Sosyoloji, sosyal psikoloji veya psikoloji dallarından herhangi birinde yüksek lisans veya doktora yapmak isteyenlere bir önerim var: Türk dizilerini izlesinler ve bu dizilerden hareketle bir tez yazsınlar.
Nereden çıktı bu öneri?
Bir yakınımın bana anlattığı gözleminden. Ben yerli dizi seyreden biri değilim, nedenini başka bir zaman anlatırım bunun. Ama yakınım iyi bir yerli dizi izleyicisi, çünkü kendisi de bu dizilerin yaratıcılarından biri.
Bir seferinde şunu söyledi:
“Eskiden dizide öyle bir şey olurdu ki, izlediğimiz karakterin ağlaması, isyan etmesi, bazen de utanması vs. gerekirdi, aynen gündelik hayattaki gibi. Ama bir süreden beri bu durum değişti dizilerde; eskiden ağlayan, isyan eden karakter bugün karşısındakine bir tokat atıyor, kendisini utandırabilecek bir durumda üste çıkmaya çalışıyor, karşısındakine dikleniyor, sesini yükseltiyor… Ben bu değişimin kaynağını gündelik hayatta bulduğu kanısındayım.”
Ardından gündelik hayattan, medyaya yansıyan olaylardan, siyasetten ardı ardına örnekler sıraladı.
Gerçekten de, öyle bir yeni anlayış var ki ülkemizde artık, kimsenin hatası kimsenin yüzüne vurulamıyor. Vuracak olursanız çok yüksek perdeden bir diklenme, bir cevap geliyor.
Sokakta basit bir trafik veya otopark tartışmalarında bile kan akmasının sebebi, taraflardan hiçbirinin geri adım atmaması, haksız bile olsa zorbalığa başvurarak üste çıkmaya çalışması.
Sokakta yaşananların benzerini siyasette de görüyoruz. Sadece Tayyip Erdoğan değil, Devlet Bahçeli de sözünün üstüne söz söyletmemeyi ilke bellemiş. “Diklenmeden dik durmak” diye sloganı bile var Tayyip Erdoğan’ın. Eh, karşısındaki muhalefet de sözünün üzerine söz söyletmiyor. Ha trafikteki kavga ha siyasetteki kavga, çok da büyük fark yok aslında.
Bütün bunlar, tuhaf bir Türkçeyle dilimize “zorbalama” diye geçen İngilizcesiyle “bullying” aslında.
Ve bizim bu İngilizce kelimeyi öğrenmek zorunda kalmamızın da bir sebebi var: Bu davranış kalıpları sadece ülkemize özgü değil, dünyada da örneklerini yaygın biçimde görüyoruz.
Vladimir Putin bir “zorba” olarak koca Ukrayna halkını “zorbalıyor” işte. Benzer bir şey Donald Trump için de söylenebilir, işte en son Amerika’nın saygın üniversitelerine yaptığı şey zorbalıktan başka bir şey değil.
Bakın Milli Eğitim Bakanı’na, hangi akla hizmet 8 Nisanda öğretmen ataması yapıyor? Birinci sorumluluğunun okullardaki öğrencilere karşı olduğu belli ki aklına bile gelmiyor bakanın da yönettiği bakanlığın da. Daha yeni dönemin ilk sınavlarını tamamlamış öğrencilerden dönem sonuna kadar yeni öretmenleri kabul etmesini istiyor.
Buradaki “istemek” kelimesi bile bir nezaket içeriyor, hayır istemiş falan değil bakanlık, tepeden bunu vazediyor, beğenmeme hakkınız yok, böyle bir hakkın olabileceği belli ki akla bile gelmemiş.
Her yıl onbinlerce öğretmenin tayin ve terfisini yapan bu bakanlığın öğrenim yılının ortasında binlerce öğretmeni yerinden oynatmaya kalkmasının en büyük zararı öğrencilere.
Ama bizim sistemimizde öğrenciler hamam böceğinden farklı bir muamele görmüyor. Tam da bu sebeple onlar şimdi başlarına gelene direnmek istiyorlar.
Bakanlık herhalde Türkiye’nin liseleri de karışsın diye kasıtlı olarak yaptı bu tayinleri. Bu haliyle bakanlığın yaptığına da “zorbalık” adını takmak zor olmasa gerek.
İşin en kötü şu:
Zorbalıkla mücadele etmenin en etkili yolu geri adım atmamak, “zorbalanmaya” direnmek.
Ama bu direnişi yanlış anlayanlar var. En zorbalar bile o anda karşısında olan kişi gerçek zorba olduğunu öne sürüyor. Yani kendisi zorbalık yapıyor ama bunu kendini savunmak amacıyla yapıyor. Çünkü zorbalığa direnenin kendisi de bunu zorbalıkla yapabileceğini düşünüyor.
Oysa zorbalığa direnmenin yolu boyun eğmemek, geri adım atmamak, zorbalık yapmak değil.
Bakın, ülkemizde CHP ve onun cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu zorbalık kurbanı olduklarını düşünüyor ama uğradıklarını söyledikleri zorbalığa direnirken kendileri zorbalık yapmıyor. Direnişlerini yaratıcı sivil itaatsizlik eylemleriyle sergiliyorlar.
27 milyon imza toplamaya girişmek aynı anda hem direnmek demek hem de kimseye zarar vermeden bir eylemde bulunmak demek.
Veya Çin’e bakın, Trump’ın gümrük vergisi zorbalıklarına nasıl direniyorlar? Yaptıkları ABD’yi yok saymaya başlamak.
Tek tek bizlerin bireyler olarak gündelik hayatta karşı karşıya kaldığımız zorbalıklarla bir imtihanımız olduğu gibi koca koca devletler de benzer bir imtihandan geçiyor.