Fatih Altaylı dün programında kendi açıkladı. Pazartesi günü Silivri’de onu ziyaret ettim.
Dün sabahtan itibaren bir çok arkadaşım aradı. Hepsi iki şey sordu:
“Fatih nasıl” ve “Neler konuştunuz.”
İkincisinden başlayayım.
Bazılarınıza garip gelebilir ama öyle ciddi şeyler konuşmadık.
Hüzünlü anlarımız oldu, ama bol bol da güldük.
Bu görüşmeden söyleyebileceğim en önemli cümle şu olabilir:
İnsan 32 yıllık arkadaşını camın arkasında görünce ne hisseder?
İnsan 32 yıllık arkadaşını, cezaevi filmlerdeki gibi bir sahnede, camın arkasından görünce tuhaf oluyor.
Duygu anlatmakta, aktarmakta Allah vergisi bir yeteneğim var, ama o duyguyu anlatabileceğimi sanmıyorum.
O yüzden de teşebbüs bile etmiyorum.
Onu ziyarete gitmeye Silivri’ye ilk girdiği gün karar vermiştim.
Ama bu konularda benden daha tecrübeli olan Uğur Dündar, “Arena” yıllarının verdiği bilgi ve tecrübe ile benden atik davrandı.
Adalet Bakanlığından açık görüş için izin almak zor
Bana söylenen şuydu:
Açık görüşme için Adalet Bakanlığı’ndan izin almak kolay olmuyor.
O nedenle kapalı görüşü denedim.
Silivri’ye ilk gittiğimde kimleri ziyaret etmiştim?
Bu Silivri’ye ikinci gidişim…
Birincisinde FETÖ’cü polis, savcı ve hakimlerin içeri attığı gazeteci arkadaşlarımızı ziyaret içindi.
Soner Yalçın, Barış Pehlivanlıoğlu, Tuncay Özkan ve başka arkadaşlar…
Onları ziyaret etmiştik.
Üstelik açık görüştü. Karşılıklı sohbet imkanımız olmuştu.
Silivri’nin müracaat bölümünde garip bir tecelli beni bekliyordu
Silivri’nin müracaat kısmına geldiğimde beni Türkiye tarihinin garip bir tecellisi bekliyordu.
Öteki mahkumların da açık görüş günüymüş.
Çok sayıda başı örtülü, hatta siyah çarşaflı kadın ve çocuk içeri giriyordu.
Biri “FETÖ davası mahkum ve tutuklularının aileleri” dedi.
Bir zamanlar aydınları, gazetecileri, sanatçıları, askerleri buralara atan FETÖ’cülerin elebaşları yurt dışındayken, birçoğu belki de safça inanmaktan başka bir şey yapmamış destekçileri şimdi hapisteydi.
İnsanları düşüncelerinden dolayı hapise atanlar, şimdi kendilerine yakın insanlar hapise giriyordu.
Böyle ibret dolu bir sahneyle başladı Silivri ziyaretim.
Fatih Altaylı’nın Silivri personeli ile ilgili görüşleri haklı galiba
Fatih Altaylı, Youtube kanalında boş koltuğundan yayınlanan yorumlarında, sık sık buradaki personelin, savcıların insanlara iyi davrandığını söylüyor.
Benim izlenimim de bu.
İşini hızlı ve ciddiyetle yapan jandarma ve adalet bakanlığı görevlileri vardı.
Orada gördüm ki her iki kuruluşun elemanları da iyi bir eğitim almış.
Kıyafetleri temizdi.
Daha Silivri’nin nizamiyesinden itibaren personelin, gelenlerin işini zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı bir anlayışla çalıştıkları anlaşılıyordu.
Silivri’de yatan insan sayısı 30 bini bulmuş
Beni çok genç bir savcıya yönlendirdiler. İstanbul Hukuk Fakültesi mezunuymuş.
Kısa bir süre sohbet ettik.
Orada çok çarpıcı bir bilgi aldım.
Silivri’deki mahkum ve tutuklu sayısı 30 bini geçmiş.
Şunu biliyor muydunuz?
Kapasitesi bakımından dünyanın en büyük cezaevi Silivri’ymiş.
Kapıda işitme cihazım sorun çıkarıyor
Kemer dahil, üzerinizde ne varsa bırakıyorsunuz.
Kıdemli bir ziyaretci olarak, daha sonra gelecek ziyaretçiler için biraz rehberlik yapayım.
Mesela önceden hiç düşünmediğim bir sorun çıktı.
İşitme kaybı nedeniyle artık işitme cihazı kullanıyorum.
Bununla içeri girmenize izin verilmiyor.
Kırılmış bileğimdeki çelik çivi X-Ray’e takılıyor
İkinci sorun da X Ray’den geçerken çıktı.
Üzerimde hiçbir şey olmadığı halde cihaz ötmeye başladı.
Kırılan ayak bileğimdeki çelik yüzünden dedektör ötmeye başladı.
O nedenle çok uzun bir aramadan geçtim.
Bu tür şeyler varsa, yanınızda doktor raporu götürün.
Ve sonunda Fatih karşımda, her zamanki gibi muzip
Artık cezaevinin içinde ve Fatih’le görüşeceğim bölümdeydim.
Bu bölümde çalışan personel gençti ve hepsi de işini iyi yapan görevliler duygusu veriyordu.
Beni uzun bir koridordaki cam bölümlerden birinin önüne götürdüler ve orada beklememi söylediler.
Onbeş dakika kadar sonra Fatih geldi.
Bildiğim, tanıdığım Fatih.
Her zamanki gibi muzip.
O an gözümün önüne siyah kurdelalı arabalar geliyor
O ana gerilere gittim.
Yıl 1993…
Türkiye’de özel radyo devrimi olmuş.
Nr1FM, Power FM gibi radyolar müzik yayınlarına başlamış.
Sabahları Hürriyet’e gelirken radyoda tıpkı Amerika’daki gibi harika müzikler dinliyorum.
Bir ara özel radyoları yasaklamaya kalkmışlar ama biz Hürriyet’te “Radyomu istiyorum” kampanyası başlatmışız.
İnsanlar arabalarının antenlerine siyah kurdela asıp bu kampanyaya katılıyor.
İnsanların özgürlüğü özgürce isteyebildiği yıllar
Türkiye’nin özgürlüğün özgürce istenebildiği ve en önemlisi alabildiği yıllar.
Fatih’i işte ilk defa o günlerde tanıyorum.
Best FM’de sabahları gazeteleri okuyor ve yorumlar yapıyor.
Zımba gibi bir genç.
Bütün gazeteleri okuyor ve çok ilginç noktalardan bizi bazen eleşiriyor, bazen ti’ye alıyor.
Fatih’i işte o günlerde Hürriyet’e davet ettik.
Geldi ve ne geliş…
Kısa sürede Hürriyet’in en çok okunan iki üç yazarından biri oldu.
Bütün arkadaşlara iyi olduğumu söyle
32 yıl geçmiş.
İki gazetecinin hiç buluşmaması gereken bir yerdeyiz şimdi.
İlk bakışta keyfi yerinde.
Anlatmama pek gerek yok, çünkü zaten kendisi her gün programında anlatıyor.
“Durumum iyi. Gördüğün bütün arkadaşlara iyi olduğumu söyle” dedi.
Dört kilo vermiş, ama daha fazla vermeyi düşünmüyormuş.
“Yemekler olabildiğince iyi” diyor ama eminim onun gibi akşamları kendi mutfağa giren fahri gastronom için tatmin edici olamaz.
Belki de o nedenle salataya yönelmiş.
Tür tür salata deniyormuş.
Koğuş temizliği yarışı yapılsa banko birinciyim
Ama üzerinde en övünerek durduğu şey, koğuş temizliği.
Çok iddialı.
“Yarışma yapılsa benim koğuş en temiz sıralamasında kürsüye çıkar” diyor.
16 yaşımdan beri ilk defa bu kadar uzun süre içmedim
Her sabah 5 bin adım yürüyormuş.
Ancak o gün fazla yürümekten dizinde ödem olmuş. Doktora gösterecekti.
“ 16 yaşımdan beri ilk defa 47 gündür içki içmiyorum” diyor.
Fatih, hazır sen yokken bol bol F1 ukalalığı yapıyorum
Fatih Altaylı ile F1 yarışmalarının yaz sonu etabı ile ilgili sohbet ettik.
O profesyonel bir araba ve F1 yarışları uzmanı.
Silivri’den bile F1’in tekrar Türkiye’ye dönmesi için çalışmalar yapıyor.
Bense amatör bir F1 izleyicisiyim.
Çaylak bir pilotum yani.
“Hazır sen içerdeyken bol bol ahkam kesiyorum F1 konusunda” dedim.
Bu arada Miami’de oynanan dünya kulüpler ligi konusunda onunla aynı fikirdeyim.
Bu lig oyuncuları pestile çevirdi.
Fatih Altaylı neden içerde? ‘Tepede’ biri mi rahatsız?
Geleyim asıl söylemek istediklerime…
Herkes merak ediyor. Altaylı ne zaman çıkar…
Meseleye sadece hukuk açısından bakarsanız bu soruya vereceğiniz cevap sadece şu olabilir:
“Neden bir gün bile içerde ki…”
Tabii herkesin aklının arka odasındaki asıl soru şu.
“Acaba tepelerde biri mi rahatsız?”
Herkesin düşünüp de çok az insanın sorduğu bu soruya ben şahsi görüşümü cevap olarak vereyim.
Ben Cumhurbaşkanı’nın Fatih Altaylı’ya bir tavrı olduğunu düşünmüyorum
Şahsen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fatih Altaylı’ya karşı özel bir tavrının olduğunu düşünmüyorum.
Onların ilişkisinin geçmişine bakarsanız siz de bu tahmini yapabilirsiniz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gezi olaylarının en kritik ve zor gününde Fatih Altaylı’nın canlı yayınına çıktı.
15 Temmuz gecesi iktidar medyasının bir çok haberci ve yöneticisi tam siperken Fatih Altaylı FETÖ’ye karşı çıkanlar arasındaydı.
Yani iddianame sadece hukuki bir niyetle hazırlanırsa, ilk duruşmada çıkması gerektiğine inanıyorum.
Boş koltuğunun reytinglerine bakarsanız iktidara yararı yok
İşin siyasi boyutuna gelince…
Altaylı’yı Silivri’ye almak iktidarın ne işine yaradı…
Birazdan size onun boş koltukla yaptığı Youtube programlarının izlenme sayılarını verince bunu daha iyi anlayacaksınız.
Ama daha önemli bir şey var.
Fatih Altaylı cezaevinde yorumculuk ve gazetecilik kariyerinin zirvesine oturdu.
Üslubu daha da mükemmelleşti.
Eleştirilerinin dozunda hiçbir azalma olmadığı gibi etkileri daha da arttı.
Türk medyasında ‘Silivri atlatma haberciliği’ dönemi
Ve çok da ilginç bir durum yaşıyoruz.
Altaylı içerde sanki kendine olağanüstü bir haber merkezi kurdu.
Ziyaretim sırasında bana anlattığı olayları gözlerim faltaşı gibi açılarak dinledim.
Farkında mısınız, Abdullah Öcalan’ın son günlerde en çok konuşulan sözlerini dile getirdiği toplantıyı Türk medyası onunu “Fatih Altaylı Yorumlayamıyor” başlıklı boş koltuk programında öğrendi.
Bahçeli’nin Öcalan’a gönderdiği Cahit Sıtkı Tarancı şiiri haberi bana göre “Silivri atlatma haberciliğinin” doruğuydu.
Öcalan’la ilgili bu haberin bir bölümünü daha önce Ruşen Çakır da Youtube yayınında söylemişti.
Bahçeli’nin Öcalan’a gönderdiği şiir buymuş
Fatih Altaylı ve Ruşen Çakır’ın sözünü ettiği şiir Cahit Sıtkı Tarancı’nın
“Memleket isterim” adlı şiiriymiş. Şiir şöyle:
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun.
***
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
***
Memleket isterim
Ne zengin-fakir, ne sen‑ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
***
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun
İktidar bile mesajları Silivri’den vermeye kalkarsa şaşırmam
Diyeceğim şu.
İçerdeki Fatih Altaylı, dışardakinden çok daha etkili.
Yakında AKP’lilerin bile kamuoyuna duyurmak istediği haberleri onun koğuşundan yaymak için harekete geçerse hiç şaşırmam…
Çünkü onun boş koltuk programı AHaber ve CNN Türk gibi iktidar kanallarından çok daha fazla izleniyor ve etkili.
Yakında dünya medyasında Silivri haberciliği yazıları başlayabilir
Yakında dünyanın önde gelen gazete ve dergilerinde bu “Boş Koltuk Haberciliği” ile ilgili yazılar görmeye başlayabiliriz.
İçeri girdikten sora Youtube programında yaratıcı bir değişiklik yaptı.
Program onun Silivri’den yazdığı yorumla başlıyor.
Şu an bana göre Türkiye’nin etkili siyasi yorumu bu.
Sonra her gün bir konuk onun koltuğuna oturuyor ve artık bütün Türkiye’nin sesinden tanıdığı gizli sunucu Emre ona sormaya başlıyor.
Boş koltuk programlarında reyting rekoru Cem Yılmaz’ın
“Fatih Altaylı Yorumlayamıyor” yayınlarının konuklu programların izlenme rekoru Cem Yılmaz’da.
En çok izlenen 5 program şunlar:
1-Cem Yılmaz 1 milyon 800 bin
2-Özgür Özel 1 milyon 300 bin
3-Uğur Dündar 739 bin
4-Deniz Zeyrek 729 bin
5-Coşkun Aral 562 bin
Şimdi söyleyin, boş koltuğu, dolu koltuğundan bile dolu böyle bir gazeteciyi içerde tutmanın iktidara bir yararı var mı…
Aynı şeyi, içerdeyken kurulan sandıkta 15 milyon oy alan Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları için de söyleyeceğim.
Gezi tutukluları için de söyleyeceğim.
Dikkat: Önceki hafta The Guardian’da çıkan Silivri yazısı ilk önemli işaret
Bu ziyaret sonunda yazımı bir uyarı ile bitireyim.
Bu insanlar nedeniyle Silivri demokratik dünyanın gözünde giderek Esad’ın Sednaya, İran Mollaları’nın Evin cezaevine dönüşüyor.
Bunun ilk işareti geçen ay İngiltere’nin en büyük gazetelerinden Guardian’da çıkan tam sayfa Silivri yazısıyla geldi bile.
Silivri, artık iktidara hiçbir siyasi yarar sağlamıyor. Ayrıca Türkiye’nin imajını da çok bozuyor.
Yani, siyaset geri çekilir; sadece hukuk, gerçek hukuk kalırsa…
Adalet, tarihimizin bu en büyük hukuk haksızlığını üç günde ortadan kaldırır.
Yeter ki siyasetin eli ve gücü Silivri’den çekilsin.
Meydan sadece, sadece gerçek hukuka ve vicdan sahibi hakimlere kalsın.