29 yaşında cinsel hayatım emekliye mi ayrıldı?
22 Şubat 2025

İrem Hanım merhaba,

29 yaşındayım, 3 yıldır bir ilişkim var. Açık konuşayım, son zamanlarda yatakta zevk alamıyorum. Önceden her şey çok daha heyecan vericiydi ama şimdi… Nasıl desem, sanki vergi beyannamesi dolduruyormuşum gibi hissediyorum. Partnerimi seviyorum, fiziksel bir problemim de yok ama içimde bir kıvılcım kalmadı. Bazen “Acaba ben mi soğudum?” diye düşünüyorum ama aslında onu hala çekici buluyorum. Peki sorun ne? Yoksa cinsel hayatım emekliye mi ayrıldı? Beni aydınlatır mısınız?

Değerli Okurum,

Öncelikle, cinsel hayatının SGK emekliliğine ayrılmadığını söyleyerek başlayayım. Sadece şu an biraz mesai saatlerini kısaltmış olabilir!

Anlattıklarından anladığım kadarıyla, burada mekanik bir problem yok, ama ruhsal bir duraklama var. Bak, cinsellik sadece vücudun yaptığı bir şey değil, beynin de işin içinde! Eğer o beyinde “Eh, yine aynı şeyler…” diye bir ses yükselmeye başladıysa, vücut da ona ayak uydurur.

Sorunun birkaç kaynağı olabilir. İlki Rutin Kâbusu. Aynı sahnede tekrar tekrar oynanan bir tiyatro düşün. İlk başta heyecan vericidir ama 100. oyunda replikleri ezberlediğin için şaşırtıcı olmaz. Yani olay sadece olmak değil, nasıl olduğudur. Küçük değişiklikler büyük fark yaratabilir—yeni bir ortam, farklı bir yaklaşım, hatta biraz eğlenceli spontane hareketler bile işe yarayabilir.
Bazen cinsellikten zevk almamızın önündeki en büyük engel, kafamızdaki bitmek bilmeyen “Çamaşırları yıkadım mı?”, “Patrona şu e-postayı attım mı?” gibi düşüncelerdir. Beynin yatakta işi değil, eğlencesi olmalı! O yüzden, zihnini daha çok an’a odaklamak için ön sevişmeyi sadece fiziksel değil, zihinsel bir hazırlık süreci olarak da gör.

Filmlerde, dizilerde her şey çok ateşli ve kusursuz gösterilir ama gerçek hayatta bazen partnerin çorapları çıkarmayı unutur ve o an sihir bir anda kaybolur! Kendi beklentilerini gözden geçir, belki de yaşadığın şey gayet normal ama senin hayalindeki versiyonla çeliştiği için tatmin olmuyorsun.

Bunu ona hiç açtın mı? Hani “Şey, sevgilim, sanki son zamanlarda daha çok yan yana yatıyoruz ama üst üste gelmiyoruz” gibi nazik ama etkili bir konuşma yapabilirsin. Onun da kendine has bir rutine sıkışmış olma ihtimali yüksek. Beraber keşfetmenin keyfini hatırlamanız lazım.

Sonuç olarak, ne yapmalısın? Önce zihinsel olarak tekrar oyuna dönmen lazım. Oyun dediğim şey sadece cinsellik değil, flört etmek, baştan çıkarmak, küçük cilvelerle tekrar birbirinizi keşfetmek. Unutma, cinsellik bir maraton değil, bir dans. Ve belki de şimdi ritmi değiştirme zamanı gelmiştir!

38 yaşında kayganlaşma sorunu olur mu?

İrem Hanım merhaba,
Ben 38 yaşındayım, 10 yıldır evliyim. Son zamanlarda yatakta işler hiç yolunda gitmiyor. Daha doğrusu, ben yolunda gitmiyorum. Aklımda hiçbir şey yokken bile kayganlaşma sorunu yaşıyorum ve bu da hem benim hem de eşimin keyfini kaçırıyor. Eskiden böyle bir sorunum yoktu, hatta tam tersi gayet iyiydi ama son birkaç aydır her şey değişti. Ön sevişme de olsa, ne kadar istesem de vücudum iş birliği yapmıyor. Açıkçası biraz da utanıyorum, çünkü “Ya eskisi gibi olmazsa?” kaygısı yaşadıkça olay daha da kötüye gidiyor.

Doktorum bunun pre-menopozdan kaynaklanabileceğini söyledi ama 38 yaşındayım, daha çok erken değil mi? Acaba stres mi, hormonal mi, yoksa ikisi birden mi? Eskisi gibi hissetmem için ne yapabilirim?

Yardımınızı bekliyorum.

Değerli Okurum,
Öncelikle şunu netleştirelim: Kadın vücudu bir çiçek değil, musluk hiç değil! Yani eskiden bolca olan kayganlık, bir gün aniden kurak mevsime girdi diye “Bozuldu mu?” diye düşünmek haksızlık olur. Cinsellik bazen bir yaz günü gibi ferah ve akıcıdır, bazen de biraz kayganlaştırıcıya ihtiyaç duyar—ve bu tamamen normaldir.

Doktorun pre-menopoz ihtimalini dile getirmiş ve aslında 38 yaş, her ne kadar erken gibi görünse de, bazı kadınlarda hormon seviyelerinin dalgalanmaya başlaması için sıra dışı bir yaş değil. Östrojen seviyesi azaldığında vajinal dokular biraz incelir ve doğal kayganlık da azalabilir. Ama olay sadece hormonlarla sınırlı değil. Ancak aklıma ilk gelen kaygı meselesi.

Bak, cinsellikte bir numaralı düşman strestir. Ve sen şu an “Ya olmazsa?” diye düşündükçe, vücudun da “Bu iş riskli galiba, en iyisi katı durayım” diyor. Yani mesele sadece fiziksel değil, zihinsel. Ne kadar kaygılanırsan, vücudun o kadar direnç gösterir. O yüzden önce bu psikolojik düğümü çözmek lazım.

Hormonlar mı, Ruh Hali mi demişsin. İkisi de!

Pre-menopoz süreci, hormonları biraz lunapark hız trenine çevirir. Ama bazen sadece hormonlar değil, hayatın temposu da cinsel sağlığı etkiler. İş, ev, sorumluluklar derken beynin sürekli başka yerlere çekildiğinde, vücudun da “Ben bugün izinliyim” diyebilir. Eğer bu süreç seni sık sık etkiliyorsa, bir kadın doğum uzmanına danışarak hormon seviyelerine baktırmak iyi bir fikir olabilir.

Hadi diyelim ki gerçekten hormonal değişim sürecindesin. Bu, keyiften vazgeçmen gerektiği anlamına gelmiyor. Öncelikle iyi haber: Kayganlaştırıcılar var! Ve hayır, bu bir yenilgi değil, tam tersine müthiş bir çözüm. Su bazlı, doğal içerikli kayganlaştırıcılar işini çok kolaylaştırabilir.

Bunun yanı sıra, vajinal doku sağlığını korumak için östrojen içermeyen nemlendiriciler de var. Yani, cildimize nemlendirici sürmeyi normal buluyorsak, vajinal bölgemize de bakım yapmak neden tuhaf olsun ki?

Biraz farklılık denemek de bazen mucizeler yaratır. Rutinleşmiş cinsellik, beyne sinyal göndermez ve vücut da “Bunu zaten biliyoruz” diyerek fazla tepki vermez. Yeni şeyler denemek (ortam değişikliği, farklı türde dokunuşlar, hatta tamamen yeni bir yaklaşım) kayganlık dahil birçok konuda olumlu etki yaratabilir.

Bu süreçte en önemli şeylerden biri de eşinle açık iletişim kurmak. Eğer kendini stres altında hissediyorsan, bunu onunla paylaş. Çünkü o da büyük ihtimalle ne olduğunu anlamadığı için tedirgin olabilir. Belki de en çok ihtiyacın olan şey, bu süreci birlikte aşacağınıza dair bir güven duygusu.

Sonuç olarak, pre-menopoz mu, stres mi, yoksa ikisinin karışımı mı bilemem ama şunu kesin biliyorum: Bu işin çaresi var! Kendini suçlamayı bırak, vücuduna bir şans ver ve biraz dışarıdan yardım almayı da kabul et. Unutma, bu sadece bir dönem ve her dönem gibi geçecek. Sen yeter ki panik yapma ve çözüm yollarını açık tut.

45 yaşında andropoz mu, şimdiden orta yaş krizine mi girdim?

İrem Hanım merhaba,
Ben 45 yaşındayım, 15 yıldır evliyim. Son zamanlarda garip bir şey fark ettim: Kendimi sürekli sosyal medyada başka kadınlarla mesajlaşırken buluyorum. Yani öyle fiziksel bir şey yok, kimseyle buluşmadım ya da eşimi aldatmadım ama o heyecan, o flört hissi beni çekiyor.

Eşimle iyi anlaşıyoruz, aslında ortada büyük bir sorun yok ama sanki kendimi eskisi kadar genç hissetmiyorum ve bu yazışmalar bana bir tür enerji veriyor. Bazen “Ben ne yapıyorum?” diye düşünüyorum ama sonra yine kendimi bir mesaj yazarken buluyorum.

Eşim fark etse çok kırılır, o yüzden saklıyorum. Ama içimde bir ses “Bu andropoz mu, şimdiden orta yaş krizine mi girdim?” diye soruyor. Yoksa sadece sıkıldım mı? Sizce ben neden böyle yapıyorum ve bu gidişatın sonu nereye varır?

Biraz akıl verir misiniz?

Değerli Okurum,

Öncelikle, sorunun cevabını hemen vereyim: Andropoz, doğrudan sosyal medyada flört isteği yaratmaz ama 45 yaş krizine hoş geldin!

Bak, 45 yaş kritik bir yaş. Testosteron seviyen hafiften düşüyor olabilir, sorumlulukların tavan yapmış durumda ve hayatın rutini o gençlikteki spontane heyecanı biraz törpülemiş olabilir. Ama şunu söyleyeyim: Bu “Ben hâlâ çekiciyim, hâlâ flört edebilirim” testi, seni bir süre eğlendirir ama uzun vadede başına dert açabilir.

Andropoz genellikle fiziksel belirtilerle gelir: Enerji düşüklüğü, uyku problemleri, bazen libido değişiklikleri… Ama “Aa ben birden Instagram DM’lerinde kaybolmaya başladım, kesin andropozdayım” diye bir şey yok!

Senin yaşadığın şey daha çok beynin heyecan arama çabası. Monotonluk içinde, kendini genç ve özgür hissetmek için beyne küçük kaçamaklar yaratıyorsun. Peki, bu çözüm mü? Kısa vadede evet, uzun vadede hayır. Çünkü sonunda kendini, “Bunu neden yaptım?” diye düşünürken bulabilirsin.

Beyin, yeni olanı sever. Evlilik ise, bir süre sonra o “yeni” duygusunu kaybedebilir. Ancak buradaki mesele, gerçekten eşinle ilişkinin kötü olması değil, senin biraz “Ben hâlâ oyundayım” hissine ihtiyacın olması.

Sana kötü bir haberim var: Sosyal medya mesajlaşmaları beynine dopamin salgılatır. Ve bu dopamin seni geçici olarak mutlu eder, ama bağımlılık yaratır. Bir süre sonra, mesajlaşma yetmez, daha fazlasını ararsın. İşte o noktada büyük risk başlar.Bak, bir süre bu yazışmalar sadece eğlenceli bir “kaçış” gibi gelebilir ama şunu düşün: Eğer eşin bunu fark ederse, büyük bir güven problemi doğar. “Ama ben fiziksel bir şey yapmadım” desen de, onun için duygusal ihanet de en az fiziksel ihanet kadar kırıcı olabilir. Eğer “Bir şey olmaz” diyerek devam edersen, bir gün yazışmaların dozu artar ve bir anda kendini ummadığın bir durumda bulabilirsin.En önemlisi, aslında sorunun temel kaynağını çözmemiş olursun.

Öncelikle, bir dur ve kendine şunu sor: “Bu yazışmaların bana verdiği hissi, eşimle neden yaşayamazmışım gibi hissediyorum?” Heyecan mı istiyorsun? O zaman eşinle flört etmeye başla. Evet, kulağa klişe gelebilir ama aranızdaki sohbetleri daha eğlenceli hale getirmek, yeni şeyler denemek, birlikte maceralara atılmak gerçekten işe yarar.Kendini genç hissetmek mi istiyorsun? O zaman bunu dışarıda aramak yerine içeride bul. Spor yap, hobilerine geri dön, yeni bir şey öğren, farklı insanlarla tanış ama bunu ilişkinin dışına kaçmadan yap.Sana özel ilgi mi gerekiyor? Belki de eşinle ilişkinde birbirinize daha fazla vakit ayırmanız gerekiyordur. Günlük sorumlulukların içinde kaybolup gitmek yerine, ilişkinize enerji katacak şeyler yapabilirsiniz.Son olarak, şu konuda dürüst ol: Eğer gerçekten andropoz belirtileri hissediyorsan (örneğin libido düşüklüğü, yorgunluk, uyku bozuklukları, sinirlilik hali vb.), bir doktora görün. Ama eğer mesele aslında sadece “Hayatım sıkıcı geliyor” ise, o zaman bunun çözümü Instagram DM’lerinde değil, kendi içinde ve ilişkinin içinde yatıyor.Unutma, “Beni bu mesajlaşmalar mutlu ediyor” derken, uzun vadede en çok üzülecek kişi sen olabilirsin. O yüzden eğlenceyi dışarıda aramak yerine, kendi hayatında yarat. Çünkü gerçek gençlik, hissettiğin yerdedir!

ÇOK OKUNANLAR