Kadın başına doğurganlık 1,48’e kadar düştü: Aile Yılı ilan etmekle, çok çocuğu teşvik etmekle bitecek gibi değil!
14 Mayıs 2025

Türkiye, son 8 yıldır çok ciddi bir nüfus sorunuyla karşı karşıya. Normalde bir toplumun nüfusunu bırakın arttırmayı, sabit kalabilmesi için kadın başına en az 2,1 çocuk doğurulması gerekiyor. Buna “nüfus yenileme seviyesi” adı veriliyor. Türkiye, 2017’den itibaren bu seviyenin altına indi, hem de çok hızlı indi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun dün açıkladığı rakama göre Türkiye’de 2024 yılında 937 bin 559 bebek doğdu. TÜİK bu rakamı “kadın doğurganlık yaşı” kabul edilen 15-49 yaş arasındaki kadınların toplam sayısına böldüğünde istatistiklerde “kadın başına doğum oranı” olarak adlandırılan rakamı buluyor. Bu rakam 2024 yılı için 1,48 çıktı.

2017 yılında kadın başına doğum sayısı 2,08’e inmişti. Oradan 8 yılda 1,48’e düşülmesi çok hızlı bir gerileme. Tayyip Erdoğan iktidarı bu düşüşün farkında olduğu ve bundan rahatsızlık duyduğu için uzun yıllardır ikiden fazla çocuk doğurulması için kadınlara çağrı yapıyordu. Ancak bu çağrılar karşılıksız kaldı. Onun üzerine iktidar içinde bulunduğumuz 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etti, evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı teşvik etmeye başladı. Örneğin evlenecek gençlere evlilik kredisi veriliyor, ikinci çocuktan sonrasına çocuk destek ödemeleri oldukça yüksek seviyelere geldi. Ancak bu önlemlerin ne kadar etkili olduğu şüpheli, çünkü doğurganlık düşmeye devam ediyor.

Örneğin 2001 yılında Türkiye’de 1 milyon 323 bin 341 bebek doğmuştu. Ama 24 yıl sonra 2024’te bu sayı 400 bine yakın azaldı, 937 bin 559’a düştü. Bazıları bu keskin düşüşü ekonomik krize ve hayat pahalılığına bağlıyor, evliliklerin azalmasını örnek gösteriyor. Ancak bu doğurganlık düşüşü ilk kez ve sadece Türkiye’nin yaşadığı bir şey değil. Pek çok gelişmiş Batı ülkesi uzun zamandır bu sıkıntıyı yaşıyor ve çoğu uzman doğurganlıktaki düşüşü ekonomik şartlardan çok hastanelerde doğumların artmasına, sağlık sisteminde düzelme olup bebek ölümlerinin azalmasına, şehirleşmeye, kadının özgürleşmesine bağlıyor.

Nitekim TÜİK’in açıkladığı rakamların kırılımlarına bakınca doğurganlığın kadının eğitim seviyesi arttıkça azaldığı net biçimde görülüyor. Okuma yazma bilmeyen veya herhangi bir okul bitirmemiş kadınlar arasında doğurganlık hızı 2,65’e kadar çıkıyor. Benzer şekilde sadece ilkokul veya dengi bir okulu bitiren kadınlar arasında da doğurganlık hızı 2’nin hayli üzerinde. Ama sıra lise mezunlarına gelince doğurganlık hızı 1,31’e, üniversite mezunlarına gelince ise 1,22’ye kadar düşüyor.

Bu rakamdan şunu da anlıyoruz: Türkiye, kadınların okullara gitmesi ve eğitim görmesi konusunda çok ciddi mesafe almış, lise ve üniversite mezunu kadın sayısı, daha düşük eğitimlilerden epey fazla.

Bir başka ilginç gelişme, kadınların doğurma yaşının giderek daha ileri gitmesiyle ilgili. 2001 yılında bütün kadınlar içinde en çok doğuran yaş grubu 20-24’tü; bu yaz 2024 yılında 25-29’a çıktı.

Doğurma yaşının büyümesine ilişkin bir olumlu gelişme, adolesan çağda, yani 15-19 yaş arasında doğum yapmak durumunda kalanların sayısının azalması. 2001 yılında bu yaş grubundaki her bin kadın 49 bebek doğuruyordu; 2024’te bu sayı bin kadın başına 10 bebeğe düştü.

Bir başka ilginç gelişme, kadınların ilk çocuklarını doğurdukları yaşın giderek büyümesini de gözler önüne seriyor. 2014 yılında ilk çocuğunu doğuran kadınların yaş ortalaması 25,4’tü. 2024’te artık ortalama 27,3 oldu.

Yine çok çarpıcı bir başka rakam, iki çocuk sahibi kadınların ikinci çocuklarını doğurmak için bir hayli düşünüyor olmasıyla ilgili. Türkiye’de iki çocuklu kadınlar ikinci çocuklarını ilk doğumdan ortalama 4,3 yıl sonra yapmış. Üçüncü çocuk eğer varsa, o da ikinci çocuktan ortalama 5,4 yıl sonra gelmiş. Dördüncü çocuk üçüncüden 5,1 yıl; beşinci çocuk dördüncüden 4,3 yıl sonra doğmuş. Türkiye’de kadınlar iki doğum arasında ortalama 4,7 yıl bekliyor.

ÇOK OKUNANLAR