PKK kabaca üç ana kısımdan oluşuyor.
Birinci kısım kuşkusuz Kandil ve oradaki oligarşik liderlik.
Bunu not edin, PKK’nın bir tane lideri yok, sözü geçen birkaç kişisi var. O kişiler arasında anlaşmazlık olduğunda ne yaşanacağını bilmiyoruz.
İkinci kısım PYD/YPG adıyla Suriye’deki oluşum.
Bu oluşum bir iddiaya göre kendi başına ve özerk; bence daha kuvvetli bir iddiaya göre Kandil’in gölgesinden çıkamayacak bir liderliğe sahip.
Suriye’deki “komutan” Mazlum Kobani veya Mazlum Abdi, Abdullah Öcalan’ın manevi evladı olmaktan gelen bir güce sahip ama bu gücün onu Kandil karşısında bırakın özerk olmayı eşit yaptığından bile kuşkular var.
PKK’yı oluşturan üçüncü grup ise “Avrupa grubu.”
Onların gücü para akışını, PKK’nın savaşı sürdürmesini mümkün kılan ekonomiyi sağlamalarından geliyor. Daha çok siyasi kanat gibi duruyorlar ama o kadar basit değil, askeri kararlarda etkileri olduğunu geçmişte görebildik.
Bu üçlü ve yönetimi, liderliği tek olmayan, iyimser ihtimalle oligarşik bir yapı olan PKK’da bir de hesaba katılması gereken “genç kuşak”lar sorunu var elbette. Liderlik bir olup bir talimat verse dahi o gençlere dinletemeyebilir, bunu da hep akılda tutmakta fayda var.
Şimdi adına “süreç” denmeyen bir dizi temas yürütülüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan cumartesi günü Diyarbakır’da bu yürütülen şeyin sınırlarını çok daha net biçimde çizdi. Beklenen kayıtsız şartsız teslim. Bir pazarlık yok, müzakere hiç yok.
Erdoğan’ın çizdiği bu sınırları gözeteceksek karşımıza yürütülen “şey”le ilgili üç seçenek çıkıyor.
Önce iyimser seçeneğe bakalım:
Öcalan’ın Şubat ayında bir gün örgütüne “Silahları bırakın ve kendinizi lağv edin” demesi bekleniyor. Örgütün üç kanadı da onu dinler ve silahlarını sahiden gömerse, iyimser seçenek gerçekleşecek.
Sonra? Sonrası siyasi süreç olacak. Kritik rol DEM Parti’ye düşecek.
Peki ya kötümser seçenek?
Bir kez daha en başa dönülmesi, herkesin pozisyonunu koruması anlamına gelir bu. O zaman en önce Suriye’de çatışmalı bir ortama girilir, Türkiye dışarıdan destek verir, oradaki Arap güçler PKK/YPG’yi yok etmeye girişir. Savaş bittiğinde oradaki siyasi parti PYD de ortada kalmaz.
Türkiye’de iktidar özellikle DEM Parti’ye karşı çok sertleşir. Hak kısıtlamaları artarak sürer.
Ama bence bir de gerçekçi seçenek var. Gerçekçi ve yine de içinde iyimserlik barındıran bir seçenek bu.
O da Kandil’in yalnız kalması. Yani PKK’nın Suriye ve Avrupa kanatlarının Öcalan’ın çağrısına uyması, DEM Parti’nin de onlar gibi davranması, buna karşılık Kandil’in “Bizim savaşımız sürüyor” demesi.
Bakalım önümüzdeki günler bizi, hangi seçeneğe doğru götürecek.