Türk-Amerikan ilişkilerini düzeltmek de Sezgin Baran Korkmaz’a kalmış
08 Haziran 2021

Bundan 10 yıl önce Sezgin Baran Korkmaz’ın adını herhalde akrabaları ve yakınları dışında kimse bilmiyordu; bugün herkes biliyor.

Ne oldu bu 10 yılda da, Sezgin Baran Korkmaz pazarlarda kebapçıdan çaldığı dönerleri satmaktan yüz milyonlarca dolarlarla oynamaya yükseldi, Cumhurbaşkanlarının sofrasına oturdu, o daha doğmazdan önce iş hayatında olan isimlerle hisse pazarlığı yapmaya başladı?

Sezgin Baran Korkmaz’ın hikayesinin bu döneminde ciddi boşluklar var. Her fırsatta kendi çocukluğunu anlatan SBK, nedense bazı dönemleri hiç yaşanmamış gibi es geçiyor.

Bir dönem Amerikan vizesi almaya çok uğraştığını, konsolosluktaki görevlinin “Neden Amerika’ya gitmek istiyorsun” sorusuna “Amerika fırsatlar ülkesi değil mi” cevabı verdiği için vize başvurusunun geri çevrildiğini, hatta pasaportuna damga basıldığını biliyoruz. Çünkü bu hikayeyi anlatmaya bayılıyor, “İyi ki vize alamamışım, şimdi orada taksi şoförü olurdum herhalde” diyor.

Peki, daha önce başvurusu geri çevrildiği halde sonra nasıl almış vizeyi de gitmiş Amerika’ya? Bu sorunun cevabı yok. İlk ne zaman gitmiş, onu da bilmiyoruz.

Kilit isim Termerdzhyan: Hem Mansimov’un hem SBK’nın ortağı

Ama bildiğimiz şu: Amerika’ya gitmesi ve orada da özellikle Lev Aslan Dermen, yani Levon Termerdzhyan ile tanışması onun için bir dönüm noktası.

Levon Termerdzhyan, pek çok ilişkinin ortasında duruyor. Çeşitli kaynaklara göre hayli kalabalık bir adli sicili var, Los Angeles’te “organize suç”la yakından ilişkili bir isim. Adından da anlaşılacağı gibi bir Ermeni ama ilginç biçimde milliyetçi Azeri Mübariz Mansimov ile ortak.

Mansimov bu ortaklığı, “Bir Ermeniyle asla yan yana gelmem” diyerek ve ırkçı ifadeler kullanarak reddediyor ama zamanında bu ortaklık medyaya da yansımıştı.

Örneğin, 2 Kasım 2016’da Antalya’da yapılan bir düğünde, önemli konuklar arasında Mübariz Mansimov ve Levon Termerdzhyan’ı yan yana görüyoruz. Termerdzhyan’ın bir yanında Mansimov var, diğer yanında Sezgin Baran Korkmaz. Korkmaz’ın hemen yanındaki isim ise bugün Sedat Peker tarafından “Mansimov’ın Yalıkavak’taki marinasına çökmek”le suçladığı Mehmet Ağar. Düğünün sahibi Statik Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bereket Öner. Bereket Bey o gün Yasemin Uzun ile dünya evine girmiş, şahitler arasında Mehmet Ağar ve Sezgin Baran Korkmaz da var. SBK o zamanlar o kadar tanınmıyor ki, haberi veren Sabah gazetesi soyadını Barankorkmaz diye bitişik yazmış.

SBK’ya Amerika kapısını açan isim: Ekim Alptekin

Oysa bu düğüne katıldığı sırada Sezgin Baran Korkmaz’ın hızlı yükselişi başlamıştı bile. Korkmaz’ın Amerika’ya giriş biletlerinden biri Levon Termerdzhyan ise diğeri de Hollandalı-Türk iş insanı Ekim Alptekin’di. Sezgin Baran Korkmaz’ın Mayıs 2017’de Washington DC’deki Türk-Amerikan İş Konseyi toplantısında “Her şeyimi ona borçluyum” diye konuşma yapacağı Ekim Alptekin de SBK ile derin bir tanışıklığı olduğunu inkar edenlerden. Bu konuşmanın yapıldığı salonda bulunan gazeteci Cansu Çamlıbel kendi kişisel tanıklığını daha sonra şöyle yazacaktı: “O gün gazeteci olarak o salondaydım. Kahve arasında Alptekin’e hayatımda ilk kez gördüğüm ve dinlediğim Sezgin Baran Korkmaz’ın kim olduğunu sormuştum. Verdiği yanıt şuydu; ‘Ben de çok tanımıyorum aslında, yeni üyemiz. Ne istesek ikiletmeden sponsor oluyor.’ Nitekim o konferansta kafa masada oturabilmek için tak diye 75 bin dolar vermişti.”

Ekim Alptekin

Oysa Ekim Alptekin doğruyu tam olarak söylemiyordu. En azından aylardır tanışıyorlardı. Birlikte çok önemli ve sonradan çok canlarını sıkacak olan toplantılara girmişlerdi.

“Fethullah Gülen’i kaçırıp getirelim…”

Bu toplantılardan bir tanesi 2016’nın Eylül ayında, New York’ta bir otelde yapılmıştı. Ekim Alptekin ve Sezgin Baran Korkmaz, FETÖ’nün Amerika’daki etkisini sınırlamak için Türkiye lehine lobi yapacak bir “ağır top” arıyorlardı. 

İlk olarak eski CIA Başkanlarından James Woolsey’e gittiler. Woolsey, bu iş için 10 milyon dolar istiyordu; para fazla geldi. İkinci adres, o sırada biraz daha az “ağır bir top” olan emekli general Michael Flynn’di. Flynn, 600 bin dolara lobi yapmayı kabul etti.

Daha sonra James Woolsey, The Wall Street Journal gazetesine bu toplantıda Michael Flynn’e, Fethullah Gülen’in Pennsylvania’daki çiftliğinden kaçırılıp Türkiye’ye götürülmesinin mümkün olup olmadığının da sorulduğunu söyledi. Flynn ise bu iddiayı reddediyor.

Sezgin Baran Korkmaz’a Ekim Alptekin’in katkılarından bir tanesi de, onu Amerikan elitine, en azından muhafazakar elitine takdim etmesiydi. SBK, Türkiye’de nasıl “saygın” olmak için yardımsever gözükmek ve medyayla iyi ilişkiler kurmak zorunda hissediyorsa kendini aynı şeyi Amerika’da da yapacaktı. Büyük olasılıkla Ekim Alptekin’in önerisiyle önce New York merkezli bir kurum olan EastWest Institute’a bağışta bulundu ve kurum da onu “Board Member” yaptı. Bu kurum, tam da Sezgin Baran Korkmaz ile Ekim Alptekin’in Amerika’da yapmaya çalıştığı “second-track diplomacy” yani sivil kişilerin, daha çok da iş insanlarının ülkeler arası sorunları çözmek için aracılık etmesi üzerine uzmanlaşmıştı.

“20 milyon dolar veririm” dedi, Harvard Club’a girdi

Aynı Eylül 2016 gezisinde Sezgin Baran Korkmaz bir yardım kuruluşuna 20 milyon dolar bağışta bulunmayı vaad etti ve “Çocuklarımız İçin Sezgin Baran Korkmaz Girişimi” adıyla Suriyeli çocuklara yardım edecek bir fon oluşturuldu. Bu fonun oluşması şerefine Eylül 2016’da New York’taki Harvard Club’da bir akşam yemeği de düzenlendi. Yemekte, o sırada Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın New York gezisini izleyen Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür de vardı ve bu geceyi yazdı. (Son bir not: SBK, çocuklara yardım için vaat ettiği 20 milyon doları hiçbir zaman ödemedi.)

Eylül ayında New York’ta yapılan bu görüşmeler, daha sonra Ekim Alptekin’in başına ciddi dert açtı. Hakkında dava açıldı, adı 2016 Kasım ayında yapılan Amerikan Başkanlık seçimine Rusya müdahalesiyle ilgili soruşturmaya girdi. Türkiye’de pek bilinmeyen, eski FBI Başkanı Robert Mueller tarafından yürütülen bu soruşturmada Sezgin Baran Korkmaz’a da jüri önünde ifade vermesi için tebligat gönderilmesi.

TAİK toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Mormon Jacob Kingston’u görüştürdü

Sezgin Baran Korkmaz ile Ekim Alptekin’in yolları daha da devam etti. Herkesin bildiği, az önce burada andığım 2017 Mayıs ayındaki Türk-Amerikan İş Konseyi toplantısı sebebiyle verilen bir yemekteki iki konuşmacıdan biri de SBK idi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Jacob Kingston (en solda), Sezgin Baran Korkmaz ve Kingston’un Türkiye’deki şirketi Mega Varlık’ın CEO’su bir arada.

O günlerde yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Washington’daydı. TAİK’in Cumhurbaşkanı Erdoğan onuruna verdiği bir yemekte SBK masasından kalktı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanına gitti ve ondan baş başa bir görüşme istedi.

Erdoğan bu görüşmeyi kabul etti. Sonradan Sezgin Baran Korkmaz’ın gururla anlatacağı gibi 15 dakika için istenen randevu 1 saatten uzun sürdü. SBK, görüşmeyi “Amerikalı patronu” Jacob Kingston’u Cumhurbaşkanı ile tanıştırmak için istemişti. Bu görüşmede Kingston’un Türkiye’deki ana şirketi olan Mega Varlık’ın genel müdürü de bulundu. Görüşme sonrası çekilen hatıra fotoğrafı, daha sonra Kingston aleyhine Utah’ta o meşhur akaryakıt dolandırıcılığı davası açılınca Türk ve Amerikan basınında çok kullanıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan o dönem o fotoğrafın Türkiye’de kullanılmasına mahkeme kararıyla engel getirdi.

Bütün bu trafiğin ortasında bir yerinde olan Ekim Alptekin daha sonra Kingston’larla tanışıklığını da inkar edecekti. Ama kısa bir süre için adı Mega Varlık’ın yönetim kurulu listesinde yer alacaktı.

“Arka kapı diplomasisi”nde Mansimov da etkindi

Sezgin Baran Korkmaz, bu “second-track diplomacy” veya “arka kapı diplomasisi” işinin kendisine etki ve prestij getirdiğini, devletlerde kapıları açtığını fark etmişti. Ama tabii aslında Donald Trump Amerika’da iktidara gelene kadar, Türkiye ile Amerika arasında böyle bir “arka kapı” bulmak kolay değildi; ilişki daha çok iki ülke diplomatları arasında yürüyordu.

Trump’ın iktidara gelmesi bu yolu tamamen değiştirdi. Sezgin Baran Korkmaz ve Ekim Alptekim, Eylül 2016’da doğru ata oynamışlardı. Türkiye’nin lobisini yapması için anlaştıkları emekli general Michael Flynn, Trump tarafından Ulusal Güvenlik Danışmanlığı’na atanmıştı.

Mübariz Mansimov, Başkan Trump’ın başlıca destekçileriyle bir arada.

Ama tabii Türkiye ile ABD arasında “arka kapı” diplomasisi yapan yegane isimler onlar değildi. Önemli rol oynayanlardan biri Mübariz Mansimov’du. Onunla ilgili bu ayrıntılı haber çok ilgi çekici, İngilizce okuyanlara tavsiye ederim. (Haberde adı geçen Azeri asıllı Rus oligark Ferhat Ahmedov, Türkiye’de Bodrum sevgisiyle tanınıyor ama dünya onu bugünlerde İngiltere’de yaşayan eski karısının açtığı inanılmaz büyüklükteki tazminat davasıyla konuşuyor.)

Mübariz Mansimov ile Sezgin Baran Korkmaz’ı bağlayan isim ise Los Angeles’teki Ermeni mafyasından Levon Termerdzhyan’dan başkadı değildi. Levon Termerdzhyan, SBK’yı Utah’ta “The Order” diye bilinen ve çok eşliliği savunan bir Mormon tarikatının önde gelen isimleri Kingston ailesi ile bir araya getirdi. Ama bu hikayeyi daha önce anlattım zaten.

Brunson krizinde de SBK rol almak istedi

Trump’ın başkanlığı döneminde Sezgin Baran Korkmaz’ın çok sayıda böyle “arka kapı” diplomasisine kalkıştığı anlaşılıyor. Bunlardan en çarpıcısı, 2018 Ağustos ayında Türk-Amerikan ilişkilerini daha önce görülmemiş türden bir krizin içine sokak Rahip Brunson krizinde SBK’nın oynadığı rol.

Arka plandaki kara gözlüklüye dikkat.

Türkiye’de kimi gazetecilerin ve internet sitelerinin dikkatini Eylül 2018’de Rahip Brunson İzmir’de cezaevinden çıkıp ev hapsine alındığında, onun evinin kapısından bir fotoğraf çekmişti. Bu fotoğrafta Brunson’un avukatı kameralara açıklama yaparken arka planda bir yerde Sezgin Baran Korkmaz da gözüküyordu. Ama çoğu gazeteci, yeterli bilgiye sahip olamadıkları için bu fotoğrafı not etmekle yetindi, başka bir ayrıntı yayınlanmadı.

Oysa gerçekten o resimdeki kişi SBK idi ve kendince bir “arka kapı diplomasisi” yürütmekteydi.

Daha önce adını verdim, eski CIA Başkanlarından James Woolsey’e Türkiye’nin lobi firması olması teklifi yapılmış ama fiyat pahalı gelmişti. Woolsey’in eşi, Nancye Miller isimli bir iş kadını ve lobiciydi. Miller, Türkiye ile Amerika arasındaki Brunson krizinin çözülmesini istiyordu ve Türk hükümetinden üst düzey bağlantıları olduğunu düşündüğü SBK ile ilişkiye geçti. SBK bu fırsatı kaçırmadı, özel uçağına atladığı gibi Washington DC’ye geldi.

Miller kanser tedavisi görüyordu (daha sonra hayatını kaybetti) o yüzden seyahate katılamayacaktı ama eşi eski CIA Başkanı James Woolsey, Başkan Trump’ın en büyük para bağışçılarından biri olan iş insanı Tommy Hicks Jr. ve ilginç biçimde, Katolik Fransisken bir keşiş olan James McCurry, Türkiye’ye gelecekler ve Brunson için temaslarda bulunacaklardı.

Rahip Brunson’la görüşmeye gelen ekip SBK’nın uçağıyla geldi ve geri döndü.

SBK’nın uçağıyla Eylül 2018’de önce İstanbul’da geldiler, bir otele yerleşip SBK’nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan randevu almasını beklediler. Bu arada James Woolsey hastalandı, gıda zehirlenmesi geçiriyordu. Cumhurbaşkanı’ndan beklenen randevu bir türlü gelmeyince grup İzmir’e hareket etti. 18 Eylül 2018 günü çat kapı rahip Brunson’un evine gittiler. Randevusuz gelinmesi Brunson’u da rahatsız etmişti ama yapacak bir şey yoktu. Sonra da yine SBK’nın uçağıyla geri döndüler. Bu seyahatin de fotoğrafları var. Bu seyahatin ve arka planının müthiş öyküsünü bu linkten okuyabilirsiniz.

Gördüğünüz gibi SBK’nın maceraları anlatmakla bitecek gibi değil.