2500 çocuğu Acun kurtardı, kalanını kim kurtaracak?
21 Eylül 2020

Türkiye İstatistik Kurumu’na göre Türkiye’de 18.5 milyon hane var. Tabii bazı hanelerde sadece 1 kişi yaşıyor, bazı hanelerde bu sayı 15’e kadar yükseliyor. Yani bunların hepsini eşit görmemek lazım. Ama yine TÜİK’e göre ortalama olarak her hanede 3.5 kişi yaşıyor.

Bir başka rakam daha vereyim: Türkiye’de ilkokul birinci sınıftan lise 12. sınıfa kadar toplam 18 milyondan biraz fazla öğrenci var. Bunlara okul öncesi sınıflarda okuyanları da eklersek belki 19 milyon rakamına geliyoruz.

Salgın nedeniyle Mart ayı ortasında okullar kapandı. Önce bir hafta tatil yapıldı, sonra da uzaktan eğitime geçildi.

Uzaktan eğitim dediğimiz şey kabaca şuydu: Öğrenci, Milli Eğitim Bakanlığı’nın EbaTV’sinden dersini seyredecek; sonra kendi kendine çalışacak, Eba sistemine girecek ve ödevlerini yapacak vs vs.

O dönemde bir iyimserlik hakimdi. Yaz gelecek, salgın bitecek, önümüzdeki yıl okullar eskisi gibi normal açılacak ve hayat da devam edecekti. Bu iyimserlikle Milli Eğitim Bakanlığı da okullarda yüz yüze eğitimin 31 Ağustosta başlayacağını ilan etti.

Ancak temmuz ayı gelip salgın hala bitmeyince bakanlık da ufaktan telaşlanmaya ve eski iyimserliğini kaybetmeye başladı. Türlü çeşitli eğitim projeleri yapıldı, çocukların her gün okula gelmeyeceği varsayımıyla fikirler geliştirildi, uygulamalar geliştirilmeye çalışıldı.

Nihayetinde bakanlık 31 Ağustosta yüz yüze eğitimi başlatamadı, onun yerine “uzaktan eğitim”e devam etti. Ama buz kez, öğrencilerin öğretmenleriyle internet üzerinden ders yapmasını da sağlamaya çalışarak.

Daha önceki öğretim yılının sonundaki uzaktan eğitimde sorunlar belli olmuştu zaten. En önemli sorun, bazı evlerde internet olmaması veya internete bağlanacak cihaz, yani bilgisayar, tablet veya akıllı telefon olmamasıydı. Sonradan ortaya çıktı, en azından 750 bin evde televizyon da yoktu.

Yumurta kapıya geldikten sonra ortaya çıkan bu eksiklere eğitim camiası dışından ilk dikkat çeken kişi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu oldu, hükümete seslenip “O 750 bin TV’yi siz alamıyorsanız biz alalım” dedi.

Ama esas eksik diz üstü bilgisayar ve tablet konusunda yaşanıyordu. Dün mesela Baykar AŞ’nin patronlarından olan ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar, ihtiyaç sahibi 5 bin öğrenciye tablet hediye edeceklerini açıkladı.

Yine dün akşam Acun ılıcalı kendi kanalı TV8’de Kızılay’la birlikte bir bağış kampanyası düzenledi ve bir gecede 7.5 milyon lira topladı. Acun, toplanan bu parayla tanesini 3 bin lira olarak hesapladıkları 2500 tane diz üstü bilgisayar alınacağını söyledi.

Hemen hemen her ilde valiliklerin il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri aracılığıyla evinde bilgisayar ve TV gibi şeyler olmayan çocukları tespite çalıştığına dair de haberler geliyor. Hatta bazı ilçelerde bu arayışları veliler “Devlet bilgisayar dağıtıyor” diye anlamış, çok sayıda insan başvurmuş.

Milli Eğitim okullar yüz yüze eğitime açıkken de dünyanın en eşitsiz eğitim sistemlerinden birini yönetiyordu zaten; ama uzaktan eğitim mecburiyetiyle birlikte bu eşitsizlik inanılmaz bir boyuta tırmandı. Çocuklar ve ailelerinin birbirlerine karşı dijital eşitsizliği çok fena ortaya çıktı.

Bu süreçte Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan bir dizi haberden birinde, öğretmenler “Derse sadece 4 öğrenci katılıyor” diyordu. Ötekiler okuldan kaçtığı için değil, 25 kişilik sınıfta sadece 4 kişinin derse katılabilecek ekipmanı vardı çünkü.