İstanbul’da ünlü bir ceza avukatı gözaltına alındı; bütün Türkiye onu konuşmaya başladı, ucu siyasete de vardı
12 Ağustos 2025

Avukat Rezan Epözdemir medyada sık sık görülen ünlü bir avukat. Üç gün önce şafak vakti polis onu savcılığın talimatıyla gözaltına aldı, evinde ve bürosunda arama yapıldı. Epözdemir halen gözaltında, adliyeye sevk edilmeyi bekliyor. Epözdemir’e yönelik iki temel suçlama ve iki ayrı soruşturma var. Bunlardan birinde avukatın bir savcıyla birlikte bir şüphelinin cezaevinden tahliyesi için adliyede rüşvet verdiği öne sürülüyor. Diğer suçlama ise “Askeri casusluk ve FETÖ/PDY terör örgütüne yardım”.

Savcılık bir yandan tanıkların ifadeleri alıyor, dün bir tanık ifadesi medyaya sızdı. Halen nezarethanede olan Epözdemir de kapsamlı bir açıklama yaparak kamuoyu önünde kendisine yönelik suçlamalara cevap verdi. Ama dosyanın kendi içeriğinden bağımsız, ucuna siyaseti de dahil eden bazı dedikodular da çıktı.

Dedikoduların kaynağı eski bir gazeteci ve eski bir Ak Parti milletvekili olan Şamil Tayyar’dı. Tayyar dün sosyal medya üzerinden ilginç bazı iddialar dile getirdi ama bu iddiaların dayanağıyla ilgili hiçbir şey söylemedi. Tayyar, şunları yazdı:

“Rezan Epözdemir sorgusu ciddi bir krize dönüşmek üzere. Şüpheli, ısrarla cep telefonunun şifresini vermek istemiyor. Şifre krizi aşılamadığı için sorgu süresi uzatıldı. Mehmet Uçum başta olmak üzere ‘hatırlı’ çok sayıda isim devrede, Başsavcı Akın Gürlek’i kuşatma altına aldılar. Gürlek, İmamoğlu dosyasında bile görmediği yoğun baskı karşısında bunalmış vaziyette, şahsına yönelik iftira kampanyası başlatılmasından endişe duyuyor. 

Devrede olanlar cep telefonu şifresinin verilmesine karşı çıkarak soruşturmanın mevcut delillerle tamamlanmasını, serbest bırakılmasını istiyorlar. Peki neden? Şüphelinin cep telefonunun açılma ihtimali, Uçum başta olmak üzere kimleri neden rahatsız etti? Bu noktada Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a çağrım var: Başsavcıyı yalnız bırakmayın.”

Şamil Tayyar’ın bizzat adını vererek “Rezan Epözdemir lehine devrede olduğunu” ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcısına baskı yaptığını öne sürdüğü isim olan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum bu sözlere çok sinirlendi. Uçum adına avukatı Zeynep Yıldırım bir açıklama yaptı. O açıklama da şöyle:

10 Ağustos 2025 tarihinde bir avukat hakkında başlatılan savcılık soruşturması kapsamında yapılan adli işlemler üzerine yapılan haberler sonrasında konuyla hiçbir ilgisi bulunmayan Müvekkilim Mehmet Uçum hakkında asılsız isnat ve iddialar ileri sürülerek paylaşımlar yapıldığı tespit edilmiştir. 

Müvekkilin kamu görevine zarar verme kastıyla yapılan, hukuken ve vicdanen izah edilebilecek hiçbir yönü olmayan, haksız ve gerçeğe aykırı paylaşım ve haberlerle Müvekkilin kişilik haklarına saldırıda bulunulması asla kabul edilemez.

Müvekkilin kişilik haklarını hedef alan, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs niteliğindeki paylaşımların tamamı asılsızdır. Müvekkilin herhangi bir soruşturma sürecine hiçbir müdahalesi söz konusu değildir.

Müvekkilin isminin kim tarafından ve hangi amaçla olursa olsun hukuka aykırı kullanılması halinde tüm sorumlulara ilişkin her türlü yasal girişimde bulunulacağını kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarız.”

Ancak mesele Şamil Tayyar ile Mehmet Uçum arasında bir tartışma olmanın ötesine geçti, devreye Ak Parti’nin başka alt düzey isimleri de girdi. Örneğin eski milletvekili Metin Külünk ve eski yönetici Mücahit Birinci.

“Ankara’daki bazı çevrelerde neden bu telaş?” 

Adı zamanında Sedat Peker’le birlikte anılmış olan eski AKP milletvekili Metin Külünki Ankara’da “bazı çevreler”in Epözdemir’in gözaltında olmasından tedirgin olduğunu öne sürdü. Külünk’ün açıklaması şöyle: 

“Ne oluyor? Neden bu panik, Ankara’daki bazı çevrelerde neden bu telaş? İster iktidara yakın, hatta iktidarın merkezinde yer alan hatlarda olsun; isterse muhalefetin hatlarında… Bu panik neden? Adı geçen Av. Rezan Epözdemir hakkında kuvvetli şüphe, bilgi, belge ve delile dayalı olarak savcılık soruşturması kapsamında gözaltına alınıyor. Biz soruyoruz: Kuvvetli suç şüphesine ilişkin bilgi, belge ve delilin bulunduğu, yargının da ‘Bu nedir?’ diye sorma hakkının temel bir hukuk prensibi olduğu gerçeğinden hareketle… 

Bu şahsın avukatlık kimliği ve Ankara ile İstanbul’da kurduğu iletişim ağı, yargının bu soruları sorma hakkını ortadan mı kaldıracak? Telefon şifresini vermiyor… Neden korkuyor? Telefon şifresini vermeyerek kimleri saklıyor? 

Bu saklananlar, Çağlayan Adliyesi Başsavcısı Sayın Akın Gürlek’e yönelik baskı ve baskı ötesi tutum ve davranışların içine girme hakkını nereden buluyor?

“Elinizi Akın Gürlek Bey’in üzerinden çekin!” 

Elinizi Akın Gürlek Bey’in üzerinden çekin! Cesaretiniz varsa, soruşturmanın adil yargı sistemi içerisinde sürmesini engelleyecek hiçbir adım atmayın. Korkaksınız! Çünkü telefonun şifresinin yargıya teslim edilmesinden korkan sizsiniz. 

Yoksaaaaaa telefonun içindekiler şantaj unsuru olarak mı size karşı kullanılıyor? Serbest bırakılması için bu baskınız niye? Ve dönüp, başsavcıya baskı yapmaya kalkıyorsunuz; oturduğunuz koltuklarda, tartışmalı gücünüz üzerinden… 

Açıkça söylüyoruz: Sayın Erdoğan‘a en büyük zararı verenler sizlersiniz. AK Parti hareketini sokaktan koparan ve ele geçirdiğiniz koltuklar üzerinden derebeyliğinizi ilan ederek kurduğunuz düzeneklerin bozulma tehlikesinden korktuğunuz için soruşturmayı engellemeye kalkıyorsunuz. Oturun oturduğunuz yerde! Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a açık çağrımızdır: Sayın Akın Gürlek’i, yürütülen soruşturma üzerinden baskılamaya çalışanlar, sizi yalnızlaştırmaya çalışanların ta kendileridir.” 

Mücahit Birinci: Hiçkimse İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığını baskı altına alamaz

Epözdemir’le ilgili “kriz” iddiası üzerine eski AKP MKYK Üyesi Avukat Mücahit Birinci de tepki gösterdi. Birinci “Hiçkimse İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığını baskı altına alamaz. Tüm olan biten gözümüzün önünde oluyor. Bu pervasızlığa müsaade etmek mümkün değil” dedi. 

Birinci şöyle devam etti:

“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığımız, büyük bir cesaret ve özenle, hukuken kangren haline gelmiş meselelerin üzerine gidiyor ve “bunlara asla dokunulamaz” denen şahıslara bal gibi dokunuyor. Azınlık elitlerine arka çıkanlarla kavgayı aleni yapmaktan da çekinmeyeceğimizi açık bir şekilde ifade ediyorum. 1994 yılından beri merhum babamızla, ailemizle hareketin içerisinde olan bizler, toplumda “elit bir dokunulmaz azınlık” yaratmak için yola çıkmadık. Tam tersine bu “azınlık elitizmini” berhava etme hayali ile say ettik. Bu tiplere arka da çıkmadık. Bir kere daha meselelerin üzerine istikrar ve cesaretle giden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığımız başta olmak üzere, tüm savcılarımızı, başsavcılarımızı tebrik ediyorum. Milletimizin duası onlara yeter.”

Çek: Operasyonel aparat Şamil, bütün hayatı yalan iftirayla geçti

Tartışmalara Mehmet Uçum’a yakın isimlerden Mehmet Çek de dahil oldu. Şamil Tayyar’ın iddialarına adeta ateş püsküren Çek, sosyal medyadan şöyle yanıt verdi:

“Operasyonel aparat Şamil, Bütün hayatı yalan iftirayla geçti. ⁠ En ⁠ enteresan iddialarda bulun, uydurma senaryolar diz. Ha yarın iddiaların yalan çıkarmış? Devlet bey gibi bu ülkenin en büyük kanaat önderi seni Türkiye`nin gözü önünde itin şeyine sokar çıkarırmış? Ne gam? Uçum’un böyle bir davaya müdahale etmesinin ihtimal dahilinde bile olmadığını bilmez mi Şamil? Domuz gibi de bilir ama ne gam? Buna rağmen savcıların adını bile yalanına alet eder mi? eder. Zaten asıl soru bu; soruşturma gizli iken sen bunları nereden biliyorsun? soruşturma savcılarını nasıl töhmet altında bırakıyorsun? Soruşturma gizli. Bu durumda ya uyduruyorsun ya da hukuk dışı işlerin içindesin? Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları kurulu başkanlığına iftira atmanın hukuki bir karşılığıda zaten olur diye düşünüyorum.”

Epözdemir aleyhine tanık ifadesi

Siyaset cephesinde bütün bu söz savaşları yaşanırken bir de dosyanın kendisi var. Dün bir el, Rezan Epözdemir aleyhinde verilen bir ifadenin neredeyse tam metnini medyaya sızdırdı. Bu A.D. isimli kişinin verdiği ifadeydi. Tanık A.D.’nin ifadesinde, “2017 – 2018 yıllarında kamuoyunda ‘Change araç dosyası’ olarak bilinen operasyonda şüpheli sıfatım bulunduğu için 7 aracıma el konulmuştu. Bu araçlardan biri resmi prosedüre uygun şekilde ithal edilmişti. Yani bu dosya ile alakası yoktu. Bu süreçte dosyanın savcısı C.Ç olarak değişti. C.Ç’den araçların üzerindeki şerhin kaldırılarak tarafıma teslimi hususunda talepte bulundum. C.Ç talebimi reddedince en azından dosya ile alakası olmayan, resmi prosedüre uygun şekilde ithal edilmiş aracımın tarafıma teslimini talep ettim. Talebim yine reddedilince C.Ç’ye, ‘Ben bu araçları nasıl geri alacağım? Bana bir yol gösterin’ diye sordum. Bunun üzerine C.Ç., bana avukat olarak Rezan Epözdemir’i önerdi. C.Ç’nin tavsiyesi üzerine Rezan Epözdemir’in Etiler’de bulunan ofisine gittim. Epözdemir bana, dosya savcısı C.Ç.’nin arkadaşı olduğunu, C.Ç.’nin araç şerhlerinin kaldırılması sebebiyle 50 bin euro para talep ettiğini, bu parayı bölüşeceklerini söyledi. Benden talep ettikleri 50 bin euroyu vermem durumunda işlemleri hızlı bir şekilde halledeceğini belirtti. Parayı vermeyi kabul ettim ve bu dosyadaki işlemler için Epözdemir’e vekalet verdim. 1 hafta içerisinde parayı elden teslim ettim. Paramın tesliminden birkaç gün sonra, yasal olarak ithal ettiğim aracın üzerindeki şerhi kaldırdılar” dediği öğrenildi.
150 bin dolara tahliye iddiası
A.D ifadesinin devamında, “2021 yılında yapılan ‘Makaron’ operasyonunda, benim araç dosyamda da şüpheli olan Nurbari Erşahin’in de içerisinde olduğu 19 kişiye operasyon yapıldı. Operasyon dosyası o dönemde Bakırköy Adliyesinde savcı olarak görev yapan C.Ç.’ye aitti. Nurbari Erşahin bana, ‘Senin C.Ç. ve Rezan’la aran iyidir. Görüş, dosyada bize yardımcı olsunlar’ dedi. Bunun üzerine ben hem Rezan ile hem de C.Ç. ile görüştüm. Savcı C.Ç. ve Rezan bana, 150 bin dolar rüşvet karşılığında tahliye yapabileceklerini söylediler. Durumu Nurbari Erşahin’e ilettim. Kendisi tahliye karşılığında 150 bin dolar rüşvet vermeyi kabul etti. Anlaşmamıza göre bu paranın 75 bin doları önce, kalan 75 bin dolar ise tahliyeden sonra verilecekti. Bu görüşmeden sonra C.Ç., 75 bin doları elden aldı. Parayı aldıktan sonra bana, aldığı parayı Rezan’a teslim etmek üzere ofisine gideceğini söyledi. WhatsApp mesaj kayıtlarında geçen, ‘75.000 şu an hazır, bende. Rezan’a vereyim’ şeklindeki görüşme, bu paranın C.Ç. tarafından benden elden alınıp, Rezan’a teslim edilmesi hususuna ilişkindir. Bu paranın tamamı, tahliye karşılığında C.Ç. ve Rezan’ın ortaklaşa aldıkları rüşvet parasıdır” dediği öğrenildi.
Epözdemir kendini savundu

Avukat Rezan Epözdemir, gözaltına alınmasının ardından başlayan tartışma ve hakkında öne sürülen iddialara sosyal medya hesabında yayınladığı açıklama ile yanıt verdi. Epözdemir açıklamasında şunları kaydetti:

“Ben 2010 yılında FETÖ’nün terörist başı olan liderinin ‘Mezardakileri kaldırıp evet oyu kullandırmak lazım’ dediği referandumda 200 tane avukat arkadaşımla gazeteye ilan vererek ‘hayır’ dedim. FETÖ’nün en güçlü olduğu ve insanların geleceğini karartabildiği tarihlerde bunu söyleyebilmek yürek isterdi. Bu açıklamamız açık kaynaklarda mevcuttur. FETÖ’cülerin yaptığı usulsüz dinlemelerle mağdur olan isimlerin bu dosyalarda şikayetçi olarak vekilliğini yaptım. FETÖ’nün sahte delillerle yaptığı birçok kumpas davasında müvekkillerim oldu. Bizzat FETÖ’cüler tarafından 2013 yılında hakkımda tutanak tutularak soruşturma yapıldı. Bunları dosyaya sunacağım. Bir kısım insanların ekranlara çıkmaya imtina ettiği hain darbe girişiminin hemen akabinde canlı yayına çıkarak 15 Temmuz’un hain bir darbe girişimi olduğunu ve bunun FETÖ mensupları tarafından yapıldığını saatlerce canlı yayınlarda anlattım.

Benden FETÖ’cü çıkmaz

Kumpas davalarının FETÖ lehine gizli tanığı olan tiplerin FETÖ liderinin sümüklü mendilini yaladığı zamanlarda biz örgüte karşı mücadele veriyorduk ve bu örgütün F tipi terör örgütü olduğunu söylüyorduk. Yani anlayacağınız sevgili dostlar bütün Türkiye biliyor ki benden FETÖ’cü çıkmaz. Bu vesileyle FETÖ Terör Örgütünün aparatı olan, hayatımda sadece 15 dakika o davet masasında gördüğüm şahsın, seçilmiş, meşruiyetini halktan alan ve halkın teveccühüne mazhar olan Sayın Cumhurbaşkanımıza ve iktidara karşı atmış olduğu hadsiz, ahlaksız ve alçakça paylaşımını lanetliyorum. Türkiye’de bu şahsın söylediği gibi ‘Gülen’in Çocukları’ yoktur, 15 Temmuz hain darbe girişimini hayata geçirmek isteyen FETÖ Terör Örgütünün üyeleri vardır.

Hukuki dayanaktan yoksun

Hakkında dolandırıcılıktan mahkumiyet hükmü bulunan ve Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 2022/33 E. sayılı dosyasında rüşvet, nüfuz ticareti gibi suçlardan dosyası olan bir şahsın ve adı geçenlerin Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin dosyasında yer alan müfettiş, soruşturma-kovuşturma aşamalarındaki beyanlarında taban tabana zıt olacak şekilde mantık hatalarının bulunduğu, çelişkilerin olduğu, yer ve tarihlerin dahi tutmadığı; kurgu-kumpas mahiyetindeki bir beyanla yürüyen rüşvet dosyası ise zaten ifade içeriği, kurgu tarihi ve mantık hataları nedeniyle açıkça hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsizdir. Hakeza bu soruşturmanın mercisi 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun m.86 uyarınca Adalet/HSK Müfettişleridir. İnceleme ve soruşturma işlemlerini ancak hukuken onlar yapabilir. Bu konuda da Sayın Başsavcılığın maddi gerçeği ortaya çıkaracağına inancımız tamdır.

Adalete güveniyorum

Bu ülkede 20 yıldır Münevver Karabulut, Pınar Gültekin, Nazlı Sinem Erköseoğlu gibi kadın cinayetleri; Mattia Ahmet Minguzzi gibi çocuklarımızın hunharca katledilmesine ilişkin dosyalarda ve Ezgi, Rönesans, Rende, Ilgın Apartmanı gibi deprem dosyalarında sosyal sorumluk projesi olarak mağdur aile vekilliği yapıyorum. Bütün Türkiye kamuoyu bu 20 yılda yürüttüğüm hak mücadelelerini biliyor. Bu vicdani sorumluluk nedeniyle bu basın açıklamasını yapıyorum. Adalete güveniyorum. Dua ve iyiniyetlerini ileten tüm herkese kalbi şükranlarımı sunuyorum.”

Epözdemir, açıklamasını bu konuda yaptığı son paylaşım olduğunu, “Bundan sonra bu konuda ve başkaca konularda herhangi bir açıklama yapmayıp sessiz kalacağını” belirterek sonlandırdı.

ÇOK OKUNANLAR