Türkiye nüfusu, 83 milyon 614 bin 362 kişi. Bunlardan 18 yaş ve üzerindeki nüfusun sayısı 60 milyon 863 bin 705 kişi.
Sağlık Bakanlığı, “Yüzde 100 aşı yapacağız” dediği zaman, bu 60.8 milyon kişinin tamamını aşılamayı kastediyor.
Peki şu anda ne durumdayız: Bu 60.8 milyon kişinin 39 milyon 301 bin 319’u en azından bir doz aşı olmuş durumda. (İki doz birden aşılanmışların sayısı 22 milyon 193 bin 729 kişi; yani 17 milyon 107 bin 590 kişi halen ikinci doz aşısının yapılacağı tarihi bekliyor)
Bir basit çıkarma işlemi yapalım: 18 yaş üzerinde olup da henüz hiç aşı olmamış insan sayısı ülkemizde 21 milyon 562 bin 386 kişi.
İşte bu insanlar, “aşı direnci olanlar”, “aşı karşıtları”, “aşı endişelileri” gibi sıfatlar altında anılanlar. Aramızda dolaşıyorlar. İsteseler şu an Sağlık Bakanlığı’nın sisteminden kendilerine aşı randevusu alabilirler ama almıyorlar. Neden almıyorlar, nasıl alabilirler? Herhalde önümüzdeki aylar boyunca bunu tartışacağız.
Sağlık Bakanlığı çeşitli ünlülerin katıldığı reklam kampanyaları yaparak bu 21.5 milyon kişiyi iknaya çalışıyor; çok yavaş işlese de insanlar bazen aşı yaptırmaya ikna oluyorlar. Ama neredeyse bütün yaş gruplarına aşı sırası geldiği günlerde günlük 1 milyonları aşan aşı randevuları bugün bir hayli düşmüş durumda.
Belli ki toplumda aşı direnci güçlü; daha doğrusu giderek bu direnci en kuvvetli insanlara doğru yaklaşıyoruz her gün.
Sanmayın ki bu mesele sadece Türkiye’nin meselesi. Hayır, Amerika’da da, İngiltere’de de, Avrupa Birliği ülkelerinde de ciddi aşı direnci var ve dünya bu soruna çözüm bulmaya çalışıyor. Çünkü aşı yoluyla toplumsal bağışıklık sağlanmadıkça, üstelik bu dünya çapında gerçekleşmedikçe biz korona salgınından kurtulmuş olmayacağız.
Ama benim şu son cümlemi okuyan bazılarının tüylerinin diken diken olduğunu da tahmin ediyorum. Onlar şiddetli aşı karşıtları ve çok ilginç biçimde Türkiye sosyal medyasında aylardır gayet sistematik kampanyalar yürütüyorlar.
En kolay bakılan ve kontrol edilen sosyal medya Twitter; oradan başlayayım. Türkiye’de Twitter’ın toplam sosyal medya kullanımı içindeki payı çok düşük; yüzde 9.54. Bütün gazeteciler ve siyasetçiler burada konuşulan konuları Türkiye’nin konuştuğu konular sanıyor ama yanılıyorlar. 10 sosyal medya kullanıcısından sadece biri Twitter’da. Ama yine de Twitter’ın tamamen etkisiz olduğu da söylenemez.
Bu sosyal medya kanalında aylardır her gün aşı karşıtları bir başka etiket altında günün en çok üzerinde konuşulan 10 konusundan birini üretiyorlar. Bu konular genellikle sabah saatlerinde birinci sırada oluyor, ama gün içinde diğer konuların devreye girmesiyle biraz geriliyor. Buradan anlıyoruz ki, aşı karşıtı kampanyalarda yurt dışı merkezli robot (bot) hesaplar çokça kullanılıyor. Tek başına bu bile, kampanyanın belli merkezlerden yönetilen kasıtlı (doğal olmayan) bir kampanya olduğunu gösteriyor zaten.
Ama siyasi konular söz konusu olduğunda Twitter’ı susturmak için acil hal çareleri arayan hükümetimiz ve savcılarımız bu aşı karşıtı kampanyalara hiçbir şey demiyor; tam tersi aşıyı savunan bir kampanya bile başlatmıyor.
Türkiye’de sosyal medyanın esas ağırlığı Facebook. 10 sosyal medya kullanıcısından 4’ü burada. (Instagram yüzde 27’ye yakın, YouTube da yüzde 11’e yakın, kalanı daha küçük alanlara dağılıyor.)
Türkiye’de Facebook’ta konuşulan konular ve başlıca etiketler hakkında veriye dayalı bilgi sahibi olmak kolay değil; çünkü Amerika’da açık olan bu kaynaklara erişim Türkiye Facebook’ta sınırlı.
Bugünlerde ABD’de Başkan Joe Biden ile Facebook arasında ciddi bir kavga var. Biden, Facebook’u “İnsanların ölümüne sebep olmak”la suçluyor. Bu çok ağır bir suçlama. Biden’a göre aşı karşıtı yalan ve manipülatif haberleri/paylaşımları engellemeyen Facebook, aşı direnişinin de en önemli manivelası Amerika’da.
Aynı şeyin Türkiye için de geçerli olduğunu aslında güvenle söyleyebiliriz. Birkaç sosyal medya takip ajansının yaptığı kısa ve yüzeysel taramalar bile Facebook’ta Türkçe içerikli aşı karşıtı kampanyanın yurt dışıyla da koordineli biçimde devam ettiğini gösteriyor. Yani, aşıya direnen 21.5 milyon kişi bu çeşit etkilere son derece açık büyük olasılıkla. (Facebook’un Amerika’da yasaklayıp engellediği bir aşı karşıtı belgesel Türkiye’de Türkçe altyazıyla rahatça izlenebiliyor.)
Bütün sosyal medyanın dörtte birden biraz fazlasını oluşturan ve Facebook’a ait olan Instagram, aşı karşıtlığı konusunda en masum organ gibi duruyor. Bu kanalda koronayla ilgili siz ne paylaşırsanız paylaşın Instagram onun altına otomatik olarak koronayla ilgili bilgilendirici bir link koyuyor.
Her 10 sosyal medya kullanıcısından birinin ana mecrası olan YouTube’da ise aşı karşıtlığı gerçekten gemi azıyı almış durumda. Üstelik bir tanesini merak edip aşı karşıtı bir video izlediğinizde, YouTube’un algoritması onlardan yüzlercesini alt alta getirip önünüze koyuyor.
Siyasi konular ve tartışmalar söz konusu olduğunda hemen sosyal medyayı düzenlemekten söz eden iktidarın aşı karşıtlığını ciddiye almaması ve sosyal medya kuruluşlarından aşı karşıtlarının yalan yanlış paylaşımlarının hiç değilse çok yaygınlaştırılmamasını istememesi sahiden inanılmaz.
Salgınla savaş konusunda aslında önümüzdeki en kritik tarih olarak 6 Eylül var. Bu tarihte okullar açılacak. Peki açılacak mı? Eğer aşıya direnen 21.5 milyon kişi, onlara ilaveten aşı olmaya henüz “ehil” kabul edilmeyen 18 yaş altı nüfus, yani 22.7 milyon kişi aşı olmamaya devam edecekse, delta varyantı ülkemizi kasıp kavuracak demektir. Bakın bayramla birlikte ülkemizde vaka sayıları yeniden 11 bine kadar geldi; muhtemelen ağustos ayında 20 binli sayıları göreceğiz.
Delta varyantının tek tesellisi, virüsün ağır hastalık yapma ve öldürücülüğünün azaldığı izlenimini vermesi. Şimdilik İngiltere’den gelen rakamlar ve Türkiye rakamları delta varyantının daha önceki alfa ve beta varyantlarına da daha kolay bulaşan ama daha az ağır hasta edip öldüren bir varyant olduğunu gösteriyor.
Ama Amerika’da Başkan Biden’ın söylediği gibi, halen içinden geçilmekte olan “4. dalga” esas olarak aşı olmayan veya yaşı tutmadığı için olamayanların salgını.