Prens’i de Sultan’ı da isyan ediyor!
10 Mayıs 2025

KELEBEĞİN İSYANI

Prens / 3. Sezon

Gözlerimiz yaşlı, çünkü gururluyuz… İlk yayınlandığında avuçlarımızda bir sır gibi sakladığımız tırtılımız büyüyüp kelebek oldu ve kitlelere ulaştı, yetmedi, vahşi bir kelebeğe dönüşerek yerli dizi tarihimize ikonik bir karakter olarak yerleşti. Evet, ‘Prens’ üçüncü sezonuyla döndü! Artık Max’ta izleyeceğimiz dizinin bölümleri her cuma, peyderpey yayınlanacak.

Hâlâ ‘Prens’le tanışmayanlar varsa kellesi gitmeden tanıştıralım: 1400’lerde geçen dizi hayali bir krallık olan Bongomia’nın uyumsuz aile üyelerinden oluşan hanedanını konu alıyor. Ana karakter ise delifişeklikte Burhan Altıntop’la yarışan Prens. Prens’i canlandıran Giray Altınok aynı zamanda, dizide Elçi Sangu’yu canlandıran Kerem Özdoğan’la birlikte senaryoyu üstleniyor. Dizi absürt komedi türünün hakkını veriyor ve Prens karakteri sizi hipnotize ederek bölüm ardına bölüm açtırıyor.

İlk sezonda Bongomia’nın hem hanedanını hem halkını tanımış, karakterlerin ilişkilerini öğrenmiş, Fransa’ya açılmış, hem bağımsızlık hem aşk uğruna savaşa girmiştik. İkinci sezonda Prens ve tayfası kuzey diyarına yelken açmıştı ve diziye yeni karakterler girmişti. Bunların arasındaki bir casus vesilesiyle Bongomia, Macarların eline geçmişti. Hafızasını tazelemek isteyenleri linke alalım.

Yeni sezonda (yanlışlıkla) direniş var!

Üçüncü sezonun ilk bölümünü altı ay sonradan, Hasharia’nın (Derya Pınar Ak) kâbusuyla açıyoruz. Bu kâbuslar nişanlısının gözü önünde öldürülmesi ve akabinde Bongomia’nın Macarların eline geçmesi kaynaklı geçmiş travmaların bir yansıması mı yoksa gelecekten haberci mi?

Annesi Sion (Ceyda Düvenci), Macar kraliçesinin maşası haline geldiği için onunla sarayda yaşama ayrıcalığına erişen Hasharia’nın gördüğü rüyalar abisi Prens’in (Giray Altınok) hiç umurunda değildir, zira hanedanın diğer üyeleri gibi o da aylardır alt tabaka sefiller gibi üç kuruşa çalışmaktadır. Spesifik olmak gerekirse domuz dışkısı temizlemektedir! Tüm bu koşullar dizinin ilk bölümüne depresif bir hava katmış – ve Prens’e olgunluk… Desek de inanmayın; hiçbir koşul Prens’in içindeki vahşi kelebeği öyle kolay kolay öldüremez.

Prens halk arasında saygı görmeyen, alt tabakanın da altında bir konuma düşmüştür. Zamanında ettiği zulümler ona bu şekilde dönmektedir. O kadar ki bir gün halk tarafından linçlenmenin kıyısından döner. Onu kurtaransa Larg’ın (Bahadır Vatanoğlu) aklına soktuğu devrim fikridir. Halkın öfkesini başka yere kanalize etmekten başka bir gayesi olmayan Prens birden kendini Spartaküs gibi bir devrimci konumunda bulur ve macera başlar!

İlk bölümde amca Kalesh (Serdar Orçin), abi Thenio (Çağdaş Onur Öztürk), eski komutanlar Larg ve Orion (Onur Özaydın), pek sevgili Köle (Canberk Gültekin) yine bizlerle. Aramıza bu sezon alt tabaka kontenjanından Lorca (Cihat Parıltı) ve Macar komutanı gaddar Marton rolüyle Yiğit Özşener katıldı. Uslu bir çocuk olursak ilerleyen bölümlerde sevdiğimiz diğer karakterleri ve Binnur Kaya da dâhil olmak üzere yeni isimleri görebiliriz, Venedik’e ve Osmanlı İmparatorluğu’na gidebiliriz! ‘Prens’in üçüncü sezonunun ilk bölümü şimdi, kalan bölümleri de her cuma Max’ta.


TAŞRADAKİ KIVILCIM

Mukadderat

Prime bizi son döneme damgasını vurmuş yerli filmlerden ‘Mukadderat’la buluşturuyor! İlk gösterimini 2024 Altın Portakal Film Festivali’nde yapmış olan film, törenden ödüllerle dönmüştü. ‘En İyi Film’ dalında Altın Portakal sahibi olan film, Nur Sürer’le  ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ve Osman Sonant’la ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ ödüllerini de almıştı. Erdi Işık’ın yazdığı, Nadim Güç’ün yönettiği filmin kadrosunda Aslıhan Gürbüz’ün yanı sıra usta oyuncular Şerif Erol, Sacide Taşaner ve Osman Alkaş da yer alıyor.

Komedi ve dram türlerindeki ‘Mukadderat’ Cide’de geçiyor, karakterlerimiz ise sakin taşra halkı. O gece Sultan (Nur Sürer) acı haberi vermek için çocuklarına telefon açar, biz de hikâyeyi buradan açarız: Babaları ölmüştür. Oğlu Nevzat ve gelini Cavidan (Osman Sonant, Şirin Saldamlı) soluğu hemen Sultan’ın yanında alır, kızı Reyhan ve damadı Kemal ise (Aslıhan Gürbüz, Cem Zeynel Kılıç) apar topar İstanbul’dan gelir. Sultan, taziye evinde karakterlerimizin acısını paylaşmamıza izin vermeden bombayı patlatır: Yeniden evlenmelidir! Babaları öleli bir gün olmuş çocuklar elbette ortalığı velveleye verir, ama Sultan koca bulmaya kararlıdır.

Bu yalnızca bir koca arayışı değildir. Sultan’ın esas derdi, üzerine çullanmak üzere onu bekleyen yalnızlık duygusuna karşı önlem almaktır. Oğlu ve torunları onunla aynı yerde yaşamaktadır ancak hiçbiri bir hayat arkadaşının yerini tutmaz. Ancak biz Sultan’ın yalnızlık hissiyle baş etmesi ve nihayet barışması şeklinde bir içsel yolculuk izlemekten ziyade, onun bu yolda giriştiği toplumsal mücadeleyi izliyoruz. Çok da iyi oluyor!

Kocası ölmüş bir kadının yeniden evlenmek istediğini duyurması zaten küçük yerlerde başlı başına bir olayken ‘bu yaşta’ bir kadının, üstelik kocası ölür ölmez haber uçurması olacak şey değildir. Sultan haber de uçurmaz esasında, adayların karşısına gidip meramını anlatacak kadar sıyırmıştır kendisini ‘el âlemden ne der’ derdinden. Ona bu cesareti verense, onu tam da kısıtlamaya çalışan o etiket: Bu yaş. Öyle ya, bu yaştan sonra ölüm var, Sultan’a ne el âlemden? Sultan aradığı adayı bir türlü bulamazken yolu Refik’le (Şerif Erol) kesişir. Refik onun hayata bakışını değiştirecektir ve Sultan’ın yeni hedefi artık hayatına anlam katacak bir şeyler bulmak ve çalışıp para kazanmak olacaktır.

Eril düzen küpüne de zarar!

Sultan’ı bu kararında yine çocukları, el âlem ve ‘kadın başına’, ‘bu yaşta’ gibi etiketler yıldırmaya çalışır, ama Sultan çetin cevizdir. Bu yolculukta sadece kendi hayatını değil, Cide’deki kadınların hayatını da değiştirir. Bu örnek, oradaki buradaki kıvılcımların ne kadar önemli olduğunu, bir taşrada tek bir insanın direncinin bile ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatıyor bize. Geleneksel değerlerin gizlediği çifte standartların ‘mukadderat’ olmadığını bize bir sürü ‘rağmen’ ile gösteriyor film.

Film cinsiyetler arasındaki eşitsizliği yalnızca Sultan üzerinden değil, kızı Reyhan üzerinden de işliyor. Babaları tarlanın üçte ikisini oğluna bırakmışken üçte birini ona bırakıyor ve Reyhan, abisi Nevzat’la bunun mücadelesine girişiyor. Bu eril düzen Nevzat’ı da farklı bir yerden yakalıyor. Annesine ve kız kardeşine söz geçiremediği gerekçesiyle Nevzat hem işlettiği kahvehanesinde hem Cide genelinde dillere düşüyor. Erkeklik, iktidar, otorite gibi büyük büyük yükler ile (annesi ve kız kardeşi üzerinden) insanlık adına doğru olanı yapmak arasında kalıyor. Mesaj açık: Eril düzen erkekleri de kalıplara hapsetmek suretiyle mağdur ediyor.

Tüm bu konulardan sonra başta belirttiğimizi yineleme ihtiyacı duyuyoruz: Bu toplumsal temaya rağmen film hayli eğlenceli! Tüm emekçi kadınlara ithaf edilen, ailecek izleyip konuya komşuya da izletmelik  (hem de ödüllü) ‘Mukadderat’ şimdi Prime’da.

Cinayeti çöz, ilişkiyi kurtar, kültürlen; çok iş var!Cinayeti çöz, ilişkiyi kurtar, kültürlen; çok iş var!

ÇOK OKUNANLAR