Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bakanlar kurulu toplantısının ardından kameraların karşısına geçip Türkiye genelinde bundan sonra akşamları 21.00’den sabahları 05.00’e kadar sürecek, cuma akşamları ise 21.00’de başlayıp pazartesi 05.00’e kadar kesintisiz devam edecek sokağa çıkma yasaklarını açıkladığında tarih 30 Kasım 2020’ydi.
Türkiye, 1 Aralıktan beri “sert önlemler” adı verilen önlemler altında korona virüs salgınını yavaşlatmaya çalışıyor. Bugün aradan 18 gün geçti; sonuçlara bakma vakti.
Sert önlemler 1 Aralık’ta devreye girdi ama bu önlemlerin bu sertlikte devreye girmesinde Sağlık Bakanlığı’nın ani bir kararla vaka sayılarını gizlemekten vaz geçip 26 Kasımdan itibaren bunları paylaşmaya başlamasının da önemli bir rolü oldu.
Yani, elimizde 26 Kasımdan 17 Aralık’a kadar uzanan 22 günlük bir veri seti var. Bu veriler salgının seyrini izlemek bakımından önemli; bir de 17 günlük “sert önlem” uygulaması var. Türkiye, akşamları sokağa çıkma yasağını, hafta sonları tüm gün süren eve kapanmaları vatandaşlarına mecbur ederken salgının yavaşlamasını ümit ediyordu.
Fakat baktığımızda elimizdeki 22 günlük veri henüz istenen sonucun tam olarak alınmadığını gösteriyor. Buna göre evet günlük vaka sayılarında bir azalma var ama bu azalma umulduğu kadar kuvvetli değil. Yani salgın yine de yayılmaya devam ediyor.
Sevindirici olan, Sağlık Bakanlığı’nın “hasta” diye nitelediği durumdaki insanlar. Onların sayısında ciddi bir azalma var; 4 Aralık günü 6 bin 900’ü bulan “hasta” sayısı, 17 Aralıkta 4 bin 209 olarak kayıtlara geçmiş durumda.
Ancak maalesef can kayıplarında bir yavaşlama değil bir artıştan söz etmek gerek. 26 Kasım günü Sağlık Bakanlığı 174 kişinin koronadan öldüğü açıklamıştı; bu rakam o günden beri iki istisna gün dışında hep artarak devam etti; 17 Aralık akşamı korona ölümü sayısı 243 kişi olarak açıklandı.
Bu rakamların tek tek detayına girmek gerek. Günlük vaka sayısını 26 Kasımdan geriye doğru bilemediğimiz için ülkemizde salgının gerçek yayılma hızını gösteren en önemli veriden yoksunuz. Ama eğer 26 Kasım-17 Aralık arasının verileri Türkiye açısından günlük 27-32 bin vaka aralığında bir “tepe” noktasını gösteriyorsa (yerli ve milli yöneticilerimiz nedense İngilizce “Peak” (pik) sözcüğünü kullanmayı tercih ediyor) bu son 22 gün için “Türkiye en yüksek noktada plato yaptı” demek yanlış olmaz. Salgın bir hayli yüksek bir hızda ve yatay. Bizim bu eğriyi aşağıya doğru kırmamız, ilk aşamada günlük 20 bin vakanın altına, sonra da 15 ve 10 binin altına inmemiz lazım.
Nitekim, salgının yayılma hızını düşüreceği beklentisiyle 1 Aralıktan beri o sert önlemleri tam da bunun için uyguluyoruz. Kalabalık ortamlardan kaçınmak, maskesiz dolaşmamak, temizlik kurallarına riayet etmek şimdilik bu virüse karşı en büyük önlemimiz. Ama ilk rakamlar, 1 Aralıkta devreye giren sert önlemlerin yeterince “sert” olmadığını, en az 14 günlük tam kapanmanın gerekli olduğunu savunanları doğrular nitelikte. Günlük vaka sayısında henüz anlamlı bir düşme yok.
Ama az önce de söyledim, Sağlık Bakanlığı’nın “hasta” diye sınıfladığı insan sayısında anlamlı bir azalma var. Bu azalma çok sevindirici, hastanelerimiz tam da tıkanma noktasındaydı, pek çok şehirde yoğun bakım yatağı kalmadığı, doktorların yeni gelen hastaları yatırmak yerine evine yolladığı haberleri geliyordu. Hasta sayısındaki azalma sağlık sisteminin üzerindeki yükü hafifletip bir ölçüde rahatlama sağlayabilir. Ancak yine de, vaka sayısında anlamlı bir azalma yokken “hasta” sayısının neredeyse yarı yarıya azalması bir çelişki. Acaba Sağlık Bakanlığı hastaneleri rahatlatmak için “hasta” olma kriterilerini mi zorlaştırdı? Bunu bilmiyoruz.
“Hasta” sayısıyla ilgili şüpheleri artıran bir başka rakam günlük ölüm sayıları. Her ne kadar bu ölüm sayıları zaten kamuoyunda tartışmalı görülüyor ve özellikle belediyeler tarafından her gün yalanlanıyor da olsa, bakanlığın açıklamalarına bakmakta fayda var.
Ülkede “hasta” sayısı azalırken günlük ölümler neden artıyor? Bu sorunun ikna edici bir cevabı maalesef yok. Cevap olmayınca da rakamların güvenirlikleri tartışılıyor.
Türkiye, Mart-Nisan- Mayıs aylarında da zaman zaman sert önlemleri devreye aldı. O zamandan kalma tecrübemiz, alınan sert önlemin Sağlık Bakanlığı’nın günlük salgın verisine yansımasının 7 ila 12 gün sürdüğü yönündeydi. Normal şartlarda 1 Aralık’ta başlayan kısıtlamaların etkisini de 7-12 Aralık aralığında görebilmeliydik. Ancak görünen tek bir şey var:
Biz ilk olarak 5-6 Aralık hafta sonu eve kapandık, iki gün çıkmadık. Bunun sonucunu 13 Aralık günü vaka sayının 27 binin altına düşmesiyle görüyor olabiliriz. Yani, büyük olasılıkla hafta içi sokağa çıkma yasağı uygulamasının çok anlamlı bir katkısına tanık olamıyoruz; hafta sonları sokağa çıkma yasakları ise sınırlı bir etki sağlıyor. Tabii, bunu tam söylemek için 12-13 Aralık hafta sonu kapanmasının etkisini ölçebileceğimiz günleri de görmemiz gerek.
Ama tabii, hafta sonu kapanma konusu bir detay. Esas önemlisi, hükümetin aldığı sert önlemlerin salgının seyrine dramatik bir etki yapmadığını görmek. Bu önlemler pek çok kişinin ve iş yerinin günlük hayatına dramatik etkiler yapıyor ama salgına yapmıyor.
O yüzden hükümet 31 Aralık akşamından 4 Ocak gününe kadar uzun bir sokağa çıkma yasağı daha ilan etti. Onun sonucunu ancak ocak ayı ortasında göreceğiz.