Bana kızacaksınız ama gönlümün bir parçası İmamoğlu savcısı gibi düşünüyor!
08 Mayıs 2025

Durun hemen “Yandaş, dönek” diye içinizden geçirmeyin ve beni bir dinleyin:

Ekrem İmamoğlu’nu “Yolsuzluk ve rüşvet örgütü lideri” olarak niteleyen savcının, benim şu ana kadar görebildiğim kadarıyla, yolsuzluk ve rüşvet konusunda bir hayli geniş bir tanımı var.

Daha önce yazdım, savcının sorgularına yansıyan çoğu konunun İmamoğlu ile ilgisi hukuken yok. Altında imzası olmayan, haberi olduğu şüpheli sıradan rutin ihaleler araştırılıyor. Bu ihaleler daha çok İstanbul Belediyesine ait reklam tabela ve afiş yerlerinin kiralanıp işletilmesiyle ilgili ihaleler.

Bu ihalelerden birinde bir tanık, “Ben rüşvet verdim” diyor. Peki nasıl vermiş ve kime vermiş rüşveti? Banka havalesiyle yollamış, belediye şirketi de ona fatura kesmiş bu yollanan para için. Yani bir bireye vermemiş, belediye şirketine vermiş parayı, para kamunun kasasına girmiş, kamu şirketi bunu faturalandırmış.

Peki bu rüşvet midir? Teknik olarak, hayır değildir. Ama savcı bunu rüşvet olarak görüyor.

Bugün 10Haber’de haberi var. Bir şirket, İstanbulluların gayet iyi bildiği Kozyatağı’ndaki meşhur Carrefour arsasını satın almış, buraya konut ve AVM inşa etmek istiyor.

Ekrem İmamoğlu döneminden önce, Ak Parti döneminde belediye buna itiraz etmiş; çünkü o arsanın bir bölümünü otobüs durağı, metro istasyonu vs işler için kullanacak. Şirketle belediye arasında bir sürü dava var. Sonunda şirket arazisinin 60 dönümlük kocaman bir bölümünü belediyeye devretmeye razı olmuş, geri kalanında inşaat izni alabilmek için. Protokol imzalanmış belediyeyle ve arsa İstanbulluların malı haline gelmiş. Karşılıklı davalar geri çekilmiş.

Sonra İmamoğlu seçilip gelince belediye bu şirketle bir daha pazarlık etmiş, bu kez yapacağı inşaattan da ciddi miktarda gayrımenkulü belediyeye bağışlaması istenmiş, şirket bunu da kabul etmiş.

Bu rüşvet midir? Hayır değildir. Ama savcıya göre rüşvet.

Şimdi gelelim neden gönlümün bir bölümünün savcıdan yana olduğuna:

Vatandaş zaten hakkı olan bir şeyi istiyor; etraftaki emsalleri kadar inşaat yapabilmeyi. Belediye, özel mülkiyete konu olan bir araziye otobüs durağı veya metro istasyonu yapacaksa kamulaştırma yapar olur biter, ama onun yerine sanki mafya gibi hareket ediyor, “Bana arazini vermezsen ben de sana inşaat hakkı vermem” diyerek arazi sahibini tehdit ediyor, elinden arazisini alıyor. Bu yöntem son 30 yıldır İstanbul’da çok kullanılan bir yöntem, mucidi Ak Partili belediyeler, şimdi CHP de maalesef aynı yöntemi kullanmış, bir şirketin bileğini bükmüş.

Sanmıyorum ki mahkemeler savcının bu yöntemi rüşvet ve yapılanı yolsuzluk görmesini kabul etsin. Çünkü bir olayın rüşvet ve yolsuzluk sayılabilmesi için kamu gücü kullanan birilerinin kişisel çıkar elde etmesi lazım. Oysa burada çıkarı kamu elde ediyor.

ÇOK OKUNANLAR