Başlığım bir espiri yapmak girişimi, bazı gerçekleri çarpıtarak anlatma girişimi filan değil.
her ne kadar fantastik düzeyde absürt görünse de bu başlık maalesef bir gerçeği anlatıyor.
***
Trump ile birlikte ABD’nin yanısıra dünyayı da yönetmeye girişen Elon Musk kendi deyişiyle ‘parçası olduğumuz bu dünyanın yüzde 99.9 ihtimalle bir simülasyondan ibaret olduğunu’ gerçekten düşünüyor.
bu fikri bir çok mülakatta söyledi ve fikrinde de ısrarlı.
***
bir süre önce bilimkurgu okumaya takmıştım ve evdeki kütüphanemde ciddi bir bilim kurgu kitap koleksiyonum olmuştu. ancak bu kütüphanemdeki kitaplar biten bir evliliğin geride kalan enkazlarından biri olunca onları tamamen kaybetmiştim.
***
Bilimkurgu edebiyatı ve filmleri, insanlığın bir simülasyon içerisinde yaşadığı fikrini sık sık kullanır. Wachowski Kardeşler imzasını taşıyan ünlü Matrix serisi de benzer bir temayı ele almış ve milyonlarca izleyiciye ulaşmayı başarmıştı.
***
hatırlayın Elon Musk’ın çok yakında gerçekten X olacağını anlattığım yazımda ’bu ikisine yan yana bakarken Elon Musk’ı Matrix filmindeki Neo karakteri, Trump’ı ise Morpheus olarak görüyorum’ diye yazmıştım.
bir simülasyonda yaşadığını sandığını henüz öğrenmemişken bu cümleyi yazabilmiş olmam benim ne kadar iyi bir gözlemci olduğumu göstermesi gerekir.
***
bilimkurgu edebiyatı anılarım canlanınca. bir simülasyondan ibaret dünyalarda yaşanması fikrinin 1957 yılında Philip K. Dick The Cosmic Puppets ile, 1956’da Arthur C. Clarke The City and the Stars ile, 1973’te Kurt Vonnegut Jr. Breakfast of Champions ile eserlerinde mükemmel işlenmiş olduğunu hatırladım
***
tabii biz ölümlüler bir kavramla, örneğin simülasyon ile bilim kurguda yaptığımız gibi biraz kendimiz eğlendirecek işler yaptığımızda ortaya mutlaka ciddi bir düşünür çıkar ve o kavramın içindeki tüm neşeyi emip tüketir. simülasyon kavramına da bunu Jean Baudrillard 1981 tarihli kitabı Simulacra and Simulation ile büyük başarıyla yapmıştı.
***
Elon Musk daha önce Nick Bostrom’un 2003 tarihli makalesinde ortaya konan simülasyon hipotezine katıldığını söylemişti. Bu hipotez, gelecekte bilgi işlem gücündeki ilerlemeler, sonraki nesillerin atalarının çok yüksek sayıda ve son derece ayrıntılı simülasyonlarını yürütmesine imkan tanıyacağını ileri sürüyor. Bostrom makalesinde böyle bir ihtimalin gerçeğe dönüşmesi hâlinde, “o zaman bizimki gibi zihinlerin büyük çoğunluğunun orijinal ırka değil, orijinal bir ırkın gelişmiş torunları tarafından simule edilen insanlara ait olabileceği” iddiasını ileri atmıştı.
***
Elon Musk debiyatta ve sinemada sık görülen bu kavrama sadece inanmakla kalmıyor bunu gerçek hayata taşıyacak çalışmalara da öncülük ediyor. Neuralink ile nörolojik bozuklukları tedavi etme hedefine odaklanan Musk, aynı zamanda doğrudan beyne müzik yayını yapmak, insan zihninin yapay zekâ ile rekabet etmesini sağlamak gibi gelişmelere de odaklanıyor. Musk’ın şirketi ayrıca geçen aylarda bir maymunun yalnızca zihnini kullanarak Pong oynamasını gerçekleştirmişti.
***
Anlayacağınız Musk bizim bildiğimiz gerçeklikte değil bunun bir simulasyonunda yaşadığını, dolayısıyla yaptığı kötülüklerin geçek bir sonucu olmayacağını düşünüyor. Benim korkum Trump‘ın da aynı durumda olması ihtimalinin bulunması.
***
benim hastaneye bir operasyon geçirmek için yatmaya giderken yanında kendisini rahatlatsın diye Derrida’nın kitaplarını götüren bir yakınım var.
Onunla bu simülasyon konusu üzerine yazışırken bana Felon Muck kavramını gönderdi, bu ‘suçlu inek boku’ demek oluyormuş.
daha sonra kendini tutamadı tabii ki ve hastanede yatarken bile rahatlamak için Derrida okuyabilen birine yakışanı yaptı ve Felon Muck’ı ‘Muck the fake Baudrillardian’ olarak da yazdı.