Sinemanın ölümü ağır ağır geliyor
16 Eylül 2020

Daha dün The New York Times’da okuduğum bir haber beni düşünceye itti: Evet, salgının ağır etkileri altında yaşayan çok sayıda sektör var ama bunlar içinde herhalde en büyük zorluğu yaşayan sektörlerden biri sinema.

The New York Times’ın haberi, Amerika’da uzun süre kapalı kalan sinema salonlarının nihayet iki hafta önce (Los Angeles ve New York hariç) açılmasını ve gösterime giren bir dev filmin yaşadığı büyük çöküşü anlatıyordu.

Türkiye’de de gösterimde olan, büyük yönetmen Chiristopher Nolan’ın Tenet adlı filmi Warner Bros’a 200 milyon dolara mal olmuştu ama film iki haftada gişeden sadece 29.5 milyon dolar hasılat yapabilmişti.

Acaba dedim Türkiye’de durum ne?

Bizdeki rakamları doğru düzgün derleyen ve yayınlayan sitelerden biri olan boxofficeturkiye.com‘a göre bu yılın 36. haftasında, yani 31 Ağustos pazartesi başlayıp 6 Eylülde sona eren haftada  bütün Türkiye’de gösterimde 41 film vardı ve bunlara sadece 70 bin 697 kişi bilet almıştı. Bir haftalık hasılat 1 milyon 414 bin 739 liraydı.

Tenet o hafta 445 salonda gösterimdeydi, toplam 34 bin 950 kişi gitmiş, 754 bin 767 liralık bilet almıştı. Yani dolara çevirecek olursak 100 bin dolar toplam hasılat yapmıştı. Tenet’in iki haftalık toplam performansı ise 118 bin 219 seyirci ve 2 milyon 527 bin 847 liralık gişe hasılatıydı. Yani Amerika’da 29.5 milyon dolar yapan film Türkiye’de 300-350 bin dolar aralığında kalmıştı.

Neyse, derdimiz Tenet değil. Derdimiz Türkiye’nin sinema endüstrisi ve bu endüstrinin olmazsa olmazı olan sinema salonları. Acaba geçen yıl, ortada salgın falan yokken durum neydi? Yine 36. haftaya bakıyoruz.

Geçen yıl o hafta 52 film gösterimdeymiş. Toplam 499 bin 661 kişi sinemaya gitmiş. Ve 8 milyon 946 bin 819 liralık hasılat oluşmuş. (Bu neredeyse 9 milyon liranın 5.5 milyon lirası üç Hollywood yapımı filmden gelmiş bu arada.)

Sinema açısından da, genel olarak ekonomi açısından da 2019 aslında pek parlak bir yıl değildi ama tabii bugünle kıyaslayınca o zamanlar cennet gibi geliyor olabilir. Baksanıza, 70 bin seyirci nerede, 500 bin seyirci nerede. 1.5 milyon lira gişe hasılatı nerede 9 milyon nerede…

Şurası açık: Sinema salonları, bu şartlar altında yaşamaya devam edemez. Bugün, salgının görece hafiflediği, vatandaşın salgın algısının da daha gevşediği bir dönemdeyiz. Zaten Mart ayından itibaren sinema salonları tamamen kapalı kaldı, yaz aylarında açıldı. Ama seyirci geri dönmüş değil. Salon işletmecileri ile gayrı menkul sahiplerinin aylardır son derece zorlu pazarlıklar yürüttüklerini tahmin etmek kolay. Daha çok sinemalar AVM’lerin içinde olduğu için ve AVM’ler sinemaları “müşteri mıknatısı” olarak gördüğü için bu salonların kiraları görece daha düşüktü ama sıfır lira da değildi. Salgından bir süre önce yürürlüğe giren bir yasa, sinema salonlarının sinema biletlerinden olan kazançlarını sınırlamıştı.

Koca bir sistem kökünden sarsılıyor. Salonlar kapanmaya başlarsa, mesela ülkemize devasa bir yatırımla giren ve CineMax sistemini satın alan Koreli şirket zararlarını minimize etmek için salon kapatmaya başlarsa, bundan Türk sinema sektörünün de etkileneceği muhakkak.

Ve elbette sinemalar kocaman bir sektör olan eğlence endüstrisinin sadece bir bölümü. Daha arkada tiyatrolar var, müzik var, opera var…

Türkiye kültür endüstrisi tarihinde yaşamadığı ağırlıkta bir krizden geçiyor.