çalıştın, sağlıklı eleştiri yapmadın, iktidar olduğunda ne yapacaktın” diyemez. Hepsi vardı. Eksik olan Altılı Masa’nın kendi yapılanması içerisinde bir genel başkanın kısa süre de olsa süren farklı davranışıydı. Geride kalanları tartışmak istemem.”
“Neden şimdi ön seçim yapıyoruz?”
Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin Cumhurbaşkanı adayını şimdiden belirlemek için ön seçim yapmasına da karşı. Şöyle diyor:
“Daha uzun süre var cumhurbaşkanı adayının belirlenmesine. Niye acele ediyoruz ki? Ülke yangın yeri. Gördük ekonomiyi. Biz bunları bırakmışız, kim cumhurbaşkanı adayı olacak. Kardeşim yeri, zamanı gelince aday belirlenir hepimiz gider ona destek veririz. Neden şimdi partiyi bölüyoruz? Diyelim, yoklama yaptık. Adaylar çıktı, “Ona oy verme, bana ver” diyecekler. Aday olunca ne yapacaksın? Bunların hiçbirisi belli değil. Önce projeyi, hedefi koyacaksınız. Parti koyacak bunu. Parti belirleyecek politikayı, adaylar politikayı belirlemez. Adaylar seçildiklerinde neyi, nasıl yapacaklarını önce kendi partililerine anlatacaklar. Partide bütün yöneticileri desteklerim ama elbette farklı düşünebiliriz. Potansiyel adaylara karşı durmazsınız. O da onun hakkıdır. Ama bugünden bu tartışmaları yapmak doğru değildir. Ülke yangın yerinde, perişan vaziyette. Parti aday belirlerse, yeri zamanı gelince destekleyeceğiz. Bu kadar basit. Kim olursa elbette destekleyeceğiz, parti bizim partimiz.”
“Bu işin içinde saray var”
Cumhurbaşkanı adayı tartışmasının Türkiye’nin esas gündeminin konuşulmaması için bir komplo olarak CHP’nin önüne atıldığını da öne sürüyor Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel ile parti yönetimine “Anlamamak için çocuk olmak lazım” diyor:
“Anketleri falan bırakın. Emin olun bu işin içinde de saray var. Anlamamak için çocuk olmak lazım. Ekonomiyi, vatandaşın derdini konuşmayacaksın; parti içine dönecek, ‘kim cumhurbaşkanı adayı olacak’, alanlara çıkacaklar ‘bana oy ver, bana oy ver’, bütün partililer bırakacaklar her şeyi, gidip sandıkta cumhurbaşkanı adayını belirleyecek. Bundan kaç yıl sonraki seçime aday belirlemek için sandığa gidecek. Ya sizin başka derdiniz yok mu Allah aşkına! Yeri, zamanı gelince aday belirlenir.”
Yeniden Millet ittifakı öneriyor
Kılıçdaroğlu’na göre Cumhurbaşkanı seçimini kazanmak için eski Millet İttifakı’nı yeniden canlandırmak lazım. Şöyle diyor:
“Şimdi bakın, Cumhur İttifakı yerinde duruyor değil mi? Kendisini güçlendiriyor. Millet İttifakı hangi halde, darmadağın. Sorumlusu kim? CHP. Siz, Millet İttifakı’nın motoru, çekim gücüsünüz. Yarın 50+1’i alacaksınız değil mi? Nasıl alacağınıza ilişkin stratejiyi bugün geliştirmezseniz yarın ne olacak? Erdoğan’ın tuzağına niye düşüyorsunuz? Erdoğan bozuyor mu Cumhur İttifakı’nı? Eğer siz Millet İttifakı’nı diri tutarsanız, parlamentoyu AK Parti’ye çalışamaz hale getirirsiniz. Millet İttifakı’nı diri tutarsanız, etkin hale getirirseniz parlamentoda AK Parti at koşturamaz. Bunu söyledim ben Özgür Bey’e. Nasıl olması gerektiğini de söyledim. AK Parti’de çözülmeler varken, çözülmeleri engelledik. (‘Normalleşmeden mi bahsediyorsunuz’ sorusuna yanıt olarak) Elbette. Siz birinci parti çıkmışsınız, ben normalleşeceğim diyorsunuz. Biz normaliz zaten. Anormal olan o. Buyur, niye can suyu olduk? Hangi gerekçeyle can suyu olduk? Olmaz, doğru değil.”
‘Siyasette emeklilik olmaz’
Kemal Kılıçdaroğlu kendi pozisyonu için de “Siyaset emekliliği kabul etmez” diyor ve ekliyor:
“Ben ülkenin sorunları varken gözümü nasıl kapatabilirim? Çocuklar açken nasıl gözümü kapatabilirim? Sorunu olan vatandaş bana geliyor. Ben onun sorununu dillendirmezsem, görevimi yapmamış olurum. Ben görevimi yapmak zorundayım. Benim işim bu ülkenin sorunlarını çözmek için düşünce üretmek, varsa bir haksızlık karşı çıkmaktır. Ben bunu yapıyorum.”
(HABER MERKEZİ)