Bunca zaman bu kadar gerginlikle geçer mi?
30 Ocak 2025

İtiraf edeyim, 29 Mayıs 2023 sabahı daha mutlu bir insan olarak uyandım.

Hayır, mutluluğumun sebebi Tayyip Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesi değildi. Oyumu ona vermemiştim.

Mutluluğumun sebebi, “Bir süre siyasi tatil var” diye düşünüyor olmamdı. Erdoğan’ın bir kez daha seçilmiş olması, genel olarak ‘muhalefet’ diye anılan geniş çevreyi ciddi bir depresyona sokmuştu, kimse konuşmuyor, sosyal medyada yazıp çizmiyordu.

Sanki birden bire o yeminli Erdoğan düşmanı kesim bile Tayyip Erdoğan’ın meşruiyetini ve gücünü kabul etmiş gibiydi. Oysa 5 yıl önce Muharrem İnce basit bir gerçeği dile getirip “Adam kazandı” dediği için demediklerini bırakmamışlardı ona. Bu sefer herkes hep bir ağızdan söylüyordu: Adam kazandı.

Öyle bir siyasi sükunet geldi ki, bu sükuneti 31 Mart 2024 yerel seçimi bile bozmadı; kendi ömrü hayatımda hatırladığım en gayrı siyasi seçim kampanyası oldu yerel seçim kampanyası, sosyal medya silahşörleri ve medyanın geri kalanı son derece sakindi, savaş atmosferi tamamen yok olmasa bile bir hayli seyrelmişti.

Seçimde CHP birinci parti çıkınca kendi çapında bir heyecan yaşandı ama genel başkan Özgür Özel’in başlattığı “yumuşama” veya “normalleşme” artık adı hert neyse o süreç sayesinde kavga atmosferi yine arka planda kaldı.

Ama artık biliyorsunuz o günleri geride bıraktık. Neredeyse 14 ve 28 Mayıs öncesindeki kadar sert bir kavga atmosferine geri döndük.

CHP’nin İstanbul’da iki belediye başkanı şu an tutuklu olarak hapiste, birinin yerine kayyım atandı.

Yerel seçim sonrası aylar boyunca DEM Partili Belediye başkanlarına dokunmayan iktidar yeniden ardı ardına belediyelere kayyım atamaya başladı.

Derken bir sonraki seçimde Cumhurbaşkanı adayı olma beklentisi içindeki Ekrem İmamoğlu kendisine karşı bir çember daraltma operasyonu yapıldığından şüphelenmeye başladı, buna kuvvetli tirazlar dile getiren sert muhalif bir söyleme geçti.

Ve İstanbul’da ardı ardına gelen dört savcılık operasyonuyla siyaset birden bire 14 Mayıs öncesi gerginlik seviyesine geri dönüverdi. 

Neydi bu operasyonlar, hatırlayalım:

-Beşiktaş Belediye Başkanı ihaleye fesat karıştırma suçlamasıyla tutuklandı. Tutuklanması şart değildi ama yine de tutuklandı ve hapse atıldı. Ne zaman çıkacağı da belirsiz.

-Dizi ve sinema sektörünün en önemli oyuncu menajerlerinden biri olan, düne kadar adını kimsenin bilmediği Ayşe Barım bundan 12 yıl önce yalanmış ve bitmiş Gezi eylemlerinin “organizatörü” olmakla ve “darbeye teşebbüs”le suçlanıp tutuklandı. Gezi damarı yeniden kaşındı ve gündeme geldi.

-Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ tutuklanıp hapse atıldı.

-Ekrem İmamoğlu’nun isim de vererek eleştirdiği bir bilirkişiye mikrofon tutan HalkTV’den önce üç gazeteci gözaltına alındı, ardından o üçün ikisinin yanlışlıkla gözaltına alındığı anlaşıldı, başka iki gazeteci gözaltına alındı, en sonunda da kanalın genel yayın yönetmeni 2-5 yıl hapis gerektiren bir suç iddiasıyla peşinen tutuklanıp hapse atıldı.

Bütün bunlar birden bire genel olarak muhalefetin yeniden bir araya gelmesine ve pençesinden tırnaklarını çıkarıp savunma pozisyonuna geçmesine neden oldu.

Artık aşırı gergin siyasi ortamda yaşıyoruz ama ufukta bir seçim falan da yok. Gerçi CHP bu yılın sonuna kadar seçim olacağına dair kuvvetli bir inanca sahip gözüküyor ama bu bir inançtan çok temenni gibi duruyor.

Siyaseten gerçekçi bakış, Tayyip Erdoğan’ın bir erken seçime bugün için ihtiyaç duymadığını, 2027 yılı sonlarında canı isterse bir erken seçim yapabilecek gücü olduğunu söylüyor bize.

Yani en azından 2 yıl zaman var önümüzde. Ama biz şimdiden yarın seçim olacakmış gibi hırslanmış, bilenmiş ve gerilmiş durumdayız.

Bu kadar gerginlikle geçmez bu kadar süre.

Bazılarımız bu duruma ve gerginliğin de daha çok iktidar cephesinden çıkarılmasına bakarak, “Herhalde seçim var” diyor ama bir bir spekülatif varsayım; yaşananların arkasında bir rasyonel aranması.

Oysa hiçbir rasyonel olmayabilir bu yaşananların arkasında veya tamamen başka bir rasyonel bulunabilir: Muhalefeti eski pozisyonuna geri çekilmeye zorlamak, orada zaten kendilerinin olan mevzileri iyice sıkılaştırmasını sağlamak, böylece enerjisini emmek.

Seçim medyada demeçlerle, sosyal medyada klavye kalemşörlüğüyle değil halktan oy alarak kazanılıyor.

ÇOK OKUNANLAR