Nereye dönsem, kiminle konuşsam, hangi hikâyeyi okusam her yerde “başarı” kelimesine rastlıyorum. Sosyal medyanın parıltılı dünyasında gezinirken adeta kusursuz bir hayat tiyatrosunun içine çekiliyorum.
Çocuklarımız okulun dâhileri, sürekli takdirname alıyor. Ailemiz “yılın en örnek ailesi.” İş dünyasında zaten zirvedeyiz; şirketimiz başarıdan başarıya koşuyor. Ödüller, plaketler, zirveler, yeni yatırımlar… Kendimizi alkışlıyoruz. Yetmiyor, başkalarının da bizi alkışlamasını bekliyoruz. Azıcık bir eleştiriyi bile kabul etmiyor, ters karşılık veriyoruz.
Gazeteciler soruyor, bu konuda konferans teklifleri alıyorum: “Başarınızın sırrı nedir?” Sanki jet hızıyla yükseldik bulunduğumuz yere. Kimse başarısızlıklarımızı, hayal kırıklıklarımızı, kaybettiklerimizi anlatın diye sormadı şimdiye kadar.
Dürüst olalım: Gerçekten bu kadar başarılı mıyız, yoksa sadece başarılı görünmeye mi çalışıyoruz? Hayat gerçekten bu kadar kusursuz mu?
Başarısızlığın Doğal Varlığı
Doğrusu, başarı hikâyeleri dinlemekten, parıltılı yaşamların gözümün içine sokulmasından gina geldi bana. Çünkü çok iyi biliyorum ki gerçek hayat yalnızca zaferlerden ibaret değil.
O parlak başarı tabloları arasında görünmeyen çarpıcı bir gerçek var: Hayatın büyük bir kısmı kayıplarla, hatalarla ve derslerle doludur.
Kaç kez sınavdan çaktık okul yıllarında? Kaç kez işten çıkarıldık? Belki yanlış insanla evlenip büyük hayal kırıklıkları yaşadık. Çocuklarımızın geleceği için çabaladık ama beklediğimiz sonuçları alamadık. Sağlık karnemiz zayıf; kan şekeri tavan yapmış, kalp krizleri atlatmışız. Varımızı yoğumuzu yatırdığımız hisse senetleri çöp olmuş. Etrafımızda gerçek dost diyebileceğimiz kaç kişi var?
Gerçek şu ki, hayatımızda başarı ile başarısızlık at başı gidiyor ve inanın bunda hiçbir sorun yok. Sorun, başarısızlığı kabullenememek ve ondan ders çıkaramamakta yatıyor.
Başarısızlığı Kucaklayın ve Öğrenin
Başarısızlık utanılacak bir durum değil, aksine büyük bir öğrenme fırsatıdır. Ancak bunu görebilmek için önce hatalarınızla yüzleşmeyi öğrenmelisiniz. “Nerede yanlış yaptım?” diye sorabilmek cesaret ister. Cevabını bulduğunuzda başarısızlık sizin en büyük öğretmeniniz olur.
Başarıyla taçlandırılan hayat hikâyelerine yakından bakın. Hepsinin temelinde büyük başarısızlıklar yatar. Ancak bu insanlar hatalarından ders çıkararak daha güçlü hale gelmiştir.
Kaybetmek insana alçakgönüllülüğü öğretir. Başkalarının mücadelelerine daha fazla saygı duymanızı sağlar. Kendinizi geliştirme ihtiyacınızı hatırlatır. Kazanmanın yanıltıcı bir kibir getirdiği durumlar sıkça görülür. Oysa kaybetmek insanı daha gerçekçi ve dengeli bir ruh haline sokar.
Kaybettiğinizde hayat size aslında en önemli dersi verir: “Her zaman haklı ya da en iyi olamazsın, ama daha iyi olmayı öğrenebilirsin.”
İnatla aynı hataları tekrarlayanlar değil, hatalarından ders çıkaranlar ileriye gider.
Edison, ampulu icat etmeden önce binlerce kez başarısız olmuştu. Ona “Nasıl yılmadınız?” diye sorduklarında verdiği cevap ders niteliğindeydi: “Bin kez başarısız olmadım, bin farklı yolun ise yaramadığını öğrendim.”
Başarı Baskısından Kurtulun
Başarı baskısı, ruh sağlığınızı bozabilir. Toplum sürekli daha iyi olmanızı, daha fazla kazanmanızı, hep zirvede kalmanızı bekler. Arkadaşlarınız, aileniz, meslektaşlarınız da. Ama hayat böyle yürüyemez. İnsan bazen düşer, bazen kaybeder. Önemli olan tekrar kalkabilmek ve bu süreçte kendinizi tanıyıp geliştirebilmektir.
Başarısızlık sizi daha güçlü, daha bilge yapar. Kaybetmek, hayatta yeni bir perspektif kazandırır. İnsanları daha iyi anlamaya başlarsınız. Başkalarının mücadelelerine daha fazla saygı duymayı öğrenirsiniz. Bu, sizi daha insanı ve daha alçakgönüllü yapar.
Kaybetmenin Fazileti
Kaybetmenin en büyük faydası, sizi kibirden arındırmasıdır. Başarı çoğu zaman yanıltıcı bir kibir getirir. Ancak kaybetmek, sizi daha gerçekçi bir ruh haline sokar. Hayat her zaman sizin istediğiniz gibi gitmeyecek. Ama bu kötü bir şey değil. Çünkü her kayıp, aslında sizi yeni bir başarıya hazırlayan bir ders.
Ama başarısızlığı çok yüceltmemek de lazım; ona methiye düzmemeliyiz. Müzmin başarısızlık, tüm derslere rağmen aynı kalıpları sürdürmek normal bir şey değil, sizi dibe sürükler.
Gerçek Başarı Nedir?
Başarı sadece kâgit üzerindeki rakamlarla ya da geçici övgülerle ölçülemez. Kalıcı başarı, iz bırakmak, sürdürülebilir değer yaratmak ve değişime liderlik etmektir. Gerçek mutluluk ve huzuru yakalamaktır. Sağlığını sürdürülebilir kılmaktır. Hayatı bir maraton gibi görüp ilk 100 metrede nefesi tüketmemektir.
Ancak bu değerleri yaratmak için önce başarısızlığın derslerini ruhunuza işlemelisiniz.
Yaptığınız işte de rakamlara aldanmayın; piyasa payınız artmış olabilir, kârlar yükselmiş gibi görünebilir. Ama inovasyon yapmadan, iş modellerinizi dönüştürmeden, çalışanlarınıza ve topluma değer katmadan sürdürülebilir bir başarı mümkün değil.
Doğa ile Uyumlu Yaşamanın Başarısı
Doğa ile savaşmadan, onunla uyum içinde yaşayabilmenin de en büyük başarılardan biri olduğunu unutmayalım.
Modern yaşamın hızı ve hırsı bizi doğanın dengelerini yok saymaya itiyor. Oysa gerçek başarı; sadece iş dünyasında, maddi kazançlarda ya da sosyal statüde değil, aynı zamanda doğanın ritmine ayak uydurarak sağlıklı, sürdürülebilir bir hayat kurabilmek.
Toprakla, suyla, havayla uyum içinde yaşamak, dünyaya saygı duymak ve bu dengeyi korumak aslında en anlamlı zafer. Çünkü insan doğayı yendiğinde değil, onunla uyum içinde yaşadığında gerçek başarıyı yakalar.
Kendinizle Yüzleşin
Şimdi çırılçıplak soyunup dürüstçe aynaya bakın ve kendinize şu soruyu sorun: Gerçekten başarılı mıyım, yoksa sadece başarılı gibi mi görünüyorum?
Gerçekten hayatınızın lideri olmak istiyorsanız cesur adımlar atmalı, değişime öncülük etmeli ve sadece bugünü değil yarını da düşünmelisiniz. Başarı hikâyelerinin parıltısına kapılmadan, kaybetmenin faziletini anlamalı ve her düşüşü bir yükseliş fırsatı olarak görmelisiniz.
Ve kabul edin, sandığınız kadar başarılı değilsiniz.