Merhaba İrem Hanım,
Ben 38 yaşında, evli bir adamım. Eşimle aramız gayet iyi ama son zamanlarda bir sorunum var: “Savaş alanı gibiyim, ama bayrağı dikmekte zorlanıyorum.” Anladınız siz onu. Stres mi, yaş mı, yoksa evlilikte yıllar geçtikçe olan doğal bir şey mi bilmiyorum ama bu durum beni çok endişelendiriyor. Hanım durumu çok sorun etmiyor gibi görünüyor ama “Sen istersen bir doktora görün” diye de takılıyor. Ben de sizin köşeye yazayım dedim, hem okurlar da bilgilensin. Ne yapmalıyım?
Değerli Okurum,
Öncelikle panik yok, çünkü bu bayrağı bazen en sağlam askerler bile dikmekte zorlanabilir! Ama savaş kaybedilmiş değil. Eşinin rahat tavrına bakılırsa, bu durumu gözünüzde büyütüp daha da stres yapıyor olabilirsin. Stres, performansın en büyük düşmanı. Çünkü beynin “Bu sefer olacak mı?” diye düşünmeye başlarsa, vücut da ona ayak uydurur ve seni ortada bırakır.
İşin bilimsel tarafına gelelim. Uzmanlara göre 38 yaş, erkekler için hâlâ genç kabul edilir. Ancak yoğun stres, düzensiz uyku, alkol, sigara veya hareketsizlik kan dolaşımını etkileyerek bayrağın dalgalanmasını zorlaştırabilir. Testosteron seviyen düşmüş olabilir. Basit bir kan testiyle bunu kontrol ettirebilirsin. Damar sağlığı önemli. Eğer kalp-damar sağlığınız iyi değilse, kan akışı olması gerektiği gibi olmayabilir.
Yani her şeyden önce stres yapmayı bırak. “Ya olmazsa?” diye düşündüğün her an, ihtimali daha da artırıyorsun. Spor ve hareket şart. Günde 30 dakika yürüyüş bile fark yaratabilir. Kafein yerine su, fast food yerine sağlıklı proteinle damarlarına iyilik yap. Eşinle konuş. İşin içine oyun, mizah ve rahatlama girince, her şey kendiliğinden düzelir. Olmazsa bir uzmana danış. Fiziksel bir sebep varsa, erkenden önlem almak en iyisidir.
Unutma, her savaş bir taktik gerektirir! Bayrağını dalgalandıracak doğru stratejiyle, bu meydan muharebesini kazanmaman için hiçbir sebep yok.
Romantik Fosil Avcısı
Sevgili İrem,
Ben 34 yaşında, 7 yıldır evli bir kadınım. Eşimle aramız genel olarak iyi ama romantizm konusunda ciddi bir kuraklık yaşıyoruz. Hani evlilikle birlikte büyük aşk biraz azalır diyorlar ya, bizde resmen fosilleşti! İlk yıllarda gözlerimin içine bakarak konuşan, çiçekler alan, durup dururken bana şarkılar gönderen adam gitti; yerine televizyon karşısında uyuyakalan, en büyük romantik jesti “Telefonunu şarja taktım” olan biri geldi! Sadece mum ışığında yemek istemiyorum ki ben! Bana küçük bir not bıraksa, habersiz bir kahve alsa, elimi tutsa… Ama ne yaparsam yapayım adamda tık yok! Sence ben mi fazla beklenti içindeyim, yoksa evlilik gerçekten böyle mi oluyor? Eski romantik kocamı geri getirmek için ne yapmalıyım?
Değerli Okurum,
Öncelikle şunu bir netleştirelim: Aşk, evlilikle birlikte yok olmaz ama bakımsız kalırsa uyku moduna geçer. Sizin romantik koca muhtemelen ilişkiyi artık bir “güvenli liman” olarak görüyor ve “Bu kadın benim, neden çiçek alayım ki?” kafasına girmiş durumda. Ve bu sandığınızdan çok daha yaygın bir durum.
İlk yıllardaki dopamin coşkusu zamanla azalır, çünkü beyin artık sürprize alışır. Yani eşin seni kazandığını düşündüğü için, fetih heyecanı kaybolmuş olabilir.Erkeklerin çoğu “romantizmi” büyük hareketlerle düşünüyor. Yani bir not bırakmanın ya da elini tutmanın, sizin için ne kadar anlamlı olduğunu fark etmeyebilir.
Peki, bu adamı nasıl resetleyip romantizme geri döndüreceğiz?Sinyal gönder , ama GPS’i açık olsun!Bazen erkekler ince mesajları anlamaz. “Ah ne güzel olurdu, biri bana bir kahve alsa” yerine, “Bugün birlikte bir kahve içelim mi?” gibi net cümleler kur. Yeni olanı denemek şart.
Rutin, aşkın en büyük düşmanıdır. Onu ilk zamanlardaki gibi heyecanlandıracak bir şey bul. Haftada bir yeni bir aktivite yap. İlk buluşma mekânınıza gidin, bir sürpriz planla.Erkekler de ilgi ister.Sen ona çiçek almak zorunda değilsin ama “Bugün harika görünüyorsun” gibi küçük iltifatlar, onun da romantizm ayarlarını açabilir. Romantizm “ön sipariş” ile gelir.
Bazen birinin hareketlenmesi lazım. “Sen hiç sürpriz yapmıyorsun” diye sitem etmek yerine, ona önce küçük jestler yaparak başlatabilirsin. Ama aşırıya kaçma ki zorunluluk gibi hissetmesin.
Son çare: Açık açık konuş! Bazen romantizm düğmesi sıkışmıştır ve sadece küçük bir konuşmaya ihtiyaç vardır. Ona, romantizmin seni için önemli olduğunu, büyük şeyler değil, küçük ama anlamlı şeyler beklediğini anlat.Evlilik aşkı öldürmez ama ihmal edersen bayıltır! O yüzden biraz su, biraz oksijen ve biraz da eğlenceyle romantik kocanı tekrar hayata döndür!
Buzağı Avcısı
Sevgili İrem Hanım,
Ben 36 yaşında, 10 yıllık evli bir kadınım. Eşimle iyi kötü bir düzenimiz var ama geçenlerde telefonunda “Görüşürüz tatlım” yazan bir mesaj gördüm. Tatlım? Kime tatlım? Benim haberim olmadan biri daha mı var menüde? Hemen sordum tabii. Önce bir afalladı, sonra başladı savunmaya: “Aşkım, iş yerinden filancaya yazdım, yanlış anladın.” Dedim ki “Ne zaman çalışma arkadaşına tatlım demeye başladın?” Cevap yok! Araya “Saçmalıyorsun” cümleleri, göz devirmeler, üstü kapalı suçlamalar… Klasik aldatma şüpheli hareketleri yani! Ben öküz altında buzağı aramam ama elimde koca bir buzağı var gibi hissediyorum. Kadın içgüdüsü denen şey boşuna mı var? Bir şeyler sezdiğim anda “Öyle bir şey olsa anlarsın” diyerek beni rahatlatmaya çalışıyor ama ben zaten bir şeyler anlıyorum! Ne yapayım? Sırf bir mesaj yüzünden kıyameti koparmak fazla mı olur, yoksa gerçekten ipucu mu yakaladım?
Değerli Okurum,
Öncelikle, kadın içgüdüsü hafife alınacak bir şey değildir. Sen bir şeyler hissediyorsan, orada ince bir duman vardır. Ama bu, hemen “Evi terk ediyorum, aldatıldım!” diye valiz hazırlaman gerektiği anlamına da gelmez.
Şimdi adım adım bakalım: Önce davranış değişikliğine bak. Son zamanlarda telefonunu şarjdayken bile yanında mı taşıyor? Aniden “Yoğun çalışıyorum” moduna mı girdi? Daha mı fazla duş alıyor? Yoksa seni olmadık şeylerle mi suçlamaya başladı? Bunlar, şüpheyi güçlendiren detaylardır.
Savunma mekanizması ne diyor? Normalde masum bir insan “Aman aşkım yanlış anladın, bak istediğin gibi kontrol et” der. Ama “Saçmalıyorsun” ve “Sen bana güvenmiyor musun?” gibi cümleler işin içinde bir şey olabileceğini düşündürür. Çünkü en iyi savunma, bazen saldırıdır.
Peki ne yapacağız. Dedektiflik yapmaya gerek yok. Bir WhatsApp mesajı için James Bond moduna geçmek yerine, sakince gözlem yap. Açık ve net konuş. Ona hislerini söyle ama suçlamadan. “Bu mesaj beni rahatsız etti, çünkü böyle bir hitabı beklemem” diyerek onun tepkisini ölçebilirsin. Şüpheyle yaşamak ilişkiyi zehirler. Eğer içinden bir ses “Burada bir şey var” diyorsa, kendini suçlu hissetmeden hislerine kulak ver.
Eğer güven sarsıldıysa, bu konuyu kapatmadan önce tatmin edici bir açıklama al. Çünkü bir şüpheyi içine atarsan, ileride volkan gibi patlar.
Son olarak şunu unutma: Bir hata, bir ilişkiyi bitirmez ama güvensizlik, yavaş yavaş onu çökertir. O yüzden asıl soruyu kendine sor: Bu ilişkiye güvenebiliyor musun? Eğer cevabın hayırsa, asıl problem “tatlım” kelimesinden çok daha büyük olabilir!