“Bir Saatte Parisli Olmak Mümkün… Peki Ya İstanbullu?”
10 Şubat 2025

Romantizmin başkenti, gastronominin incisi, sanat ve kültürün kalbi olarak anılan Paris, pek çokları için hayranlık uyandıran bir şehir. Benim de her fırsatta Londra’dan kısa bir tren yolculuğu ile ulaşabildiğim en sevdiğim şehirlerden.

Paris’in zarafeti, yalnızca büyüleyici sokaklarında , Eyfel Kulesi ya da ihtişamlı binalarında değil, orada yaşayanların tavırlarında, alışkanlıklarında ve dünyaya bakışlarında da kendini gösteriyor.Parisli olmak, sadece bir coğrafyaya ait olmaktan öte, belirli bir yaşam tarzını benimsemek anlamına geliyor. Ben her ne kadar Londralı olmaktan ve Londra’da yaşamaktan memnun olsam da bir Paris hayranlığım hep vardır .

Parisli olmayı bir ayrıcalık olarak görenler azımsanmayacak kadar çok. Onları farklı kılan yalnızca şık ama abartısız giyimleri ya da entelektüel duruşları değil; hayata dair geliştirdikleri kendine özgü tutum, gündelik ritüellere gösterdikleri özen ve içinde bulundukları şehri bir sahne gibi yaşamaları diye düşünüyorum .

Geçtiğimiz akşam, Paris’in kalbinde yer alan Théâtre des Nouveautés’de Olivier Giraud’nun şehrin en popüler oyunlarından bir olan “ Bir Saatte Parisli Nasıl Olunur?” adlı gösterisine gittim.

İngilizce sahnelenen bu tek kişilik oyun, yalnızca turistlerin değil, Paris’in kendine dair ince detaylarını daha yakından keşfetmek isteyen herkesin ilgisini çekiyor. Salon tıklım tıklımdı. Biletler aylar önceden tükeniyor.

Parisli olmanın yazılı olmayan kuralları sanatçının zekice gözlemleri ve espirili anlatımıyla sahneye taşınmış .

Ben de hem meraktan hem de sanata duyduğum ilgiden dolayı salondaki yerimi aldım. Ve bir saat içinde, Parisli olmanın aslında yalnızca bir kimlik değil, bir tavır meselesi olduğunu bir kez daha anladım.

Peki, bir Parisli nasıl anlaşılırmış?

Parisli, sabah kahvesini sokaktaki bir kafede içmeden güne başlamıyor. Duruşu özgüvenli, şıklığı zahmetsiz. Siyah giymeyi seviyor ama asıl farkı, giydiğini taşıma biçiminde. Metroda kitabına gömülür, cep telefonuyla konuşmayı sevmez. Küçük bir sandviç ve kırmızı şarapla keyif yapar, ancak şikayet etmekten de geri kalmaz. Trafik, hava durumu, turistler… Parisli her konuda biraz sitemkârdır ama şehir onun için vazgeçilmezdir.

Ama Parisli olmak sadece kıyafetle, duruşla ya da kahve içme alışkanlığıyla ilgili değilmiş. Günlük hayatın her anında kendine has tavırlar sergiliyorlar.

Restoranda Bir Parisli Gibi Davranmak

Bir Parisli restorana girdiğinde hızlıca oturup garsonun başına dikilmesini beklemez. Önce ortamı süzer, kendine en rahat yeri seçer. Sipariş verirken abartıya kaçmaz, menüyü dakikalarca inceleyip garsona “Ne önerirsiniz?” demez. “Zira Parisliler, ne istediklerini bilir” diyor Olivier . Yemek yerken sohbet eder ama asla bağırarak konuşmaz. Servis yavaşsa şikayet etmek yerine, bunun bir parçası olduğunu kabul eder. Yemekten sonra kahve sipariş eder ama yanında süt istemek gibi bir hata yapmaz – çünkü Paris’te öğle veya akşam yemeğinden sonra yalnızca espresso içilir.

Takside Bir Parisli Gibi Davranmak

Parisli bir taksiye bindiğinde kısa bir selam verir, ama şoförle gereksiz sohbete girmez . Gideceği yeri net bir şekilde söyler, adresi açıklamaya çalışmaz çünkü Paris’te bir şoför şehrin her köşesini bilmek zorundadır . Eğer trafik varsa sabırla bekler ama taksimetrenin fazla yazdığını hissederse, hiç çekinmeden tartışmaya girer. Bahşiş konusunda ise cömert değildir; yalnızca yuvarlak bir rakama tamamlar.

Alışverişte Bir Parisli Gibi Davranmak

Bir Parisli, mağazaya girdiğinde hemen “Yardımcı olabilir miyim?” sorusuyla karşılaşmaz. Çünkü Paris’te müşteri, önce kendi başına gezmek ister. Eğer bir şey soracaksa, kibar ama mesafeli bir şekilde yapar. Satıcıya fazla yakınlık göstermez, ama saygılıdır. Pazarlık yapmaz, indirim istemez, ama ürünü beğenmezse direkt olarak “Bunu almayacağım” diyerek vedalaşır.

Trende Bir Parisli Gibi Davranmak

“Paris metrosunda, treninde bağırarak konuşan birini gördüğünüzde muhtemelen bir turisttir” diyor Olivier. Parisliler, toplu taşımada sessizdir. Metroya binerken telaş yapmazlar, ama birinin yolunu kapaması da hoşlarına gitmez. Göz teması kurmaktan kaçınırlar, kulaklık takıp ya da kitap okuyarak kendi dünyalarına çekilirler. Bir Parisli için metro bir sosyalleşme alanı değil, sadece bir ulaşım aracıdır.

Kafede Bir Parisli Gibi Davranmak

Bir Parisli için kafe, sadece bir kahve içmek için gidilen bir yer değil, hayatın akışını izlediği, şehirle bağ kurduğu bir noktadır. O yüzden Parisli, kafeye oturduğunda saatlerce kalabilir. Garsonu çağırmak için el kaldırmaz, göz teması kurmayı bekler. Kahvesini içerken dışarıyı izler, kitabına ya da gazetesine gömülür. Bilgisayarla uzun saatler çalışmak veya kafede telefonla yüksek sesle konuşmak, Parislilerin pek hoşlandığı şeyler değilmiş.

Bir saate sığdı Parisli olmayı öğrenmek; hem güldük hem düşündük. Giraud bizi sahneye davet ederek anlattıklarını anladığımızı test etmeyi de ihmal etmedi.

Bu interaktif yaklaşımın gösteriyi daha da keyifli hale getirdiğini düşünüyorum .

Haklı bir üne kavuşmuş “Bir Saatte Parisli Nasıl Olunur? şovu, daha uzun süre gösterimde kalacağa benziyor. Eğer yolunuz Paris’e düşerse, bu eğlenceli ve öğretici gösteriyi kaçırmamanızı tavsiye ederim.

Ve İstanbullu?

Parisli ve İstanbullu arasındaki davranış farklılıklarını anlamak, her iki şehrin kültürel dokusunu ve sosyal normlarını derinlemesine incelemeyi gerektirebilir.

Parisli’nin restoran, taksi, alışveriş, tren ve kafedeki tavırları belirgin ve genellikle öngörülebilirken İstanbullunun kozmopolit yapısı ve kültürel çeşitliliği nedeniyle, bir İstanbullunun davranışlarını genellemek daha karmaşık bir hal alabilir tabii .

Parislinin restoran, taksi, alışveriş, tren ve kafedeki tavırları belliyken, bir İstanbullunun nasıl davrandığını söylemek artık mümkün mü?

Bir zamanlar İstanbul’un da ritüelleri vardı. Restoranda garsonu tanır, alışverişte esnafla sohbet eder, takside şoförle iki çift laf eder, vapurda simit paylaşılşrdı. Şimdi ise İstanbul, bu alışkanlıklarını yitirmiş gibi. Restoranlarda fast food hızında yemek yeniyor, esnafla sohbet yerine online sipariş tercih ediliyor, takside herkes ya telefonda ya da sinirli.

İstanbul’un ritüelleri yok olmaya yüz tutmuşken, kim çıkıp Bir Saatte İstanbullu Olun! diye bir oyun yazabilir? Ve eğer biri yazsa, içinde ne olurdu?

Bu sorunun cevabını gerçekten merak ediyorum.

Keşke biri çıksa ve “Bir Saatte İstanbullu Nasıl Olunur?” diye bir oyun yazsa. Gerçekten merak ediyorum, içeriği nasıl olurdu?

ÇOK OKUNANLAR