Bir açıdan bakınca Donald Trump’ı takdir etmemek elde değil: Bizim “siyaset” ve “diplomasi” dediğimiz tiyatroların hiçbirine önem vermiyor, davranışlarını hep “reel politik” denen şeyin gerçeklerine göre ayarlıyor.
İşte bakın: Rusya ile Ukrayna savaş ediyorlar ama bu savaşı bitirecek barış görüşmesini ABD ile Rusya yapacak.
Oysa bu savaş, bir yandan toprakları işgal altında olan, askerleri her gün cephede ölen Ukrayna’yı ve onun ardından da Avrupa’nın güvenliğini yakından ilgilendiren bir savaş.
Ama bakın barış masasına, bu tarafların hiçbirinin sandalyesi olmayacak.
2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’nın paylaşıldığı Yalta Konferansı gibi; ama o konferansta hiç değilse İngiliz Başbakanı da vardı. Bu sefer başka kimse yok.
Avrupa’ya 2. Dünya Savaşı sonrası oluşan dünya düzeninin artık tamamen sona erdiğini, Amerika’nın bir “büyük ağabey” gibi arkalarında durmayacağını ve üstelik bu durumun öyle Trump geldi diye yaşanan bir şey değil, kalıcı etkileri olacak bir şey olduğunu anlaması için önemli bir fırsat.
Bugüne kadar sırtını Amerika’ya yaslayıp dünyanın geri kalanına karşı kibir sergileyen Avrupa umarım bu durumdan bir ders çıkarıyor ve elinin tersiyle ittiği Türkiye gibi ülkelerin aslında Avrupa savunması için ne kadar önemli olabildiğini kavrıyor.
Çok mu iyimserim?
Avrupa, bugünkü haliyle bile 450 milyon nüfusluk dev bir pazar ve dev bir ekonomi. Bu devin kendini Amerika karşısında cüce hissetmesi, tamamen askeri bir olgudan kaynaklanıyor.
Avrupa’nın silkinmesinin ve Amerika karşısına tek bir devlet gibi çıkmasının zamanı çoktan geldi, geçiyor.