Un sanayicileri ithalata bağımlılığı savunurken bakanlığa yükleniyor!
19 Şubat 2025

Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF), “Sürdürülebilir Gelecek: İklim, Su, Tarım” temalı 19. Uluslararası Kongre ve Sergi’yi 13-16 Şubat tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirdi. Kongrede, TUSAF Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Tezcan’ın konuşması dikkat çekti. Tezcan’ın bazı açıklamaları, sektör ve ülke ekonomisi açısından sorgulanması gereken gerçekleri ortaya koyuyor.

Tezcan, “Son 10 yıldır olduğu gibi 2024’te de 3 milyon tonun üzerinde ihracat yaparak 1,5 milyar dolara yakın gelir elde ettik ve sezonu dünya ihracat lideri olarak kapattık” diyerek sektörün başarısını vurguladı. Ancak hemen ardından, “Haziran 2024 Tarihinde TMO müdahale alım fiyatlarıyla birlikte yürürlüğe konan dış ticaret tedbirleri kapsamında 15 Ekim 2024 tarihine kadar yasaklanan ve yıl sonuna kadar kısıtlı olarak devam eden buğday ithalatı bir önceki yıla göre öngörülen 4 milyon ton barajına ulaşmamızı zorlaştırmış, bu yıl ocak ayı itibariyle bir önceki yıla göre yüzde 30’ün üzerinde bir gerilemeye sebep olmuş olsa da yılın geri kalanında ihracatımıza ivme kazandırarak adımızı altın harflerle yazdırmayı hedefliyoruz” dedi. Bu ifadelerde, Tarım ve Orman Bakanlığı, belirlenen 4 milyon ton barajına ulaşılamamasının sorumlusu gibi gösterilirken, ithalat yasağı da temel neden olarak sunuluyor.

Un sanayicileri doğru söylemiyor mu?

Ancak aynı düzlemde bulunan makarna sanayicilerine bakıldığında farklı bir tablo ortaya çıkıyor. 2024’te makarna ihracatı yüzde 7,6 artarken, un ihracatında yüzde 17’lik bir gerileme yaşandı. Oysa Tezcan, un ihracatındaki gerilemeyi yüzde 30 olarak ifade ediyor. Benim TÜİK verileriyle yaptığım hesaplamaya göre bu oran yüzde 17. Sonuç olarak bir gerileme olduğu kesin. Ancak burada düşünülmesi gereken nokta şu: Kendilerini dışa bağımlı gören ve daha ucuz buğday ile daha fazla ihracat hedefleyen TUSAF’ın politikalarının bu tabloya etkisi ne kadar?

Makarnacılar yerli buğdayla da ihracat yaparken, un sanayicileri ithal buğdaya dayalı bir modelle hareket ediyor. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın ithalat yasağı kararı son derece haklı bir uygulamayı yansıtıyor. Neden mi? Son 36 yılda buğday üretimi 20 milyon ton civarında seyrediyor. 2019-2023 arasında Başkanlık sistemi döneminde yurt içi buğday üretimi yetersiz kaldı ve 12,6 milyon tonluk ithalat yapıldı. Ancak 2024’te, yurt içinde üretilen 3,1 milyon ton buğday mamul madde olarak iç pazarda kullanılıp ihraç edildi. Demek ki ithalata o kadar da mecbur değiliz.

Un sanayicileri tarıma ve çiftçiye katma değer sağlamıyor

Bu noktada, önemli bir ayrım yapılmalıdır. Fabrikasında yüzde 51’in üzerinde ithal buğday işleyenler farklı bir kategoriye alınmalı ve devlet politikaları buna göre belirlenmelidir. TUSAF’ın yaptığı iş sadece ticaret, ülke tarımına ve çiftçisine bir katma değer sağlamıyor. Öyle olmasaydı, 2023’te TMO rekor seviyede buğday alımı yapmak zorunda kalmazdı. Bu nedenle, Tarım ve Orman Bakanlığı, “Tarımsal Amaçlı Örgütlerin Derecelendirilmesine İlişkin Yönetmelik” benzeri bir düzenlemeyi Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında faaliyet gösteren firmalar için de getirmelidir. Yerli buğday kullananlarla ithal buğday kullananlar ayrı şekilde değerlendirilmelidir.

Artık Türkiye’nin bu ayrımı yapması gerekir. Fabrikasında yurt dışından alınan buğdayın işleme oranı yüzde 51’i geçenlerin farklı bir sınıflandırma sistemine geçmesi gerekir. Her zaman dediğimi gibi bunların yaptığı sadece ticaret ülke çiftçisine, ülke tarımına bir katkısı yok. Yapılan iş “al gülüm ver gülüm”. Öyle olmazsa 2023 yılında TMO buğday alımında rekor alım yapmak zorunda kalmazdı. O yüzden Tarım ve Orman Bakanlığı “Tarımsal Amaçlı Örgütlerin Derecelendirilmesine İlişkin Yönetmelik” çıkarttığı gibi artık Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında iş yapan firmaları da ayrı bir kategoride değerlendirmelidir. Bunu Un Federasyonu da yapmalı. Yerli buğdayla iş yapanlar ithal buğdayla iş yapanlar ayırımı yapmalıdır.

Tarım ve Orman Bakanlığı da ülke içinde buğdayı işleyip satanlara ayrıcalık vermelidir. Hem ülke tarımı için hem gıda güvenliğimiz için. Buna en iyi örnek Rusya’dır. Bir zamanlar bizim en büyük domates alıcımız olan, sürekli kota pazarlığı yaptığımız Rusya kendi kendine yeterliliği her yıl artırıyor. Her yıl da topraksız sera kurulumunu artırıyor.

Buğday ithalatına şimdiden yasak getirilmelidir

İşte bu noktada önemli olan Tarım ve Orman Bakanlığının bu yıl ne yapacağıdır? Şunun şurasında haziran ayına 3,5 ay kaldı. Şimdiden ithalat yasağı alması gerektiğini düşünüyorum. Veya önceki uygulamada olduğu gibi sadece kota kapsamında ithalat yapılmasına izin verilmelidir.

Burada unutmadan yazayım. 2019 yılında 546 milyon dolar, 2020 yılında 504 milyon dolar, 2021 yılında 619 milyon dolar, 2022 yılında 528 milyon dolar, 2023 yılında 959 milyon dolar artı veren Buğday ve Mamul Madde Dış Ticareti sektörü 2024 yılında 3 milyar dolar artı verdi. 2024’den önceki beş senenin toplamı kadar artı veren ve bunun olması sağlayan Un Federasyonu, benim de çok eleştirdiğim Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’ya haksızlık etmiştir. Bakan Yumaklı yurt dışında olmasa başarılı olduğu bir işten dolayı da bir de laf yemiş olacaktı. Tabi başarıda TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal’ın işi yönetmesi gerçeğini de unutmamak gerekir.

Son olarak, buğday ticaretine karşı olmadığımı belirtmek isterim. Ancak 36 yıldır buğday üretiminde 20 milyon ton sınırını aşamayan bir ülke olmamıza da gönlüm razı olmuyor. Bakanlık da sanayiciler de bu durumu düzeltmek için elini taşın altına koymalı. Çünkü “armut piş, ağzıma düş” diyerek bir tarım politikası inşa edilemez.

TMO’dan düşük buğday fiyatına savunma: Maliyetin üstünde verdikTMO’dan düşük buğday fiyatına savunma: Maliyetin üstünde verdik

 

ÇOK OKUNANLAR