Önceki akşam Bebek Poseidon Restoran’da küçük bir arkadaş grubuyla yemek yedik.
Aslına bakarsanız balıkçı, meyhane, taverna gibi yerler hiç tarzım değil.
Ama bu defa çok eğlendim…
Bol bol kendimizle dalga geçtik, kendimizin parodisi olduk.
Mehmet Yılmaz yüzünden ahtapot yiyemiyorum
Bir de şunu söyleyeyim, hayatımın en güzel kalamarlarından birini yedim.
Çok hafif ve çok farklıydı…
Üç beş yıl önce Mehmet Yılmaz’ın yazılarından birinde ahtapotların ne kadar duygusal hayvanlar olduğunu okumuştum.
Sonra Oscar alan ahtapot filmini seyrettim.
Arkasından bir de National Geographic belgeseli gelince, ahtapot artık hayatımdan çıktı.
Her ilkbahar Urla’da kuzuları gördükçe kuzu eti de yiyemez hale geldim.
Yani yolum, yavaş yavaş veganlığa doğru gidiyor.
Bağcılığın üç büyüklerinde ilk kadın patron, üstelik dövmeli
Poseidon’a giderken telefonum çaldı ve çok sevindiğim bir haber aldım.
Türkiye bağcılığında “Üç Büyükler” diye bilinen “Kavaklıdere-Doluca-Pamukkale” bölgesinde ilk defa bir kadın yönetim kurulu başkanlığına getirilmiş.
Hem de her tarafı dövmeli cıvıl cıvıl bir kadın.
Selda Tokat, önceki gün itibariyle ailesi tarafından Pamukkale Bağcılığın Yönetim Kurulu başkanlığına getirildi.
Hep diyorum Türkiye’de içki sektörü giderek kadın egemenliğine giriyor diye…
İşte bunun bir örneği daha.
Türk bağcılık efsanesi Yasin Tokat’ın yerine geldi
Aslında daha orta oy ve küçük şirketlerde kadın patronlar vardı.
Ama en büyükler kulübünde ilk defa bir kadın geliyor.
Aileyi kutluyorum.
Geçen yıl kaybettiğimiz Türk bağcılığının büyük ve efsane ismi Yasin Tokat’ın yerine, bence onun kültür ve felsefesini daha da ileri götürecek bir kadın Selda Tokat.
Onun Instagram paylaşımlarına bir bakın ne demek istediğimi anlarsınız…
Öteki büyük ailelerde de sırada kadınlar var
Doluca ailesinin başında hala Ahmet Kutman var ama ondan sonraki nesilde oğlu Ali Kutman’ın yanında kızı Sibel Kutman da aktif.
Kavaklıdere’de ise şu an ailenin ikinci neslinden Ali Başman var ve çok başarılı bir biçimde geliştirdi Kavaklıdere’yi.
Onun da arkasından kadınlar geliyor.
İki kızı şirket içinde çok aktif ve hızla başa doğru yürüyorlar.
Dev 8 viski markasının başında rakıdan gitme bir Türk kadını
Dünyanın en büyük içki şirketi Diageo’nun Türkiye’deki kuruluşu Mey’in başında da 2021 yılından beri bir Türk kadını oturuyor.
Bahar Uçanlar da Mey’in ilk kadın genel müdürü oldu.
Mey grubu içki sektöründe ayrıca uluslararası çapta bir başka Türk kadını daha çıkardı.
Bugün İskoçya’nın Talisker, LaGavoulin, Oban, Coal İla, Glenkinche, Brora/Clynelish ve Singelton gibi uluslararası viski markalarının başında Duygu Beypınar var.
Beypazar’da rakı üretiminden, İskoçya’nın premium markalarının başına gitti…
Geçen yazım bu şarkıyla geçti, baharım bu şarkıyla geliyor
Madem tavernadan başladık devam edeyim.
Günlerdir bir şarkıya taktım.
Dönüp dönüp dinliyorum ve nedense bugünlerde çok iyi geliyor bana.
“Akşam olur gizli gizli ağlarım…”
Ersay Üner söylüyor.
Geçen yılın Nisan ayında çıktı.
Yaz gecelerim onunla geçti.
Şimdi kar yağarken de çok iyi gidiyor, bahara da onunla gireceğim.
Bu şarkıyı bugüne kadar kimler söylemedi ki
DMC tarafından yayınlanan “Taverna” adlı albümün bir parçası.
Aslında 2006 yılında kaybettiğimiz Suat Sayın’ın bir eseri.
Yıllar boyunca kimler söylemedi ki…
Zeki Müren, Müslüm Gürses, Mine Koşan, Ferdi Özbeğen…
Daha niceleri.
Hepsini ayrı keyifle dinledim yıllar boyunca..
Ama Ersay Üner’inki çok başka.
Bana tam zamanında gelmiş bir yorum…
Hayatım boyunca dinlediğim en güzel meyhane ve taverna şarkısı diyeceğim….
Hadi benim abartma payımı çıkarın.
En güzellerinden biri diyeyim.
Evde taverna gecesi için bir playlist: Vapuridis Mix
Taverna müziği meraklılarına bir de Spotify playlisti tavsiyesinde bulunayım.
“Yorgo Vapuridis Mix”
Yorgo Vapuridis, bir zamanlar İstanbul ve İzmir tavernalarının kralıydı.
Şimdi Balıklı Rum Hastanesi’nde kendine verilen bir odada yaşıyor.
Odayı kendi ruhu gibi rengarenk süslemiş harika bir insan.
İstanbul Rum Türkçesiyle öylesine eğlenceli ki…
Adaya baka baka Sisamlı kız şarkısı dinlemek
“Samyotisa” şarkısını ilk defa ondan dinlemiştim.
“Sisamlı Kız” anlamına geliyor.
İzmir’de Gümüldür yıllarımda, karşıdaki Sisam adasına bakıp dinlerdim bu şarkıyı. Nana Mouskouri de harika söylüyor.
Yorgo Vapuridis sadece Rum şarkıları değil.
“Çayelinden Öte’yi” de, “Bir Kız Sevdim Edirneli’yi” de, “Eminem’i” de söylüyor. Ege şarkıları var…
Akşamları evde geçici taverna mı istiyorsunuz…
Alın bu playlisti…
Kendi evinizde kendi tavernanızı kurun…
Ege baharı geliyor…
Urla bahçelerinde de harika gidecek.
Gülden’in fotoğrafına bakınca hangi duyguyla yazdığını hissediyorsunuz
Müzik konusunu açtım, bugünlerde çok severek dinlediğim bir şarkıyı daha söyleyeyim.
Semiramis Pekkan’ın yeni şarkısı “Unutamadım…”
54 yıl sonra ilk defa yeni bir şarkı çıkardı.
Sözü ve müziği Gülden’e ait.
Düzenlemesini Sezgin Gezgin yapmış.
Gülden bu şarkıyı kim için, hangi duygularla yazmış bilmiyorum.
Onun 2014’de çıkan plağının kapağında çok hoşuma giden bir fotoğrafı var.
Bakınca bu şarkıyı nasıl bir duygulu ile yazdığı hakkında fikriniz oluyor.
Yüzündeki ifade, marazi bir “unutamama” duygusunu anında bulaştırıyor insana.
Semiramis Pekkan kaybettiği oğlu için söylemiş bu şarkıyı
Bence bu şarkıyı Semiramis Pekkan’a vermekle çok iyi etmiş.
Tam bir Pekkan geleneği…
Kaybettiği çocuğu için söylemiş.
Ama öyle bir şarkı ki, dinleyene göre anlam kazanıyor.
İnsanı alıyor, Türkiye’nin masum yıllarına götürüyor.
Nostalji haz ettiğim bir şey değil, ama bu şarkıyı dinlerken ona da ihtiyacımız var diye düşünüyorum.
Biz ‘İkinci Yeni Şiiri’ ile sevişen bir nesiliz, ayıptı söylemesi biraz da arabeskiz
Mesela şu sözlere bir bakın…
“Dışım ayrı bir bahar, içim başka bir hazan…”
Hem Semiramis Pekkan’ı hem Ersay Üner’i dinlerken bir kere daha anlıyorum ki, en Batı müziği tutkunumuzun içinde bile biraz arabesk var.
Biz, “İkinci Yeni Şiirle” sevişen bir nesildik.
Damarımızda o şiirin arabesk tuzu dolaşır.
O nedenle de çok sevdim Semiramis Pekkan’ın şarkısı.
14 Şubat’ta İzmir nihayet Sezen Aksu ile buluşuyor
Bu dionisiyak yazıyı hoşuma giden bir haberle kapatayım.
İzmir Devlet Senfoni Orkestrası Sevgililer Günü’nü Sezen Aksu şarkıları ile kutlayacakmış.
Nasıl hoşuma gitti…
İzmir’in Sezen’le yeniden buluşması…
Bunu yıllardır bekliyordum.
Aslında Belediye’nin yapmasını bekliyordum.
Ama Kültür Bakanlığı yaptı.
Kültür Bakanı’nın en iyi kararlarından biri Tan Sağtürk
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy yaptığı en iyi işlerden biri Devlet Opera ve Balesi’nin başına Tan Sağtürk’ü getirmesi oldu.
O da İzmirli bir sanatçıdır.
Türkiye’ye döndüğü yıldan beri onu hayranlıkla izliyorum.
Hiç bitmeyen bir iyimserlik, baleyi Anadolu’ya yayma tutkusu, kendini ideolojik kalıplar içine hapsetmeden, bildiği sanat çizgisinde götürmesi…
O gece salondaki İzmirliler bilin ki o şarkıların duyguları 3 adım ilerde atıldı
Teşekkürler sevgili hemşehrim.
İzmir Kız Lisesi’nin harika kızı Sezen Aksu’nun şarkılarını İzmir’e getirdin ya…
Helal olsun…
O gece o salondaki herkes bilsin ve hissetsin ki, o şarkıların çoğunun duygusal temelleri, biraz ilerdeki Kız Lisesi’nin neşe dolu sınıflarında atıldı…
Onların hepsi İzmir’in, Ege’nin, Türkiye’nin şarkılarıdır.
O gece kalbim orada olacak…
Ben iflah olmam, gördünüz mü yine kadınları anlattım
Evet bugün siyasetin sıkıcı ders arası teneffüste anlatacaklarım bu kadar…
Farkında mısınız yine hep kadınları anlattım…
İnşallah “kadınfobik” yaşlı erkek kurtların siniriyle fazla oynamamışımdır yine…
Çünkü çok huylanıyorlar…