Deriden hücre alıp karaciğer yaptılar, fareye nakledip yaşattılar
04 Haziran 2020

Dünyanın dört bir yanında bilimciler “kök hücre devrimi”ni bir teori olmaktan çıkarıp pratik uygulanabilir bir şeye dönüştürmeye çalışıyor.

Biliyorsunuz kök hücre, annemizin bize hamileliği sırasında ilk oluşan hücrelere verilen isim. Bu hücreler zaman içinde işlev kazanıyor. Yani aslında aynı hücrenin bölünmelerinden kemik dokusu da çıkıyor, beyin de, göz de, cilt de, iç organlar da.

İşte bilimcilerin bulmaya çalıştıkları hangi hücreye hangi çeşit hücre olacağını söyleyen bu tetik mekanizmaları. O zaman elde olan tek bir kök hücreden istenen organ üretilebilecek.

Tabii bunu teoride söylemek kolay; anne karnında hepimiz bu işi beceriyoruz, babamızdan gelen sperm ve annemizden gelen yumurtanın birleşmesiyle oluşan o ilk hücremiz sonuçta bu karmaşık insan metabolizmasının tamamını yaratıyor. Damarlarımızdan tırnaklarımıza, saç tellerinden burnumuza, beynimizden böbreğimize kadar her şeyimizi. Ama aynı işi ana rahminde değil de laboratuvar ortamında, bir fetüse değil de yetişkin bir bireye yaptırmanın zorlukları var. O zorluklar yüzünden de kök hücre devrimi ağır aksak ilerliyor.

Bilimciler ilk aşamada kök hücreyi daha fetüsün gelişimi sırasında alıyorlardı. Sonra bebeğin kordon kanından alınma teknolojisi de gelişti. Ve derken son olarak bilimciler yetişkin insan vücudundaki bütün hücreleri kök hücreye dönüştürmenin bir yolunu buldular. Bu ilk büyük aşamaydı, başarıldı.

Şimdi genellikle cilt hücrelerinden, bazen de kan veya kemik iliği gibi farklı hücrelerden kök hücre dönüşümü yapılıyor. Amaç, elbette elde edilen kök hücre ile insan organı yapabilmek.

Bilimciler karmaşık, içinden damarlar geçen ve birden fazla hücre türüne sahip organlardansa önce daha “basit”ten başladılar. İlk başarılı uygulama cilt üretmek oldu. Yanık kurbanlarına artık kendi hücrelerinden laboratuvarda üretilmiş cilt nakli yapılabiliyor. Bu büyük bir rahatlama.

Ardından gözle ilgili bazı hücreler geliştirildi. Orada da özellikle Japonya’da yapılan çalışmalarda ciddi başarılar elde edildi.

Ama tabii herkesin beklediği organ üretmek veya hasarlı organları tamir etmekti. Mesela kalp krizi geçirenler, kalp kaslarının bir bölümünü kaybederler ve bu durum onları geri kalan hayatları boyunca riskli kılar. Oysa kök hücreyle bu kaybolan kasları belki yerine koymak mümkün olabilir. Veya omurilik felçliler için ölmüş sinir hücrelerinin yerine geri konması, onları yeniden yürüyebilir hale getirebilir.

Sadece Türkiye’de şu anda onbinlerce insan karaciğer nakli, yüzbinden fazla insan da böbrek nakli bekliyor mesela. Bu insanlara “yedek organ” yapılsa, dertler çok azalır.

İşte bu hiç yoktan karaciğer üretme konusunda son derece önemli bir araştırmanın sonuçları yayınlandı birkaç gün önce. 

Buna göre ABD’deki Pittsburg Üniversitesi’nden Alejandro Soto-Gutiérrez ve arkadaşları, insan derisinden elde ettikleri kök hücre üzerinde çalışmış ve bu hücreleri minik boyutlarda bir karaciğere dönüştürmeyi başarmıştı. Üretilen bu karaciğer farelere konmuştu ve başarıyla işlevini yerine getirmişti.

Araştırmacılar henüz tam bir insan karaciğeri yapabilmiş değiller ama bu çok önemli ilk adımı başarmış durumdalar. İkinci aşamada daha büyük bir insan karaciğeri yapmayı hedefliyorlar.

“Çoğu zaman” diyor Dr. Alejandro Soto-Gutiérrez, “Karaciğer yetmezliği ortaya çıktığında karaciğer nakli gerekmez. Bizim küçük karaciğerimiz hastaya bir süreliğine ‘takılabilir’ ve hastanın kendi karaciğerinin üzerindeki yükü alarak onu hızla iyileştirebilir.”

Tabii, elbette nihai hedef tamamen işlevsel ve yeterli büyüklükte bir karaciğer yapmak. Bu başarıldığında çok büyük bir devrim yaşanmış olacak.