Adolescence dizisini ve çocuklarımızla nasıl iletişim kuracağımızı bir de Prof. Dr. Acar Baltaş’tan okuyun
01 Mayıs 2025

Adolescence, Netflix’in sadece 4 bölümlük bir mini dizisi ama ilk yayına girdiğinden beri dünyanın dört bir yanında konuşuluyor.

Bu kadar konuşulmasının sebebi, bütün anne-babaları can evinden vurması dizinin: Çocuğumu doğru yetiştirdim mi? Acaba daha iyi yapabilir miydim? Benim çocuğum niye böyle?

Dizide çok uç bir örnek var, kendi yaşında bir kızı vahşice bıçaklayarak öldüren 13 yaşında bir çocuk. Ama her örnek bu kadar uçta olmak zorunda değil; o yüzden her anne-baba diziden etkileniyor.

Prof. Dr. Acar Baltaş

Türkiye’de de hem çok izlenen hem de çok konuşulan bu diziyi ünlü psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş da izlemiş ve kendi web sitesinde oldukça kapsamlı bir yazı yazmış.

Bu yazıyı aynen sunuyoruz:

***

Filmin teknik açıdan üstünlüğü ayrı bir uzmanlık ve yazı konusu ancak çekimin tek kamera ile ve her bölüm için kesintisiz yapılması, izleyiciyi doğrudan yaşananların tanığı yaparak etkisini güçlendirdi. Ancak bu tek kameralı kesintisiz çekim için 13 ay prova yapıldığını belirtmek isterim. İzlediğimiz kusursuz performans kamera açılarının belirlenmesi ve sanatçıların yaptıkları sayısız prova ile mümkün olmuş. Oyuncu performansları açısından bakıldığında Jamie rolündeki Owen Cooper’ın üst düzeyde inandırıcı oyunculuğu 500 aday arasından seçilmesi sonucu. Cooper’ın yanı sıra tüm sanatçıların mükemmel performansları oyuncu kadrosunun seçimine gösterilen özenin sonucu. Filmin ilginç yönü cinayet failinin en baştan itibaren hiç kuşku duyulmayacak şekilde belli olması. Böylece izleyicinin odağını “kim?” sorusundan, “neden?” sorusuna yöneltmesi. Aynı okulda okuyan polisin çocuğunun bir şekilde cinayetle bağlı olması gibi, alışılmış senaryo oyunlarından kaçınılması, odağın kaymasını ve “neden” sorusunda kalmasını sağlıyor.

Ayrıntıların verdiği mesajlar

Filmde yer alan çok sayıdaki ayrıntı arasında beni en çok etkileyen, polisler odasına girdiği sırada Jamie’nin yatakta ellerini iki yana açtığında duvar kağıdındaki gelişi güzel gibi gözüken yırtığın bıçak şeklinde olmasıydı. İngiltere’de gençler arasında yaygın olan bıçak cinayetlerine gönderme olan bu görüntü aynı zamanda Jamie’nin de suç aletiydi. Aynı bıçak biçimindeki yırtık filmin sonunda baba rolündeki Stephen Graham (aynı zamanda ortak senaryo yazarı) nerede hata yaptığı konusunda kendi iç hesaplaşmasını yaparken, çocuğunun masumiyetini temsil eden oyuncak ayısına sarıldığı sırada, yatağın üzerine defalarca kapaklanması ve her seferinde sırtına saplandı.

Birinci bölümde Jamie’i evden çıkarttıktan sonra polislerin gösterdiği üst düzey profeyonelliğe tanık oluyoruz. Polis arabasına bindiğinde çocuğa yol boyu sakin ve yumuşak davranılıyor, karakola girildiği andan itibaren yazılı sürecin her adımda büyük bir titizlik ve disiplinle uygulandığı görülüyor. Bunun gerçek hayatı yansıtıp yansıtmadığını bilmek zor ancak bir olay sırasında atılacak her adımın tanımlanmış olduğu anlaşılıyor ve süreç saat gibi işliyor. Bu süreçte bütün memurlar karşılarındakinin bir çocuk olduğunu bilerek davrandıklarını görüyoruz.

Okul ve öğretmenlerin rolü

Dizinin ikinci bölümü Birleşik Krallıktaki devlet okullarının bir prototipi niteliğindeki bir okulda geçiyor. Gayretli bir müdür, kayıtsız öğretmenler; ölçüsüz, küstah ve saygısız öğrenciler. Böyle bir ortamda öğrencileri ceza ile tehdit etmenin bir işe yaramayacağı açıkça görülüyor. Polis rolündeki Ashley Walters’nin, kendisi de zorbalığa uğrayan oğlu, babasının “başı kesik tavuk gibi oradan oraya koşuşmasından” duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor ve ona gençlerin jargonunu öğretiyor. Böylece bir otorite figürü olan polis memurunun acizliği aracılığı ile, diziyi izleyen birçok anne ve baba ile birlikte insel, kırmızı ve mavi hap arasındaki farkı ve mor, sarı semboller…gibi kavramları ve bunların gençlerin dünyasındaki anlamını öğreniyoruz. Oğulun babasına verdiği bu eğitim ikili arasında yakınlaşmaya neden oluyor ve birlikte yemeğe çıkmaya karar veriyorlar.

Kadın polis rolündeki Faye Marsey, kendi okulunun da benzer özellikte olduğunu söylediğinde, arkadaşı onun nasıl kurtulduğunu soruyor. Bir öğretmeninin çizim yeteneğini fark edip onunla ilgilendiğini anlatıyor. Bu da olumsuz koşullarda bile bir öğretmenin öğrencinin hayatında fark yaratabileceği mesajını taşıyor.

Gerçek profesyonellik

Üçüncü bölüm adli psikolog ile Jamie arasındaki ilişkiye odaklanıyor. Psikolog rolündeki Erin Dohery‘nin en başta etki altında kalmamak için, geveze polis memurunun önceki psikoloğun raporu ile vermek istediği bilgiyi engellemesi, Jamie ile görüşme sırasında gösterdiği duygu kontrolu, Jamie’nin kontrolu ele alma girişimini durdurması, ilişkiyi yönetme becerisi bütün psikoloji öğrencilerine ve psikologlara ders niteliğinde. Bu süreçte ne kadar zorlandığını ise Jamie odadan çıktıktan sonra gösterdiği tepki ortaya koyuyor. Bu bölüm, adli psikoloğun kişiliğinde bir profesyonelin sahip olması gereken bütün özellikleri gösteriyor. İlişkiyi kontrol eden olmak ve karşı tarafa ayak uydurarak, tepki vermemek. Bilgi ve becerisini zor durumlarda alternatif çözümler üretmek için kullanmak. Kendine atfedilen güvenin hakkını vermek ve son olarak da büyük bir disiplin içinde hareket etmek.

“Öldüren ölenden uzun yaşamaz”

Son bölüm ise bir anlamda “öldürenin ölenden daha uzun yaşamadığını” gösteriyor. Jamie’nin ailesi bütünüyle oğullarının işediği cinayetin kurbanı olduğunu görüyoruz. Yaşadıkları mahallede ve kasabada bütün aile üyeleri damgalanmış oluyor. Ablanın adı artık “Jamie’nin ablası”. Başka bir kente gitseler de taşıdıkları damganın kendilerini izleyeceğini biliyorlar. Bu bölüm aynı zamanda babanın çaresizliğini de gösteriyor. Kendi babası tarafından şiddetle büyütülen baba, çocuklarına bir tokat bile atmadığını ve onlara hep yakın olduğunu söylüyor. İki yaş büyük kızları istedikleri gibi bir evlat olurken, diğerinin bir katil olmasına akıl erdiremiyorlar.

Son bölümde anne, baba ve kız kardeş araba ile eve dönerken Jamie cezaevinden babasını arıyor ve bir süre sohbet ettikten sonra “ifadesini değiştirip cinayeti kabul edeceğini” söylüyor. Bunun üzerine baba sessiz kalıyor ve çocuğuyla konuşamıyor. Bu sessizlik, solunum cihazına bağlı bir insanın fişinin çekilmesi gibi. Akıl dışı bile olsa, babanın son ana kadar beklediği mucize gerçekleşmiyor ve ortama sessizlik hakim oluyor. Bu noktada aile için artık hayatlarında saf mutluluğun söz konusu olamayacağını anlıyoruz.

Jamie’nin hikâyesi ergenlik döneminin yalnızlık, bastırılmış öfke, görülmeme hissi gibi ayrıntılarını önümüze seriyor. Ergenlik döneminde kimlik arayışı ve aidiyet ihtiyacı çok güçlü yaşanıyor. Adolescence dizisindeki Jamie’nin yaşadığı yalnızlık ve anlaşılmama duygusu birçok ergenin ortak yaşantısı. İçinde bulunduğumuz dönemde gençler, özellikle de erkekler, akran ilişkileri ve internet aracılığı ile yoldan çıkıyor. Aileler ve eğitim sistemi bu konuda çaresiz kalıyor. Çeşitli nedenlerle kırılgan gençlerin çok güçlü olarak hissettikleri kabul ve onaylanma ihtiyacı, suça eğilimli alt gruplar tarafından karşılanıyor.  Andrew Tate gibi olumsuz kahramanlar idol olarak benimsenebiliyor. Dış dünya ile bağ kuramayan gençler, sanal dünyada kendilerine sanal kimlikler edinerek kendi hayal dünyalarında alternatif bir gerçeklik yaratıyor ve kendilerini burada güçlü hissediyorlar. Yapılan araştırmalar sanal kimlikle gerçek kimlik arasındaki fark arttıkça, gençlerin daha çok kaygı yaşadığı ve depresif belirtiler gösterdiğini ortaya koyuyor.

Çocukluktan başlayarak sanal oyunlarda kovaladıkları insanları öldürmek veya objeleri vurmak, gençlerin ölüm olgusunun gerçekliğinden kopartıyor ve ölümü bir oyuna dönüştürüyor. Bu nedenle cinayeti işlediği aşikar olduğu halde, Jamie çocukça bir ısrarla son sahneye kadar yaptığını inkar ediyor. Bu da işlediği suçun ayırdına varmakta zorlandığını gösteriyor. Ancak aradan geçen yedi ay, 13 yaşındaki bir genç için olgunlaşma sürecinin işlediğini gösteriyor ve ifadesini değiştirerek suçunu itiraf edeceğini söylüyor.

Öneriler

Öncelikle gençliğin çok kötüye gittiği düşüncesini zihnimizden atmak gerekiyor. Gençliğin ülkeyi felakete götüreceği fikri Sümer tabletleri, Mısır papirüsleri ve Antik Yunan yazılarından bu yana tekrarlanıyor. Ellili yıllarda Elvis Presley, altmışlı yıllarda The Beatles’ın gençliği yoldan çıkardığı düşünülürdü. Yetmişli yıllarda siyasi hareketlerin içinde olmak, seksenli yıllarda, günü yaşamak anlayışı, doksanlı yıllarda video oyunları, günümüzde de sosyal medya tehdit olarak görülüyor. Anne-baba ve eğitimciler bu tehditten kurtulurlarsa her şeyin düzeleceğine inanıyor ve temeldeki nedeni görmek istemiyorlar. Bu tehditten kurtulmanın yolu olarak görmezden gelme, yasaklama, cezalandırma, nasihat etme, ders vermeyi çare olarak görüyorlar. Bu durumda çocukların zamanlarının büyük bölümünü ekran başında geçirdiği, “böyle bir dünyada aileler ne yapabilir?” sorusu hem anne ve babaların hem de eğitim sistemi içinde olan herkesin zihnini kurcalıyor.

Gençler yaşadıkları tarih dönemine atıf yaparak, en büyük zorluklarla mücadele etmek zorunda kalan şanssız bir kuşak olduklarını düşünüyor. Ancak diğer taraftan anne ve babalar da çocuk yetiştirmenin geçmişle kıyaslanmayacak kadar zor olduğunu hissediyor. Çünkü kendi yetiştikleri ilişki çerçevesinin çok dışında davranmak zorunda olduklarını görüyorlar. Böyle bir role hem hazır değiller hem de örnekleri yok. Dizinin izleyenler üzerine bu kadar etkili olması ve ses getirmesinin belki de en büyük nedeni, çocuğunun evde ve odasında olduğu için güvende hissetmenin ne kadar yanlış olduğunu göstermesidir. Çünkü çocuğun güvenli odası dünyanın bütün kötülüklerine açılan bir pencere potansiyeli olma ihtimalini barındırıyor. Bu nedenle günümüz anne babalarının her zamankinden farklı ve önemli iki görevi olduğuna inanıyorum. Farklı olan birinci görev kendi ekran süresini sınırlamak, önemli olan görev ise çocuğu ile gerçek bağ kurmak.

Gençlerin yaşadığı temel sorun özellikle anne ve babalarıyla gerçek bir bağ kuramamaktır. Bu noktada ergenlik dönemi sorunları konusunda çalışan Psikolog Dr. Caswell’in önerilerine kulak vermek zihin açıcı olabilir. Dr. Casweel, “Hiçbir genç, kendini çok iyi hissettiği bir sırada, sosyal medyada gördüğü bir mesaj üzerine kendini veya bir başkasını öldürmeyi düşünmez” diyor. Gençler güvendikleri insanlara yaşadıklarını ve duygularını şöyle dile getiriyor:

-Tek yaptıkları yanlışlarımı bulmak ve beni azarlamak

-Hiçbir şeyi doğru yapamıyormuşum gibi geliyor

-Kusursuz olmam için büyük bir baskı hissediyorum ve beceremiyorum

-Evde kendim gibi olamıyorum, onun için odama kapanıyorum

-Annem ve babam benimle değil notlarımla ilgileniyor

-Herkes beni yargılıyor

-Öğretmenimin benden nefret ettiğini düşünüyorum

-Okul çok sıkıcı ve öğrendiklerimin bir işe yarayacağına inanmıyorum

-Dayanacak gücüm kalmadı

Ailelere öneriler

Aileler ne yapabilir? Sorusuna aşağıda sıraladığım öneriler, küçük adımlarla ilerlemeye imkan verebilir:

-Yargılamadan dinlemek

-Heyecanına katılmak

-Duygularını kabul etmek

-Yaptıklarına değil kişilik ve karakterlerine odaklanmak

-Başarısız olma hakları olduğunu kabul etmek

-Küçük de olsa başarılarını takdir etmek

-Hissettiğiniz sevgi ve şefkati gence hissettirmek

-Böylece onunla daha çok zaman geçirerek dünyasına dahil olma fırsatını yakalamak.

Hiç şüphesiz bunlar bir çırpıda olacak işler değil. Bu nedenle küçük yaştan başlayarak izlediği filmlerde ona eşlik etmek, haber ve film hikayelerinden kalkarak sorular sormak,  sağlıklı değer sistemini inşa etmek için sağlam bir temel atılmasını sağlıyor. Böylece çocuğu da karara ortak ederek gün içinde ekran perhizleri uygulamak, yemek masasına telefon getirmemek, hafta sonları sınırlı ekran zamanı kullanmak ve benzeri önlemlerle sosyal etkileşimi artırmak sağlıklı bir ergenlik sürecinin yaşanmasını kolaylaştırır. Böylece çocuğun duygu dünyasına yakın olmak ve onun sessiz çığlığını önceden duyarak muhtemel tehlikeler için önlem almak mümkün olabilir.

Sonuç

Gençler anne ve babalarının vereceği bütün bilgileri biliyor. İnsanlar hayatlarının her döneminde kendilerini kişisel tarihlerinin tamamlanmış bir döneminde hissederler. Unutmamak gerekir ki, eğer duygu çok ağır basıyorsa ve duygu çok yoğun yaşanıyorsa, bilgi davranışı değiştirmez. Eğer aksi mümkün olsaydı, dünyada sigara içen bir tek insan olmazdı. 

Yaşadığımız kaotik dünyada yolunu kaybeden gençlere yardımcı olmanın birinci adımı onlarla iletişimi artıracak bir ilişki geliştirmekten geçiyor. Bunun yolu da yargılamadan daha çok dinlemek, yargılamadan daha çok soru sormak, verilen cevapların içinden yeni sorular çıkartmak ve kendi doğru cevaplarını bulmalarına yardımcı olacak şekilde bağ kurmaktan geçiyor.

ÇOK OKUNANLAR