Neoliberal Yalnızlık: Bir Duygu Değil, Bir Yapı
07 Temmuz 2025

Yaşlıların bakımı politikaları, sadece sağlık değil, aynı zamanda vicdan, kültür ve medeniyet meselesi.

Neoliberal facia insanı sadece yalnızlaştırmadı. 

Yalnızlığı da özelleştirdi.

Devlet geri çekildikçe, toplum parçalandıkça ve dayanışma ağları çözülmeye başladıkça, yaşlılık bir ‘kişisel trajedi’ye dönüştü.

Toplumlar, yaşlılarını fiyatlandırılabilir bir ‘hizmet paketi’ne mi bırakacak… 

Yoksa, onlara ölçülemeyen bir özenle mi yaklaşacak?

Acayip özgürlükçü Finansal kapitalizm, devlet, ulus, sınır filan istemeyen, ama sonunda sadece paranın serbestçe dolaşır olabilmesiyle bütün foyası dökülen ‘küreselleşme’nin çökmesinden sonra, “pantolon uyduramadık bari gömlek verelim” kabilinden ‘Woke’ satışına girişti. 

Amerika’da son başkan seçiminde 

(sol?) liberal partinin yediği, sesi beş kıtada yankı yaratan çaresizlik şamarından sonra o lâflar da ıskartaya çıktı. 

Bu gelişmeler, “Devlet” sözünden bile nefrete dayalı bir dünya görüşüne nedense sorgusuz- sualsiz atlamış bizdeki bazı ‘sonradan liberaller’i zor durumda bıraktı. 

Ama toplumların fabrika ayarlarıyla oynama güçleşse de o yönde çabaları alttan alta sürüyor.

Ben onların zevahiri kurtarma peşinde ‘ne şiş yansın ne kebap’çı, yumuşacık yeni yüzlerine “güleryüzlü liberalizm” diyorum…

Eskiler ne demek istediğimi anlayacaktır.

Bu tavrın kulak kabarttığımda duyduğum bir örneği, gözleri yaşartacak kadar şefkâtli ama sigortadan ilaca kadar da sağlık sektörü tröstlerinden destekli, ‘yaşlılık ve yaşlılara yapılabilecekler’ için sözlü çırpınmalar!

Öte yanda, bir ülke ‘evlatlık görevi’ ile içine edilmiş ‘bir sistemin eksikliği’ arasında sıkışmış durumda.

Kendi evlerin önünü süpürmekte sicilleri parlak olmayanlar, üzeri ‘yenilik’, ‘dönüşüm’, ‘değişim’ ve eritilmiş beyaz çikolatalı sosla kaplı, ama –woke misali- uslanmazcasına toplumların sosyolojik yapılarıyla, gelenekleriyle, değerleriyle uğraşmaya dönük işlere devam ediyor.

Onlar için bu saatten sonra keskin bir ‘U dönüşü’ yapıp, ‘Sosyal Devlet’ sorumluluğundan söz etmek tükürdüklerini yalamak olacağından, “yaşlı dostu şehirler”, “iyi kalpli SSK’lar” gibi elbette hoş şeylerle garnitürlü, ama sonuçta, eğer yerseniz, ‘ana yemek tabağı’ önerileri belli:

Ya şimdiden yarın için kendi başının çaresine kendin bak.

Ya da kendine kabul edileceğin bir bakımevi bulmaya bak.

Anlaşılan parası olmayana yemek de yok!

Ve sanki ‘sosyal devlet’ diye bir şey de yok.

Üstelik, yaşlı bakımı yalnızca yemek yapmak, ilaç vermek ya da alt değiştirmek değil.

Görülmeyeni fark etmek.

Onların ellerdeki titremeyi, gözlerdeki boşluğu, ses tonundaki kırılmayı duyabilmek.

Yaşadığım semtin ana caddesi üzerinde yaşlılar için bir devlet bakımevi var.

Her önlerinden geçişimde, kış günlerinde o insanlardan bazılarını tek başına pencereden dışarıya bakarken görüyorum. 

Yaz günlerinde ise binanın önündeki iskemlelerde küçük gruplar olarak sessizce otururken.

Sanki bir şeyi bekliyorlar. 

Onları götürecek bir aracın gelmesini bekler gibiler.

O araç telefonla çağrılmış bir taksi değil.

ÇOK OKUNANLAR