Warren Buffet, hakkında onlarca kitap yazılmış, filmlere belgesellere konu olmuş bir yatırım efsanesi.
İlk hisse senedini 11 yaşında, 1942 yılında almış. Şimdiki şirketi Berkshire Hathaway’in 1965’te batmakta olan bir tekstil şirketiyken devralıp bir yatırım şirketine dönüştürmüş ve 1965’ten bugüne yılda ortalama yüzde 19’un üzerinde kâr etmesini sağlamış. Bu kâr borsaların genel kazancının iki katı.
Bugün 94 yaşında olan Buffet, geçen hafta sonu Berkshire’ın dümenini devredip emekli olacağını, ‘Ortada olmaya devam etse’ bile nihai kararlara karışmayacağını duyurdu.
Buffet’ın bu kararı bir yandan beklenen bir karardı, bir yandan da sürpriz etkisi yarattı. Onu yakından tanıyan isimlerden The Wall Street Journal yazarı Jason Zweig, Buffet’ı anlatan müthiş bir yazı yazdı. Bu yazıyı tam metne yakın paylaşıyoruz.
***
Sadece bir Warren Buffett var ve asla bir tane daha olmayacak.
3 Mayıs’ta Buffett, tarihin gördüğü en başarılı yatırım şirketlerinden biri olan Berkshire Hathaway’in genel müdürlüğünü yıl sonunda bırakacağını duyurdu.
Onun gibi birinin sadece bir tane olmasının ve asla bir yeni Buffet olmayacak olmasının üç nedeni var: Kişi, dönem ve paket.
Kişiyle başlayalım. Buffett sadece parlak bir kişi değil, aynı zamanda neredeyse uzun ömrünün tamamını borsaya takıntılı bir şekilde geçirdi. Özellikle bir yatırımcı olarak ilk yıllarında, eşsiz başarısı müthiş bir fedakarlığa bağlıydı: Normal bir sosyal hayattan ve aile hayatından vazgeçmek.
Bir yazar, büyük 17. yüzyıl filozofu Baruch Spinoza’yı “tanrı sarhoşu adam” olarak nitelendirmişti. Buffett, hisse senedi sarhoşu olan adamdır.
11 yaşında ilk hisse senedini satın aldığı 1942’den beri, hayatı şirket bilançoları ve finansal raporlarını okumakla geçiyor. Çoğu insanın müzik dinlemekten zevk alması gibi o da bu bilançoları ve raporları okumaktan zevk alıyor.
Genç bir yatırım yöneticisi olarak Buffett, evindeyken şirket finansallarını burnunu kaldırmadan, yürürken bile okurdu, zaman zaman mobilyalara çarpardı. Ailesinin ve arkadaşlarının eve gelişinden ve gidişlerinden haberi bile olmazdı. Çocukları parkta oynarken, o bir bankta oturup finansal tabloları okurdu. Buffett fiziksel olarak oradaydı, ancak zihinsel ve duygusal olarak kendi başına bir dünyadaydı, vergi kaybı taşımalarına ve amortisman programlarına takılmıştı.
Bu kadar takıntılı olduğunuzu ve bundan keyif aldığınızı hayal edin.
Ve bir de 1940’larda Harry Truman’ın Beyaz Saray’da olduğu yıllardan beri bunu yaparak zevk aldığınızı düşünün. Buffett bu kadar sıra dışı bir insan.
Uzmanlık, tekrar eden kalıpları, yani örüntüleri hemen tanımaya dayanır ve Buffett akla gelebilecek her örüntüyü önceden gördü. Onun iş alışkanlıkları hakkında bildiklerim göz önüne alındığında, Buffett’ın yetmiş yılı aşkın kariyerinde 100 binden fazla finansal tablo okuduğunu tahmin ediyorum.
Ve onun hafızası neredeyse doğaüstü. Yıllar önce, Buffett ile bir telefon görüşmesi yaparken okuduğum bir kitaptan bahsettim. Yarım asırdan daha uzun bir süre önce aynı kitabı okuduğunu söyledi. Bir pasajı anlatmaya başladığında kitabı aldım, sayfayı buldum ve Buffett’ın neredeyse her cümleyi kelimesi kelimesine hatırladığını şaşkınlıkla fark ettim.
Finansal bilgilere benzersiz maruziyeti, olağanüstü hafızasıyla birleştiğinde, Buffett’ı bir çeşit insan yapay zeka biçimi haline getirdi. Kendi dahili veritabanından hemen hemen her sorguyu yanıtlayabilirdi.
Bu ona herhangi bir yeni bilgi parçasındaki önemli bölümü belirleme konusunda benzersiz bir yetenek ve diğer yatırımcılara göre kalıcı bir avantaj sağladı. Artık yapay zeka evrensel olarak mevcut olduğuna göre, Buffett’ın devasa veri tabanına sahip bir kişinin gelecekte bir avantajı bile olmayacak.
Bir de dönem var – Buffett’ın yatırım hünerini uyguladığı zaman. Birçok kez kendisinin de söylediği gibi, ne zaman ve nerede doğduğu konusunda şanslıydı.
Buffett, 1930 yerine 1880’de (diyelim ki) Omaha’da doğmuş olsaydı, hisse senetleri yerine hayvancılığa yatırım yapmak zorunda kalacaktı. 1930’da Omaha yerine Omsk’ta doğmuş olsaydı, demiryollarına sahip olmazdı; muhtemelen Trans-Sibirya Demiryolu’nda çalışırdı.
Ve Buffett, geçen yüzyılın en büyük yatırımcılarından biri olan Benjamin Graham’ın bilgilerinden faydalanmak için tam zamanında reşit oldu.
Buffett ayrıca kariyerine endeks fonlarına ve borsaya dev kurumsal yatırımcılardan trilyonlarca dolar akmazdan önce başladı.
Olağanüstü erken sicilini, kimsenin bir şey yakalamak bile istemediği yerde balık tutarak inşa etti. Borsanın en küçük planktonunu besledi.
Küçük lokmalar için büyük yatırımlar yaptı, bir çeşit bahis oynadı. Bir seferinde Nebraska merkezli bir tarım ekipmanı üreticisi olan Dempster Mill Manufacturing’in yüzde 21’ine sahip oldu. Bir başka seferinde New York merkezli bir harita şirketi olan Sanborn Map’in yüzde 35 hissesine sahipti. Bu şirketin kendi yatırım portföyünün değerinin şirketin borsa değerinden daha yüksek olduğunu bir tek o görebilmişti. Bazen neredeyse hiç işlem görmeyen hisse senetlerinde bir pozisyon oluşturması yıllar aldı.
1957’den 1968’e kadar, bu tür tuhaf yatırımlarla yıllık ortalama yüzde 25,3 getiri elde etti. Aynı dönemde S&P 500 yılda sadece yüzde 10,5 kazandırmıştı.
Buffett, diğer profesyonel yatırımcıların çoğunun daha sonra tanımladığı gibi piyasanın dışına çıkarak piyasadan daha iyi performans gösterebildi.
Öte yandan Buffett, Dow Jones endüstri endeksi veya Standard & Poor’s kompozit endeksi gibi büyük piyasa endekslerinin parçası olan neredeyse hiçbir şey satın almadı.
Ve Buffett sadece başarılı olmadı. Herhangi bir yatırımcının şimdiye kadar sahip olduğu en uzun kariyerlerden birini başardı. 1965’te küçük ve yıpranmış bir tekstil üreticisi olan Berkshire’ı devraldı. Geçen yılın sonunda Buffett, S&P 500 için yıllık yüzde 10,4’e kıyasla yıllık ortalama yüzde 19,9’luk bir getiri elde etmişti.
Makul miktarda şansı olan hemen hemen herkes piyasayı bir yıl boyunca yenebilir. Bildiğim kadarıyla, tarihte hiç kimse altmış yıllık bir süre boyunca piyasayı bu kadar büyük bir farkla yenmedi – çünkü sadece Buffett olağanüstü yatırım becerisini bu kadar olağanüstü uzun ömürle birleştirdi.
Son olarak, Buffett yatırımlarını benzeri olmayan bir pakete yerleştirdi.
Berkshire Hathaway, halka açık bir şirket. Bu şirket, Buffet’ın sahip olmaya değer olduğunu düşündüğü her şeyi içine koyduğu bir kap gibi. Yani borsada işlem gören hisse senetleri, Hazine bonoları veya özel şirketlerin hisseleri, hatta emtia. Örneğin Berkshire bir noktada dünyanın en fazla gümüş sahiplerinden biriydi; şu anda kasasında 330 milyar dolardan fazla nakit tutuyor.
Berkshire bir hedge fon, yatırım fonu, borsa yatırım fonu veya başka herhangi bir geleneksel yatırım aracı değil.
Tasarımı gereği, ne bir yönetim ücreti ne de performans teşvik edici bir şey uyguluyor.
Çoğu yatırım fonu, ekonomistlerin “döngüsellik” olarak adlandırdığı bir lanet altında faaliyet gösterir. Bir fon iyi getiri serisi elde ettiğinde yatırımcılar fona para yağdırmaya başlar ve yeni gelen parayı muhtemelen aşırı pahalı hale gelen bir pazarda çalışmaya zorlar. Bu da gelecekteki performansı engeller.
Ardından, düşen bir pazarda getiriler azaldığında, yatırımcılar paralarını çekerek fon yöneticilerini zor durumda bırakıp varlıkları yok pahasına satmasına bile neden olur. Fonun kendi yatırımcıları fon performansını daha da kötüleştirerek piyasanın iniş çıkışlarını yoğunlaştırıyor.
Ancak Berkshire böyle çalışmaz. Yatırımcısı yoktur. Yatırım için kullandığı bütün para kendisinindir. Bu para, sahip olduğu varlıklardan gelir (veya dışarı çıkar). Fonlarda olduğu gibi yatırımcılar ellerinde parayla gelemedikleri gibi en ufak bir rüzgarda o paralarını alıp gitmeye de kalkamazlar, çünkü öyle bir yatırımcısı yoktur Berkshire’ın. Berkshire’a ortak olmanın yegane yolu, ikincil piyasada onun hissesini satın almaktır..
Bu paket, Buffett’a fırsatları nerede ve ne zaman algılarsa takip etmesini sağlayan yapısal bir avantaj sağladı. Bu, neredeyse hiçbir profesyonel yatırımcının sahip olmadığı, hatta istemediği bir lüks.
Çoğu fon yöneticisi piyasa kötü performans gösterdiğinde bile gayet iyi bir hayata sahiptir. Onlar için gerçek risk, farklı bir şey denemektir.
Tam da bu sebeple Warren Buffet’ı gerçekten taklit etmeye cüret etmek pek de beklenen bir şey değil.