Sülün Osman’ı, Şelçuk Parsadan’ı çırak çıkaran dolandırıcılar
06 Ağustos 2025

‘Sinsi’ Pete, cezaevinden çıkmak üzeredir ama çıktığına hiç sevinmez. Çünkü dışarıda onu ölüm dahil bir dizi berbat ihtimal beklemektedir.

İki yıldır hiç susmadan uzaktaki görüşmediği akrabalarını anlatan hücre arkadaşının yerine geçmeye, daha uzun süre hapiste kalacak olan o arkadaşının çocukluğundan beri görmediği halası ve eniştesinin evine gitmeye karar verir.

Öyle usta bir dolandırıcıdır ki, aileyi yeğenleri olduğuna inandırır ve o eve yerleşir.

Bu bir Amerikan dizisinin, ‘Sneaky Pete’in başlangıcı.

Dolandırıcılığın bin çeşidi var ama çoğu, dolandırıcının başka bir kimliğe bürünüp karşısındakini buna inandırması üzerine kurulu.

Galata Kulesini ve köprüsünü, Taksim Meydanında bir zamanlar olan saati, hatta bir seferinde meydanın kendisini satmasıyla meşhur Sülün Osman mesela, karşısındakilere buraların sahibi olduğunu inandırıyordu.

Selçuk Parsadan, Başbakan Tansu Çiller’i bir emekli komutan olarak telefonla aramış ve örtülü ödenekten para almayı başarmıştı.

Bu hikayelerin yıllar boyunca dilden dile dolaşması, haklarında kitaplar yazılması, Hollywood’un filmler, diziler yapması, Yılmaz Erdoğan’ın filmler çekmesi boşuna değil.

Kendi adıma konuşayım, ben dolandırıcılık hikayelerine, ister gerçek hayattan olsun ister romanların filmlerin dizilerin hayal dünyasından, çok büyük bir merakım var. Bu konuda yalnız da değilim.

Örneğin banka müdiresi bir hanımın hepsi de ünlü hatırlı müşterilerini milyonlarca dolarlarını bankadan çekip kendisine teslim etmeye ikna etmesi bir yanıyla büyüleyici bir hikaye. 

Dolandırıcının en kolay istismar ettiği şey insanın zayıflığı. Zayıflığınızı gördüklerinde, o zayıf noktadan sizi vururlar. O banka müdiresi hanım paradan kolay para kazanma hevesini görmüştü karşısındakilerde. Telefonla arayıp kendisini polis veya savcı diye takdim edenler ise karşılarınkilerin hapse düşme, polis soruşturmasına uğrama korkularını gıdıklarlar.

Düşünün, Türkiye’de görevdeki çoğu savcının hukuk fakültesinde ceza hukuku hocası olan profesör bu tuzağa düştü, korkuyu yaşadı, onbinlerce dolarını kaptırdı.

Dolandırıcılar, başkasının kimliğine büründüklerinde bir cüret sergilerler. O kimliği hem inandırıcı biçimde oynamaları hem de oynarken sınırlarını aşmamaları gerekir. Hele büründükleri kimlik gerçek bir kişinin kimliğiyse risk daha da büyür.

Ama bugün 10Haber’in yayınladığı haber, bana soracak olursanız sadece Türkiye değil, dünya çapında bir dolandırıcılık doruğunu oluşturuyor.

Düşünün dolandırıcılar hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda hem de Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı binasında ofisler kullanıyor, bu ofislerde kurbanlarıyla görüşüyorlar.

Kabul edelim ki bir bakanlık binasına girmek, o binada sanki o bakanlığın çalışanı gibi bir kata çıkmak, orada bir ofiste görüşmeler yapmak öyle kolay başarılacak bir şey değil; ayrıca büyük cesaret işi.

Ama daha büyük cesaret, Türkiye’nin en yüksek güvenlikli binalarından biri olan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde aynı şeyi yapmak. İçeride bir ofiste oturmak, Cumhurbaşkanlığı’nın garajından bir otomobil ve şoförü kullanmak, insanlara o binada randevu vermek, filmlerde bile göremeyeceğimiz türden bir hayal gücü ve cesaret gerektiriyor.

Böyle olunca siz olsanız siz de inanırsınız dolandırıcıya. Yani sizinle Şehircilik Bakanlığı’nın 14. katında görüşen, sizden bakanlığın döner sermayesine para yatırmanızı isteyen kişiye inanmayacaksınız da ne yapacaksınız?

Veya sizi oturduğunuz pastaneden çakarlı bir araçla aldıran, tek bir sorgu sual olmadan Külliye’nin sayısız nizamiyesinden üst baş araması bile olmadan geçiren, sonra da külliyede bir ofiste sizinle konuşan adama elbette inanırsınız.

Tahmin ediyorum dolandırıcıların karşılarındakini inandırmak için en az çaba harcadığı konu, onların rüşvet vermeye ikna edilmesi olmuş.

Bütün bu işlerin, ister deprem konutu olsun ister Bodrum Türkbükü’nde Hazine arazisine inşaat izni, rüşvetsiz dönmediğine dair yaygın inanç sayesinde dolandırıcılığın en kolay bölümü insanlardan para istemek olmuş büyük olasılıkla.

Türkiye bunu da gördü işte.

ÇOK OKUNANLAR