İrem Hanım selam, Ben 31 yaşında bekar bir erkeğim. Uzun süredir biriyle görüşüyorum ama birlikte yaşamıyoruz. Belki bu soru bugüne kadar köşene hiç gelmedi ama ciddiyim: Sevgilimin cinsel ilişki sırasında çıkardığı bazı sesler bende fiziksel tepkiye sebep oluyor. Erotik olmaktan çok uzak – aksine itici geliyor. Ağzıyla çıkardığı bazı küçük sesler, inlemeler, hatta bazen derin nefes alması bile bende bir tiksinti tetikliyor. O sırada beynim “kaç!” komutu veriyor. ChatGPT ye sordum. Misophonia (belirli seslere karşı aşırı duyarlılık) olduğunu düşünüyor. Bu durum cinsel hayatımıza zarar veriyor. Onu kırmak istemiyorum ama seslere tahammül edemediğim için bazen seksten uzak duruyorum. Bu nasıl çözülebilir?
Değerli Okurum,
Evet, bu soru bu köşeye ilk kez geliyor ama hiç şaşırmadım. Çünkü seks sadece beden değil; beş duyunun senfonisi. Kimi gözle tahrik olur, kimi kokuyla, kimi de sesle…
Bu durumun adı gerçekten misophonia olabilir. Tabi bir uzman görüşü almak gerekir. Bu, bazı seslerin sende agresyon, tiksinti, hatta panik tetiklemesi demektir. Çiğneme sesi, nefes sesi, ağız içi sesleri gibi…
Seks sırasında bu tür seslere maruz kalınca beynin “kaç ya da savaş” tepkisi veriyor. Yani senin için o an erotik değil, kaotik.
Peki çözüm var mı? Uzmanlar fokus değişimi öneriyor. Seks sırasında müzik aç. Tempolu, duygusal veya erotik tonda bir playlist sesi perdeleyebilir.
Hep söylüyorum İletişim gerekli (ama kırmadan): Partnerine “senin sesinle ilgisi yok, benim beynim bazı seslere ters tepki veriyor” diyerek nazikçe paylaş. Biraz ritmi değiştir: Sessizliğe gömülen bir ortam yerine biraz daha eğlenceli, konuşmalı, kahkahalı bir seks deneyimi planla. Böylece odak değişir.
Bu durum sadece cinsellikte değil günlük hayatta da sorun yaratıyorsa (örneğin birinin yanında yemek yiyememek gibi), bir terapistle çalışmak faydalı olur. Seninki sadece beyin sisteminde farklı kablolama. Ama unutma, bu beyin aynı zamanda en güçlü erotik organdır. Doğru tonda çalışınca, her şeyin ritmi de, hazı da düzelir.
Yatakta pozisyon değiştirmek için “gemi manevrası başlıyor” dedim, sevgilim suratını astı
İrem Hanım merhaba,
Benim sorunum biraz değişik. 28 yaşında bir Erkeğim. Üç yıldır bir sevgilim var. Sevgilimle cinsel hayatımız güzel ama bazen her şey “fazla ciddiye” biniyor. Yani müzikler, mumlar, yavaş öpüşmeler… tamam güzel de… arada “biraz gevşeyelim ya!” diyeceğim geliyor. Bir keresinde pozisyon değiştirmek için “gemi manevrası başlıyor” dedim, sevgilim suratını astı. Bir başka gün “bu sefer 10 üstü 10!” deyince, ilişki durdu. O biraz daha duygusal bir anlatım seviyor sanırım; ben ise seksi sadece tutku değil, aynı zamanda eğlence gibi yaşıyorum. Mizah katınca küçümsüyormuşum gibi hissediyor. Ama ben cinselliğin gülünebilir bir şey olduğunu düşünüyorum. Bu normal mi?
Değerli Okurum,
Öncelikle şunu netleştirelim: Seks kutsal bir ritüel değildir. Ve evet: Gülmek, cinsellikten çıkarmaz. Hatta bazen daha da derinleştirir. Çünkü mizah, bedenler çıplakken bile “duygusal soyunmayı” sağlar.
Ama… partnerin bu konuda biraz klasik bir senfoni dinleyicisi gibi duruyor. Yani sen caz doğaçlaması yaparken, o notaları bozulmuş gibi hissediyor. Peki ne yapmalı? Mizahın tonu önemli. “Kendinle” ya da “anlık komikliklerle” yapılan espriler kabul edilebilir. Ama partnerin bedeniyle ya da performansıyla ilgili iğneleyici esprilerden uzak dur.
Komik bulduğun bir erotik sahneyi, “şuna bak nasıl eğlenmişler” diyerek birlikte izleyin. Mizahı dışarıdan içeri taşımak, senin bakış açını göstermenin en tatlı yoludur.
“Ben seninle seksi sadece tutkulu değil, eğlenceli de yaşamak istiyorum” de. Bu seni hafife aldığına değil, seni rahat hissettirdiğine dair bir iltifat gibi sunulursa yumuşak geçiş olur.
Herkesin seks dili farklıdır. Kimi Fransızca sever, kimi beden diliyle konuşur, kimi de karikatür çizer gibi yaşar. Esas olan aynı sayfada olmak değil, aynı sayfayı birlikte çevirebilmektir.
Spontane seksi özlüyorum
İrem hanım, ben 37 yaşında bir kadınım. Evliyim, 2 çocuk annesiyim. Eşimle 9 yıldır evliyiz. Cinsel hayatımız var, ama biraz… ajandalı.Ne zaman birlikte olacağımızı önceden konuşuyoruz, planlıyoruz, çocuklar uyuyunca zaman tutuyoruz. Ama ne zaman “aniden” bir yakınlaşma olacak gibi olsa, içimden bir ses çıkıyor: “Dur, duş almadım! Tırnaklarımı kesmemiştim! Rujum silik, sabahki taytı hâlâ giyiyorum!” Bu yüzden eşim “gel” dediğinde ben genelde “beş dakika ver” modundayım. Sonra da o beş dakikada her şeyin büyüsü kaçıyor. Spontane seksi özlüyorum ama aynı anda hazırlıksız yakalanmaktan korkuyorum. Bu bir tür kontrol takıntısı mı, yoksa çocuklu hayatın cilvesi mi?
Değerli okurum,
Anlaşılan ön sevişmeden önce “ön hazırlık” listesi çıkarıyorsun: duş, parfüm, çamaşır seçimi, ışık ayarı… Yani cinsellik başlamadan önce zihnin “organizasyon komitesine” giriyor.
Ama gel sana bir sır vereyim: Erotizm, bazen pürüzlerde saklıdır.Her şey mükemmelken değil, bazen dağınıkken, terliyken, makyajsızken, yolda yürürken göz göze gelindiğinde patlar o kıvılcım.
Senin beyin ise “duş almadım!” diye siren çalıyor. Bu bir kontrol ihtiyacı olabilir evet. Ama çocuklu yaşamda kendini “kadın” değil sadece “anne ve görev insanı” gibi hissediyorsan, o spontaneliği kabul etmekte zorlanman çok doğal.
Peki ne yapılabilir? Bilinçli olarak “hazır olmadan” seks deneyimleyin. Hatta bu bir oyun olsun: “10 dakika içinde seni baştan çıkarmam gerek” gibi. Planlı seks kötü değildir ama spontane alan yarat: Haftada bir günü tamamen spontane seks günü ilan edin. Ne zaman olur bilinmesin ama “hazırlıksız güzel” duygusunu yaşatın.
Hazır hissetmek, bazen zihni susturmayı gerektirir. O sesleri sustur, çünkü o sesi çıkaran da sensin, susturacak olan da. Makyajsız ten, sabahki tayt, dağınık saç…
Bunlar erotizmin düşmanı değil, senaryonun gerçekliğidir.