Genelde yürüyüş yaparken ya da araba kullanırken o hafta ne yazacağıma karar veriyor ve kendime sesli mesajlar atıyorum. Kendime attığım “Liderlik senden başlar” mesajını dinleyince, ne yazacağımı düşünmek zorunda kaldım. Ama deneyimlerimi, yaşadıklarımı ve özellikle iş dünyası içinden ve dışından ilham aldığım kişileri alt alta sıralamaya başlayınca, bu kavramın içide doldu.
Lider dediğimiz kişilerin illa atanmış olması gerekli mi? Ya da “Arkadaşlar, lideriniz X veya Y’dir.” anonsu, o kişiyi gerçek liderimiz yapar mı? Liderlik kavramının benim için en iyi anlatım şekli; değiştirmeye, harekete geçmeye ve öne çıkmaya cesaret edebilme halidir.
Ve liderlik “siz”den başlar. Önce yaptıklarınıza ve hikâyenize sizin inanmanız gerekir. Hepimiz benzer işler yapar, benzer sonuçlar alırız. Ama işi nasıl yaptığımız, nasıl anlattığımız ve nasıl bir etki yarattığımız fark yaratır. Kimi işini çok iyi yapar ama anlatmaz, anlatamaz. O, yaptığı işten keyif alır. Kimi işini çok iyi yapmaz ama anlatmayı iyi becerir. İşte onlarla çalışmak da bana keyif vermez. Ama bazıları hem işini iyi yapar hem de iyi anlatır ve değişim için cesaretle öne çıkar. Tüm mesele iki kelimeye bakar: “Ben adayım.”
Liderlik etmeye cesaret edenler kazanır
Kendine inanan, işini iyi yapan, iyi bir takım kuran, hikâyesini iyi anlatan ve güven yaratan kişileri kimse durduramaz. Eğer durdurulurlarsa bile yeni yollar ve fırsatlar yaratırlar. Liderlik cesaret etmektir. Lider ise cesaret edendir. Liderlik etmeye cesaret edenler kazanır. Öne çıkmak ve fikirlerini duyurmak için kimsenin onayına ya da bir atama belgesine ihtiyacın yoktur. Hepimiz farklı ya da benzer işler yapıyor, eğitimler alıyor ve sosyal hayatlarımızı sürdürüyoruz. Ancak bu deneyimleri nasıl yaşadığımız ve nasıl anlattığımız, en az yaptıklarımız kadar önemlidir.Eğer yaşadıklarınız ve deneyimleriniz çevrenizi harekete geçirebiliyorsa, doğru yoldasınız demektir. Yapmak istedikleriniz ve deneyimleriniz sizi bir eylem planına yöneltiyorsa, içinizdeki kıvılcım ateşlenmiştir.
Eğer henüz hazır hissetmiyorsanız, başkasının hikâyesi sizin desteklediğiniz ve takip ettiğiniz bir yol olabilir. Yapmaktan çekindiğiniz ya da cesaret edemediğiniz bir şeyi, bir başkası hayata geçirmiş ve adımlar atmışsa, onun peşine takılmak da iyi bir başlangıçtır. Başkalarının hikâyelerine destek olarak, sorular sorarak, öğrenerek ve sürecin bir parçası olarak kendi hikâyenizi yazmaya başlayabilirsiniz.
İş dünyasında ise en büyük “oda”lara sahip olmak, en uzun unvana ya da en yüksek maaşa sahip olmak, o kişiyi en iyi lider yapmaz. Liderlik yapmak için kartvizitinde “Müdür”, “CEO” veya “Kurucu Ortak” yazmasına da gerek yoktur. Bu arkadaşlarımız, koltuklarıyla liderlik ettiklerini sanarken aslında en büyük zararı organizasyona ve çalışanlara verirler. Çevrelerinde güven oluşturamaz, insanları motive edemez ve yenilikçi fikirleri kolay kolay hayata geçiremezler.
İletişimi zayıf insanlarla çalışmak pek de motive edici olmuyor
Hatta son zamanlarda bu pozisyonlara seçilen kişilerin adeta “İşi idare etsin, öne çıkmasın, dikkat çekmesin.” diye tercih edildiğini görüyorum. Bu durum, onları yönetenler için bir avantaj sağlarken, büyük ekipler ve birçok paydaş için ilham olmayan, risk almayan, iletişimi zayıf insanlarla çalışmak pek de motive edici olmuyor. Yetkinlikleri, kişisel özellikleri, değerleri ve insanlarla ilişkileri, birinin gerçek lider olup olmadığını gösteren asıl unsurlardır. İlham aldığım, beni harekete geçiren kişilere baktığımda, işten ve konudan bağımsız olarak bu özellikleri taşıdıklarını görüyorum. Onların lider olup olmadığına ise atayanlar değil, biz karar veriyoruz.
Peşine takılmamız ya da “örnek” almamız gereken liderleri illa iş dünyasından seçmemiz gerekmiyor. Başka alanlarda ve konularda çalışan, kafamızı açan ve inandığı alan ve konuda sesini yükselten gençler de çok iyi liderlik yapabiliyor. Bu bazen bir girişim kurucusu, bazen bir sivil toplum çalışanı, bazen de içinde olduğumuz bir toplulukta meseleyi hepimizin meselesi haline getirmeyi başaran bir arkadaşımız olabilir. Bulundukları ortamda enerjileriyle insanları harekete geçiren, sorunlara çözüm üreten ve çevrelerine ilham verenleri takip edebilirsiniz. Onlar için liderlik, bir pozisyon değil, bir duruş meselesidir. Takım arkadaşlarını dinler, destekler ve birlikte ilerlemek için yol açarlar. Hiyerarşik olarak en üstte olmasalar bile, insanların onları takip etmesinin nedeni cesaretleri, vizyonları ve samimi yaklaşımlarıdır. İşte gerçek liderlik, unvandan bağımsız olarak etki yaratmak ve insanları ortak bir hedef etrafında toplamakla ilgilidir.
Siz kendinize liderlik etmeye hazır mısınız?
Kendinize iyi örnekler seçin, onları takip edin. Nasıl ve nereden başladıklarını inceleyin. Tanışma şansınız varsa tanışın, yoksa yazışın. Kendinizi hazırlamak, fikrinizi ve eyleminizi planlamak ve kâğıda dökmek önemlidir. Kimin için, hangi meseleyi çözeceğiniz sizin için çok net olmalı. Siz kendinize liderlik etmeye hazır mısınız?
Kendinizi hazır hissettiğinizde ve çevrenizde güvendiğiniz insanlarla yolunuzu test ettiğinizde, harekete geçme zamanı gelmiştir. Liderlik etmek ve harekete geçmek için yapmanız gerekenlerin başında, çevrenizdekileri dikkatle dinlemek ve öğrenmeye asla ara vermemek gelir. Çevrenizde ne kadar farklı düşünce yapısına sahip insan varsa, o kadar iyi. Farklı insanların farklı düşünceleri ve hikâyeleri, sizin hikâyenizi zenginleştirir, renklendirir. Benim en çok inandığım ve peşinden gittiğim insanlar, hikâyelerini tutkuyla anlatan ve beni de doğal bir şekilde hikâyelerine dâhil edenlerdir.