Başlıktaki soruya bakıp “Bu da soru mu şimdi” diye düşünebilirsiniz.
Haksız da olmazsınız. Ama yine de sormak lazım sahiden: Neden şikayet ediyoruz biz yargıdan?
Siyasi ve taraflı yargıya ilişkin görüşlerimi daha sonraya bırakıyorum. Yani bu şikayetlerimizi bir an için unutsak, asla siyasetin emrinde hareket etmeyen ve doğru bildiğini yapan, ayrıca tarafsızlığı konusunda tartışma bile olmayan bir yargımız olsa dahi durum vahim aslında.
Bunu da rakamlar ortaya koyuyor.
Adalet Bakanlığı’nın yayınladığı 2024 yılına ait Adalet İstatistikleri’nden aktarıyorum.
Diyelim ki bir ceza davasından söz ediyoruz. Buna ilişkin soruşturmalar savcılıklarımızda ortalama 160 günde tamamlanmış. Oradan tabii mahkemeye yansımış, ülkemizde bir ceza davası ortalama 238 gün sürmüş geçen yıl. Bir sonraki aşama “istinaf” yani bölge adliye mahkemesi. Ceza davası orada 271 günde sonuçlanmış ortalama. Tabii sonra Yargıtay aşaması var. O da ortalama 625 gün.
Toplam 1294 gün. Yani 3 yıl ve 199 gün.
Bu dehşet verici süre herhalde kimseyi memnun etmeyen bir şey.
Tabii şunu unutmayın: Yargı dediğimiz şey temelde üç ayrı daldan oluşuyor. Bu ceza yargısıyla ilgili kısmı işin. Vatandaşların yasalara karşı, kamuya karşı işledikleri iddia olunan suçlar bunlar.
Medyaya yansıyan en büyük şikayetler, siyasi tartışma gündemimizden eksik olmayan tartışmalar hep ceza yargısıyla ilgili.
Ama yargı ceza yargılamasından ibaret değil. Bir de hukuk yargısı veya “sivil yargı” var, vatandaşların birbirleri arasındaki anlaşmazlıklara bakan. Ve son olarak bir de idari yargı var, vergi anlaşmazlıkları dahil vatandaşın devlete karşı açtığı davalara bakan. Buralarda da yargılama süreleri inanılmaz derecede uzun.
Ancak tek meselemiz yargılama sürelerinin uzunluğu değil.
Enteresan biçimde Türkiye’de yargının önüne gelen dava/dosya sayısında muazzam bir artış var. Bu artışın 2023’ten 24’e geçildiğinde ani bir sıçrama gösterdiği de istatistiklerde görülüyor.
İşte bakın ceza yargılamasına. Mahkemelerin elindeki dosya sayısı 2015’te 2 milyon 619 binken 2024’te ansızın 3 milyon 919 bine sıçrıyor. Artış oranı yüzde 49,6.
Ceza yargılaması denince Cumhuriyet savcılıklarının iş yüküne de bakmak lazım. Muazzam bir artış var. Savcılıklarda açılan dosya sayısı 2015’te 7 milyon 183 binmiş, 2024’te bu sayı 11 milyon 661 bin olmuş. Artış oranı yüzde 62,3.
Sadece kamuya karşı işlenen suçlara bakan ceza mahkemelerinde ve cumhuriyet savcılıklarda görülen dosya sayısı artmamış. Hukuk mahkemelerinde, yani vatandaşların birbirleriyle olan anlaşmazlıklarında da 2020 yılından beri süregelen düzenli bir artış var. 2015’te hukuk mahkemeleri 3 milyon 400 bin dosyayla uğraşırken bu sayı 2024’te 5 milyon 369 bine fırlamış. Artış oranı yüzde 57,9.
Aynı eğilimi idare ve vergi mahkemelerinde de görüyoruz. 2015’te dosya sayısı 449 binken 2024’te 662 bine tırmanmış. Artış oranı yüzde 47,3. Vatandaşın devlete karşı açtığı davaların sayısı neden arttı acaba?
Fakat istatistiklere karşılaştırmalı bakmak istediğinizde çok çarpıcı bir durum var. Birinci derece mahkemelerde iş yükü artarken Yargıtay’ın iş yükü azalıyor ilginç biçimde.
Yargıtay’a gelen ceza davası dosyası sayısı 2015’te 900 bin seviyesindeyken 2024’te 500 bin seviyesine gerilemiş. Azalma oranı yüzde 41,8.
Yargıtay’a gelen hukuk davası dosyası sayısındaki azalma daha da dramatik. 2015-16’da 800 bin mertebesine kadar yükselen dosya sayısı 2024’te 200 binin altına düşmüş. Azalma oranı yüzde 75,9.
Peki bu rakamlar bize ne söylüyor?
Gelin bu herkesin canını yakan ve sıkan konuya yarın bu soruya cevap arayarak devam edelim.