Bizi bu sefer de “Bir Başkadır” böldü
16 Kasım 2020

Sosyal medyanın “fıtratı böyle.” Her hangi bir konuda tartışma çıktığında bölünme çok keskin oluyor.

Berkun Oya’nın yazdığı, yönettiği ve üstelik yapımcılığını da üstlendiği Bir Başkadır, Netflix’de yayınlandığı anda sosyal medya ikiye bölündü. Diziyi beğenler ve beğenmeyenler.

Tolstoy’un Anna Karenina romanının roman kadar meşhur ilk cümlesini herkes bilir: “Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz aileninse mutsuzluğu kendine özgüdür.” Bu cümleyi Bir Başkadır dizisine verilen tepkilere uyarlayacak olursak şöyle demek gerek belki: “Bir Başkadır’ın beğenenlerin beğenileri birbirine benziyor ama eleştirenlerin eleştirileri hep kendilerine özgü.”

Dedim ya, “sosyal medyanın fıtratı böyle.” Yani, orada dizi hakkında bir keskin bölünme olması doğal; diziden hiç söz edilmeseydi durumu sorgulamak gerekirdi.

Ama Bir Başkadır’a ilişkin “analiz şelalesi” sadece sosyal medyayla sınırlı değil. Ciddi yazılar da yayınlayan web sitelerinden kaldığı kadar gazetelere ve hatta bloglar dünyasına, podcastlara kadar yayıldı Bir Başkadır ile ilgili tartışmalar.

Güncel, siyasi duruma ilişkin bir dizi

Başörtülü, şehrin kenar mahallesinden gelme bir genç kadının ve ona değdiği kadarıyla başka karakterlerin hikayesini, anlatan dizinin bu kadar tartışılıyor olması, herkesi klavyenin başına geçip yüksek perdeden yüksek fikirler söyletiyor olmasının bir temel nedeni var: Televizyonculuk tarihimizde belki de ilk kez bir dizi güncel ve derin bir sorunumuza bu kadar doğrudan göndermelerle eğiliyor.

Türkiye, özel olarak din-laiklik eksenini, bu eksen içinde başörtülü kadınların yerini 80’li yılların sonundan beri hararetle tartışıyor. Bu tartışmayı bir yerde Türkiye’nin 200 yıllık iç kavgası olan Batılılaşma-Batı dışı kalma tartışmasına bağlamak da mümkün.

Fakat ilginçtir, bu Batılılaşma-Batı dışı kalma meselesi üzerine koca bir Türk edebiyatı bina edildiği, arada Saatleri Ayarlama Enstitüsü gibi baş yapıtlar çıktığı halde, Türk sineması ve son olarak da dizi sektörü bu “bir millet iki toplum” olmanın en keskin hali olan dindar-seküler bölünmesine pek ilgi göstermedi. Sinemada yine de bazı tek tük örnekler var ama dizi sektörü bu denli kanlı canlı, sahici konuya bugüne kadar hiç girmedi. Sadece zaman zaman dizilere başörtülü bazı karakterler eklemekle yetindi de bu tartışmayı iki tarafın gözünden anlatmayı hiç denemedi.

Beğenenler ve beğenmeyenler

İşte Bir Başkadır bunu yapmaya çalışıyor. Tabii dizi hakkında halen devam eden iştahlı tartışma da esas olarak bu iki tarafın gözünden dengeli biçimde anlatma konusu hakkında esas olarak.

O yüzden, illa kategorize edecek olursak, mesela diziyi beğenenlerin önemli bir bölümü, sırf böylesine sahici bir konuda dizi yapıldığı için bile diziyi beğenmekten yana.

Diziyi beğenmeyip eleştirenlerin bir bölümü ise bu denli sahici bir konuyu işlemeye kalkışan dizinin bir fırsatı kaçırdığını, yeterince derinleşemediğini ve sığ klişelerle yetindiğini söylüyor.

Tabii yapılan tartışmalar renkli ve heyecanlı, burada daha fazla yazının linkini verebilirdim ama bazı seçmecelerle yetindim; esasen sosyal medya takip edenler benim burada verdiğimdem daha çok yazıya mesela Twitter üzerinden daha rahat ulaşabilirler.

Masum’dan Bir Başkadır’a Berkun Oya

Berkun Oya, Türkiye’nin son 20 yılda çıkardığı en önemli tiyatro yazarı herhalde. Onun kurduğu, onun yazdığı ve yönettiği oyunları oynayan önemli bir tiyatromuz var, salgına kadar hiç seyirci sıkıntısı çekmeyen, aksine oyunları gösterecek yeterince büyük salon bulmaktan zaman zaman zorlanan.

Berkun Oya zaman zaman TV’ye de işler yaptı. Ama ne zaman ki TV dizilerinin süresi çok uzadı ve yazarlar açısından dizi yazmak insanlık dışı bir işe dönüştü, Oya yeniden ağırlığını tiyatroya verdi. Fakat yine de arada dijital platformlar için Masum gibi normal TV’lerde gösterilmesi pek beklenmeyen çok başarılı diziler yaptı. (İzlemek isterseniz şurayı tıklayabilirsiniz.)

Masum, Berkun Oya’nın “Bayrak” adlı oyunundan yine yazar tarafından uyarlanmıştı. Bir Başkadır da onun 2010’da yazdığı oyunu “Güzel Şeyler Bizim Tarafta” ile paralellikler gösteriyor.

Fakat Bir Başkadır’ı farklı yapan şey, onun yapım süreci. Normalde Türkiye’de yazar ve yönetmen projesini bir yapımcıya götürür, yapımcı da onu alıp “kanala satar” ve sonra çekime geçilir. Berkun Oya tanınırlığında ve kariyerindeki biri projesini “kanala satmak” için bir yapımcıya ihtiyaç duymayabilir, nitekim Bir Başkadır’da da öyle olmuş, Oya projesini doğrudan Netflix’e götürmüş. Ancak platform projeyi çok beğenmemiş ve reddetmiş.

Siyasi dizi seli gelebilir

Beğenmeyip reddetmesi de aslında Türkiye’yi ve Türkiye’deki kendi seyirci kitlelerini tanımamalarından kaynaklanıyor büyük olasılıkla. Neyse ki Berkun Oya aldığı red cevabına rağmen yılmamış, hatta cebinden para koyarak dizinin ilk bölümünü çekmiş ve çektiği diziyi yeniden Netflix’e götürmüş. Bu sefer dizi kabul görmüş ve geri kalanı da çekilmiş.

Şimdi Berkun Oya’nın açtığı bu yol bir ihtimal Türkiye’nin diğer güncel siyasi konularıyla ilgili başka diziler yapılmasını arkasından getirebilir. Bir Başkadır’ın bu denli tartışılması ve konuşulması, daha keskin siyasi konuların da, mesela Kürt sorununu konu alan, mesela ifade özgürlüğü meselesini konu alan, mesela siyasi yolsuzluklardan söz eden dizilerin de gündeme gelmesini sağlayabilir, siyasi mizahı mümkün kılabilir. O yüzden Bir Başkadır aslında 8 bölümlük bir dizi olmanın ötesinde bir anlam taşıyor.