Yıl 1957.
San Francisco Operası sezonu iki büyük eserle açıyordu, bunlardan biri Maria Callas’ın başrolünde oynadığı Lucia Di Lammermoor diğeri başrolünde Leyla Gencer’in oynadığı La Traviata idi.
Leyla Gencer kendi oyunun galasını başarıyla tamamlamış bir sonraki Los Angeles galasına hazırlanıyordu ki bir gün Opera’nın Müdürü Kurt Adler, şaşkınlık ve korku içinde, ağlamaklı bir halde odasına girdi.
“Mahvoldum, öldüm, bittim, gelmiyor gelmeyecekmiş, iptal oldu” diyordu. Bahsettiği kişi Maria Callas’dı.
Az önce yani galaya bir hafta kala San Francisco’ya gelmeyeceğini ona bildirmişti. Operanın müdürü çıldırmıştı. Defalarca Milano’yu aradı ancak Callas telefonlarına yanıt vermiyordu.
Kurtar beni Leyla
Adler, Leyla Gencer’e yalvarmaya başladı “lütfen beni kurtar, tüm biletler satıldı rezil olacağız. Lütfen onun yerine sen sahneye çık!”
“Ama bu imkânsız” dedi Gencer, “ben sadece Lucia’nın delilik aryasını biliyorum!”
“Lütfen kurtar beni Leyla!”
İlk temsile 5 gün vardır. O gün otel odasına kapanan Leyla Gencer 5 gün insanüstü bir iradeyle çalıştı. Gala gecesi 5 günlük çalışma ve sadece tek provayla sahnedeydi. Temsili hatasız tamamladı.
O gece orada olanlar ‘Donizetti galayı görse ayakta alkışlardı’ dediler. Gencer’in Donizetti Rönesansı işte o gece başladı. Ertesi sabah New York Times ‘İyi ki Callas gelmedi’ başlığının atacak, Callas’ın resminin altına ekşi ses, Gencer’in resminin altına Türk Lokumu yazacaktı.
Tam o sırada Maria Callas
O sırada Milano’daki evinde telefonlarına ulaşılamayan Maria Callas bambaşka bir ruh halindeydi. Tam 40 kilo vermişti, 105 kilo halinden eser yoktu.
Temmuz ayında Venedik’te bir partide tanıştığı Yunan armatör Aristotle Onassis’e âşık olmuş, gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Oysa ikisi de evliydi. Dünyanın en ünlü iki Yunanlısı olan bu çiftin yasak aşkı tüm dünyada çalkalanıyordu.
Çıkmayan o Mi Bemol ses
Uğruna metres damgasını yemeyi göze aldığı bu aşk Callas’ın kariyerini de bitirecekti. Callas, iki yıl sonra 1959 yılında Dallas Operası’nda Lucia di Lammermoor temsilinde son kez bu rolü seslendirecek, çıldırma sahnesindeki ilk Mi bemolü deneyecek, ancak sesi çıkartamayınca bir sesini oktav aşağı alacak, fakat neredeyse bir tona yakın pes olacaktı.
O gece orada olanlar, ağlayarak soyunma odasına giden Callas’ın “Kariyerimin kumarını oynadım, bu kariyer bu gece bitmiştir” dediğini söyleyecekti. Ancak bu büyük aşk, Onassis’in 1968’de Jacqueline Kennedy ile evlenmesiyle son buldu. Callas için bu ayrılık, sanatı ve psikolojisi üzerinde derin bir etki bıraktı. Önce sesini sonra aşkını kaybetti.
Unutulmaz performansları
Maria Callas, yalnızca sesiyle değil, sahnedeki büyüleyici varlığı, dramatik yeteneği ve sahne üzerindeki ihtişamıyla da operanın en büyük ikonlarından biri olarak kabul edilir. Maria Callas, 20. yüzyılın en etkileyici opera sanatçılarından biriydi.
Yunan asıllı soprano, Verdi, Puccini ve Bellini gibi büyük bestecilerin eserlerine kattığı eşsiz yorumlarıyla tanınıyordu. Norma, Tosca ve özellikle La Traviata’daki Violetta rolü, onun en unutulmaz performansları arasında yer aldı.
Leyla Gencer’in en büyük talihsizliği
Öyle güçlü bir aurası vardı ki ondan sonra La Scala Operası’nda hiç kimse Norma Operası’nı sahnelemeyi göze alamadı. O, sahneleri bıraktıktan ancak 10 yıl sonra Norma yeniden sahnelenecek, başrolde ise Leyla Gencer oynayacaktı. Ancak bu hiç de kolay olmayacak Callas hayranları Leyla Gencer’i ölümle tehdit edecek, operaya isimsiz tehdit mektupları yollanacaktı ama her şeye rağmen Gencerate temsili sahneye koyacaktı.
İtalyanların ‘Boğazın Çiçeği’ dediği La Diva Turca, Leyla Gencer’in belki de en büyük talihsizliği Maria Callas ve Renata Tebaldi ile aynı dönemde La Scala’da olmasıydı.
Callas’ın son günlerini anlatan film
Callas’a ve büyük aşkı Onassis’e ne olduğunu 21 Şubat’ta gösterime girecek Maria filminden izleyebilirsiniz. Netflix için çekilen efsanevi soprano Maria Callas’ın hayatının son dönemini anlatan film, Aristotle Onassis ile yaşadığı fırtınalı aşktan geriye kalanları ve operanın divası Callas’ın sesini kaybedişini ve Paris’deki son günlerini anlatıyor.
Netflix’den önce sinemalarda gösterime girecek olan film, Callas’ın 1970’lerde Paris’teki yalnız yıllarına odaklanırken, sık sık geriye dönüşlerle seyirciyi kariyerinin zirvesinde olduğu günlere, Onassis’le Capri ve Monte Carlo’daki davetlere, Paris’teki lüks akşam yemeklerine, özel yat gezilerine götürüyor.
Onasis ile Haluk Bilginer’i yan yana getiren sokaklar
Angelina Jolie’nin Callas’ı, Haluk Bilginer’in ise Aristotle Onassis’i canlandırdığı bu film, yalnızca bir biyografi olmanın ötesinde, aşk, sanat ve tutkuyla örülü bir hikâye sunuyor.
İşin ilginci şu ki dünyanın en önemli armatörlerinden Aristotle Sokrates Onassis, 1906’da İzmir’in Karataş semtinde bugün Şehit Kemal Kester ismini alan, Hatay semtine çıkan, meşhur 40 merdivenli sokağın sonundaki bir evde doğdu.
Zengin bir aileden geliyordu. Babasının ve amcasının Akhisar’da tütün bahçeleri vardı. Oğluna Aristotle yani bilindiği haliyle Aristo ismini veren babasının adı da Sokrates’ti.
Tütün ticareti yapan aile, Kurtuluş Savaşı sonunda Yunanistan’a göç etti. Onassis’i doğumundan 50 yıl sonra birkaç sokak ötede Haluk Bilginer dünyaya gözlerini açacak. Onassis, yıllar sonra Maria filminde Haluk Bilginer’in enfes yorumuyla yeniden canlanacaktı.
Maria Callas öldükten sonra küllerinin Ege Denizi’ne serpilmesini vasiyet etmişti. Leyla Gencer, yani Boğazın Çiçeği ise küllerinin Dolmabahçe’den İstanbul Boğazı’na dökülmesini istedi. İki divanın külleri mavi sularda buluştu.
Meraklısına,
Maria (2024), Netflix.
Tutkunun Romanı, Zeynep Oral, Doğan Kitap.
İKSV, La Diva Turca, Youtube.
La Traviata, AKM, (26-27 Şubat, 5-8 Mart).