Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel partisinin grup toplantısında konuştu, Kartalkaya yangınını yeniden gündeme getirdi, yangının hemen ertesinden savcılığın oluşturduğu 7 kişilik bilirkişi heyetinin üç gün içinde hazırladığı raporun savcılık tarafından teslim alınmadığını bir kez daha söyledi. Özgür Özel’in gündeminde MHP’nin muhtaç vatandaşlar için başlattığı askıda buğday kampanyası ve sahte alkolden ölümler de vardı.
Özgür Özel’in konuşmasından bazı öne çıkan bölümler şöyle:
Kartalkaya yangınında bilirkişi krizi: 21 Ocak’ta bir bilirkişi heyeti oluşturmuşlardı. Bu bilirkişiye korsan dediler. Bu bilirkişinin raporuna korsan dediler ve bilirkişi raporunu teslim almadılar. Sonra da bu bilirkişi raporunu teslim almama meselesinin kanıtını bulamayacağımızı söylediler. ‘Yok öyle bir şey. Korsan’ dediler. Önce bilirkişiyi takviyelerle güçlendirdik dediler ama bu belgenin bize geleceğini tahmin etmediler. Önce şunu göstereyim. Bu bilirkişinin raporunda sorumlular, Bolu Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü, yeni adı Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği Müdürlüğü, Bolu İl Özel İdaresi, söz konusu otelin işletmecileri ve turizm işletmesi belgesi düzenleyen kurum olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı yazmışlardı. Bu bilirkişiye ‘Bakanlığı çıkar oradan’ dediler. ‘Burada Bolu Belediyesi yok. Kanuna göre sorumlu değil, yazamayız’ dediler. Bunun üzerine bu bilirkişiye ‘Raporu almayız’ dediler. Ankara’dan gelen telefonu açanı, Bolu’da açanı, Ankara’dan arayanı sonra savcılığa baskı yapanı söyledim. Bunları sanki iftira atıyormuşuz gibi susup korsan deyip üstünü kapattılar. Bakın, “korsan” dedikleri 7 kişilik bilirkişinin görevlendirme yazısı burada. Yazının tarihi 21 Ocak 2025. Bu 7 kişiyi görevlendiriyorlar. Görevlendirenler başsavcı ve savcılar, altında bilirkişilerin imzaları var ve diyor ki: 21 Ocak 2025 günü dahil 3 gün süre veriyoruz, rapor hazırlayın diye. 3 gün. Hazırlanan rapor tam 3. gün, 21 22 23 oluyor, yazılıyor ve teslim edilmeye çalışılıyor. Diyorlar ki: Belediyeyi dahil et, bakanlığı çıkar. Bu beyefendiler mesleki ve kişisel namuslarına sahip çıkıyorlar. O zaman diyorlar ki: Affınızı isteyin. 21’inde görev vermiş, 3 günde yaz demiş. 3 gün sabahlara kadar çalışıp yazmışlar, 24’ünde teslim etmişler, bunlar teslim almamış ve azillerini istemiş. Alın size azilname yazıları. Tarih 24, 23 23 23 23 23. Raporla aynı tarih. Saat 19.00. Rapor teslim edilmeye çalışıldı, 17.00’ye kadar süre var, almadılar. Saat de yazmışlar. ‘Görevden azlimi talep ediyorum’ diyor. Kimi diyor ki; ‘Sağlığım müsait değil.’ Kimi diyor ki; ‘Ailevi sebepler.’ Kimi diyor; ‘Vaktim yok…’ 3 gün çalışmış gece gündüz yapmış ve bu manidar, tarihe şerh düşen bahanelerle, 3 günlüğüne görevlendirildikten 3 gün sonra, teslim süresi dolduktan 4 saat sonra saat yazarak görevden azillerini istemişler. Bu bilirkişilerin utanacak hiçbir şey yok. Bolu’da, sokaklarda başları dik, alınları açık geziyorlar. Onlara korsan diyenler siyasi gerekçelerle yazdıkları raporu teslim almayanların insan içine çıkacak durumları yok, insan içine.
Sahte alkolden ölümler: Maalesef sahte alkolden ölümler devam ediyor. İstanbul’da 70, Ankara’da 65 kişi, toplam 135 kişi öldü. İki ilde, iki hafta içinde. Geçen sene 500 kişi ölmüştü sahte alkolden. Ben çıkıp bunu araştıralım diyorum. Burada 100 liralık içkinin 62 lirası vergi diyorum. Kesiyor onu, grup toplantısında oynatıyor. Bakın diyor, rakı hesabı yapıyor grupta diyor. Canın hesabını yapıyorum ben burada. Ayrıca rakı meselesi, alkol meselesi dokunulmaz değildir. Senden, ondan, bundan gizlenilecek bir şey değildir. Utanılacak bir şey değildir. Bu insanlardan aldığın fahiş vergiler, hayat tercihi vergileri ve yaptığın bu vergilerin tamamının ideolojik olması ayıptır. Ne içki içen suçludur ne de sen onu yargılayacak makamdasın. Bunların hepsinin hesabını sen vereceksin. Sen kimsenin tercihini, yediğini, içtiğini, giydiğini, giymediğini sorgulayacak makamda değilsin. Bunu sorgulamak haddin değildir. Sana sorulacak soru şudur: Kimsin sen? Kimsin sen bunu sorguluyorsun? İnsanların yaşam biçimini sorguluyorsun. Sen esas vereceksen OECD ülkeleri içinde Türkiye’nin gıda enflasyonunda birinci olduğunun, gıda enflasyonunun yüzde 44 olmasının, 38 OECD ülkesindeki ortalamanın yüzde 4 olmasının hesabını ver.
Askıda buğday kampanyası: Koalisyon ortağın, ittifak ortağın askıda 9 gülek buğday kampanyası başlattı. Hoş, Sayın Genel Başkanları rahatsız, bir kez daha acil şifalar diliyorum. Aradık, bizim arkadaşlar sordular, sordurdular. Çünkü faydalı bir iş yapılıyorsa destek olalım, görünür kılalım. İç Anadolu’da aradığımız Milliyetçi Hareket Partisi il yönetimlerinin, ilçe yönetimlerinin hiçbirinin kampanyadan haberi yoktu ilk gün. “Genel merkeze soracağız” dediler. Genel merkeze soruldu, bilgi yok, biz size dönelim dediler. Kampanya şundan ibaret; eğer elinde buğday kaldıysa çiftçinin bu tarihte, gidilecek çiftçiden 9 gülek yani 18 kova… İki kova, 36 kilo buğday alınacak, askıya asılacak. Yoksul birisi de gidecek askıdan iki kova buğdayı alacak, kendine bir değirmen bulacak, buğdayı değirmende öğütecek, un yapacak, eve gidecek ekmek yapacak. Kampanya bu. Ama şu kadarını söyleyeyim; kampanyanın kendisi ittifak ortağının diğerini afişe etmesi, insanların olmayan buğdaya, alınıp da asılacak iki kova buğdaya, onu alıp da öğütüp un yapmaya, o undan ekmek yapmaya muhtaç hale geldiğinin itirafından başka bir şey değildir.
Askıda vicdan uygulamasına son verin: Milliyetçi Hareket Partisi’nin değerli grubuna, milletvekillerine önerim şudur; bu askıda buğday işi tutarsa biz de yürekten destekleyelim ama daha kolay bir yolu var. Askıda vicdan uygulamasını sona erdirin. Askıda vekil uygulamasını sona erdirin. Askıya koyduğunuz milletvekilliğini ve vicdanınızı alın, hep beraber bu memleketin sorunlarını konuşalım. Çiftçiye gayrisafi milli hasılanın %1’i dağıtılacakken binde ikisi dağıtılıyor. Muhalefet bunu konuşuyor, arkadaşlar askıda buğday güleği diyorlar. Askıda gülek yapalım, içine buğday koyalım, diyorlar. O yüzden gerçekten çiftçinin sorunlarını çözeceklerse bu hafta verilecek önergelere, muhalefetin her kanun görüşülürken milletten yana verdiği önergelere destek versinler. O günden sonra seçim bölgelerine rahat giderler. Tarımla çok ilgili Milliyetçi Hareket Partisi’nin milletvekillerinin seçmenlerinin yanına varamadığı, yüzüne bakamadığı bir süreci yaşadığımızı hepimiz biliyoruz. Onun için yapılacak şey askıdaki milletvekilliğini alıp sırta geçirmek, askıya bırakılan vicdanı, Tayyip Erdoğan için askıda tutulan vicdanı oradan alıp kuşanmaktan geçiyor. Eğer onu yaparlarsa bu ülkenin önünü çok hızlı bir şekilde açabiliriz. Bunun için sadece ve sadece milletvekili olduğunun ve Anayasa’ya bağlı olarak yemin edildiğinin hatırlanması yeterli olacaktır.
Ramazan bereket ayıydı, şimdi yokluk ayı: Cumartesi günü mübarek Ramazan’ın ilk günü. Eskiden bolluk ve bereket ayı olarak anılan, karşılanan Ramazan, şimdi emeklinin, asgari ücretlinin yokluk ayı olarak korkuyla, endişeyle bekleniyor ve bu Ramazan nasıl geçecek diye herkes hesap yapıyor, kitap yapıyor. Geçen hafta göstermiştim. Geçen sene 900 liraya satılan Ramazan kolileri 1.600 liraya çıktı. Şimdi, Ramazan’ın vazgeçilmezi pide. Her Ramazan ilk gün, ikinci gün televizyonlar ‘Ramazan pideleri el yakıyor’ diyordu. Şimdi pidenin kendisi değil ama fiyatı el yakıyor. Asla uygulanmayacağını bildiğimiz, zorla 20 lira diye açıklatılan, fiilen 30 lira civarında satılacağını herkesin bildiği Ramazan pidesinin hesabını yine de açıkladıkları 20 liradan yapalım.
Altın hesabı değil pide hesabı: Ramazan pidesi 2002 yılında, kızıyor ya altın hesabını bırak diye, bıraktım bak pide hesabı yapıyorum. 2002 yılında, 2002 yılında Ramazan pidesi 2 liraydı ve pidenin kilosu 2 liraydı 2002 yılında. Şu anda pidenin kilosu 80 lira. Tam 40 kat artmış. yüzde 4 bin artış var pidenin fiyatında. 1 liraya, 1 TL’ye 200 gramlık pideden 2,5 tane alınıyordu. 2018 yılında 2,5 pideden dörtte üç pideye düştük, 140 gram alınabiliyordu. Hesap böyle sanmayın. Bakın göremediğiniz yerde bu senenin pidesi var. 1 lirayla tırnak kadar pide alınıyor. 12.5 gram, 12,5 gram. Bugün pidenin kilosu 80 lira. Bugün 1 liraya sadece 12,5 gram pide alınıyor. Bir dilim ekmek 20 gram arkadaşlar. Bir dilim ekmeğin 20 gram olduğu yerde, işte Tayyip Bey diyor ya rakamlarla nereden nereye. Tayyip Bey 1 liraya 500 gram pide almaktan 12,5 gram pide almaya, nereden nereye Tayyip Bey. Ramazan geliyor, nereden nereye?
Emekli ikramiyesine tepki: Bayramda emeklilere verilecek ikramiye hala 3 bin lira. Bu ikramiye, 2018’de, 2015 seçim beyannamemizde olduğu, 7 Haziran’da verilemez dedikleri, 1 Kasım’da biz de vereceğiz dedikleri, ardından 2015’ten 18’e kadar vermeyip kaçtıkları, seçimden hemen önce bin lira yaptıkları ikramiye. O bayram ikramiyesi verildiği bayram, tam 6 tepsi bayram baklavası alıyordu, bin lira. Bugün 3 bin lira bayram ikramiyesi, Gaziantep milletvekilimize sordum. ‘2 kiloluk da var, 3 kiloluk da’ diyor. Eğer 3 kiloluk tepsiyse 1 tepsi alıyor. 2 kiloluk tepsiyse 1,5 tepsi alıyor dedi. Döndük baktık, 3 kiloluk tepsi hesabı yapmışlar ve o tarihte 3 kiloluk tepsiden 18 kilo baklava, bayram baklavası alıyormuş. Bugün gelinen noktada sadece 1, 6 tepsiden 1 tepsiye düştü. Şimdi Tayyip Bey 3 bin lirayı 4 bin 500 yapacak diye beklenti vardı, 6 tepsiden 1,5 tepsiye düşer diye. Dün onu da gevelemeye başlamışlar. 3.000 lira 3 bin 750 olabilir diye. Ama biz Ramazan boyunca hem pide hesabını, hem alınamayan baklavanın hesabını, dolmayan filenin, Ramazan kolisinin hesabını 81 ilde yapmaya, bu iktidarın bu milleti ne noktaya getirdiğini halkımıza, milletimize anlatmaya devam edeceğiz. İlk gün, ilk gün kadın kollarımızla birlikte Ankara’dayız. 30 Ramazan, tüm grubumuzla birlikte 81 ildeyiz, bütün Türkiye’deyiz.”
TÜSİAD yöneticilerine gözaltı: Erdoğan, ‘Ben ekonomistim’ diyor. Gözdesi Başsavcı Akın Gürlek. Ne gazeteci bıraktı, ne siyasetçi, ne akademisyen, en son borsaya da el attılar. Aslında Akın Bey SPK’ya yabancı değil. Değerli eşleri Sermaye Piyasası Kurumu’nda üst düzey yönetici zaten, yönetim kurulunda. Görev onların. Borsada bir şey varsa SPK devreye girer, araştırmayı yapar. Bir suç varsa, o suç hakkında da gider savcılığa suç duyurusunda bulunur. Ama emir Tayyip Bey’den gelince eşini, eşinin kurumunu bile beklemeye tahammülü yok. Gitmiş, geçen cuma günü borsa düştü diye soruşturma başlatmış ve başsavcılık fiyat hareketliliği konusunda haber yapan, yayan kişiler hakkında da soruşturma başlatmış. Tam bir akıl tutulmasıyla karşı karşıyayız. Ya hu, bir gün önce TÜSİAD başkanını alıp da polis eşliğinde götüren sen. TÜSİAD yöneticisini polis eşliğinde götüren sen. Bütün dünyaya Mehmet Şimşek para bulmak için sunum yaparken o fotoğrafı sunan sen, Türkiye’de patronların birlikteliği diye ifade edilen, sermayenin birlikteliği diye ifade edilen TÜSİAD’ın başkanı diyor ki; ‘Yurt dışına çıkış yasağı koymayın. 80 ülkeye ihracatım var.’ İhracat yapmak kadar bu ülkenin şu anda ihtiyacı olan bir şey yok. 80 ülkeye ihracatı olan adama yurt dışına çıkış yasağı koyuyor. Bütün dünyadaki muhatapları, hiç değilse o 80 ülke, kendisine ihracat yapan kişinin Türkiye’de hükümeti eleştirdiğini ve bunun için gözaltına alındığını görüyor. Adli kontrolle imza attığını görüyor. Yurt dışına çıkmasının yasak olduğunu görüyor. Sonra borsa niye düşüyor? Borsa niye düşer? Güven ortamı yoksa düşer. Tedirginlik varsa düşer. Hukukun üstünlüğüne inanç sarsıldıysa düşer. Borsada yabancı niye çıkar? Türkiye’deki ortamdan endişeliyse çıkar. Ne zaman gelir? Türkiye’nin yarınlarına inanıyorsa gelir. Şimdi bunların hepsini bir tarafa bırakmışlar. Borsa düştü diye hesabı borsadan soruyorlar.
Tansiyon hastasının tansiyon aletini kırması gibi: Yiyor, içiyor, tuzlu yiyor, yağlı yiyor, tansiyon çıkınca aleti kırıyor. Böyle bir şey olur mu? Böyle bir anlayış olur mu? Bu yüzden gerçeğe aykırı bilgi diye bir suç icat ettiler ve Sayın Erdoğan, ‘Ben bilirim’ diyerek ekonomide yaptığı deneyle yoksuldan aldı, zengine verdi ve bunun sonunda ülkede her şey birbirine girdi. Ama sorun kötü yönetilen ülkede kötülükleri haber yapmak. Eğer kötü yönetiliyor, ülke kötüye gidiyor, sorumlusu hesap vermiyor, haber yapan gazeteci içeride. Buna muhalefet eden, muhalefet partisinin genel başkanı içeride. Ana muhalefet partisinin belediye başkanları içeride. Tweet atan akademisyenler içeride ya da bu konuda fikir söyleyen sendikacılar içeride. Rahatsızlığını dile getiren TÜSİAD başkanı ifadede. Ondan sonra dönüyor dolaşıyor, düşen borsadan hesap sormaya, bundan işlem yapmaya kalkıyor. Gerçeğe aykırı bilgi veren varsa, bir yılda 650 bin konut yapacağım diye söz verip üçte birini yapıp, iki yılda üçte birini yapıp, onun da onda birine bile konteynerde kalanları taşıyamayan Recep Tayyip Erdoğan, seçim kazanmak için ‘Bir yılda konutunuza geçeceksiniz’ demişti. Depremzedelerin yüzde 90’ı halen daha konteynırlarda kalıyor. Kendisini üzmeyen istatistik kurumuna aralıkta enflasyonu yüzde 1 ilan ettirip yüzde 4 maaşlardan zam çalıp, ocak ayında 5,5 ilan edenler gerçek dışı bilgiyi yayıyorlar.
Mehmet Şimşek para bulmak için dünyayı geziyor: Loto oynar gibi enflasyon hedefini iki üç ayda bir yükseltip halkı yanıltıyor ama zammı yanlış hesaplanan hedef enflasyona göre veriyorlar. Dillerine pelesenk olan tek haneli enflasyon, hatta Mehmet Şimşek’in hedefi yüzde 5’ti. Şu anda enflasyon ortada, Mehmet Şimşek ortada yok. Dünyayı geziyor para bulmak için. Eskiden emekli ikramiyesiyle ev alınabiliyordu, araç alınabiliyordu. Bugün Türkiye’de iktidarın yarattığı sorunların başında barınma ve konut geliyor. Bir yılda 650 bin konut vaadi iki yıl sonunda bir yalan oldu, söylediğim gibi. Ama bir yandan o konutu vermek için bile depremzedenin önüne boş senet koyuyorlar, bir de anahtar. ‘Konutunu alacaksan boş senete imza at.’ Depremzede konut çıksa dahi o senete imza atacak cesareti olmadığından, gittiği konuttaki 800 lira aidata gücü olmadığından, işi olmadığından, elektrik, su, doğal gaza verecek parası olmadığından konteynırda kalmaya devam ediyor.
Bakan Kurum’a: Akşamları İstanbul’un maketine bakıyor: Şimdi kazançlı yatırım kampanyası diye orta sınıf için bir kampanya başlatıyorlarmış. Aradık, sorduk. Avcılar’da 1+1, değil öyle 3+1, 1+1, 7,5 milyon. Orta sınıf için konut kampanyası. Bu konuta 5 yıl boyunca 180.000 lira faiz, taksit ödeyebilenler sahip olacak. Türkiye’de 5 yıl üst üste, hem de başladığı fiyatla değil her yıl zamlanarak 180.000 lirayı aylık ödeyebilenin Avcılar’da 1+1 konut alabildiği, buna da orta sınıf için kazançlı yatırım kampanyası dedikleri bir ülkeye geldik. Asgari ücret 22.000 lira. Biz hesap ettik. 8 asgari ücretli birleşirse, 5 yıl bütün maaşlarını bunlara verirse bir tanesi 1+1 konuta geçebiliyor. Emekli için ise 13 emekli her ay aldıkları maaşı bir araya getirip 13 emekli maaşını 5 yıl Tayyip Bey’e verirse, 5 yılın sonunda 1+1 konut veriyor Tayyip Bey. Emekliyi getirdiği nokta, asgari ücretliyi getirdiği nokta, Türkiye’de barınma sorununu getirdiği nokta ortada. Bakan Kurum, zenginlere hitap eden bu kampanyayı açıklarken bir de ‘2025 sonunda yeni sosyal konut projeleri de yapacağız’ dedi, utanmadan sıkılmadan. Bu Bakan Kurum, biliyorsunuz ‘Biz deprem konutları yaptık’ diyen, ‘CHP bunların maketini de yapamazdı’ deyip, CHP’nin bir yeri yönetmek için ancak maket yapabileceğini söyleyip CHP’yi küçümseyen kurum ne yapıyor evde akşamları, biliyor musunuz? En son seçimde nereye adaydı bu? İstanbul’a. İstanbul’un maketine bakıyor akşamları, maketine. İstanbul’un maketiyle oynuyor. Bakan Kurum, o bütün cesametiyle ve girmediği kavgada gösterdiği cesaretiyle, bizim Adıyaman Belediye Başkanı, depremde Adıyaman’da ‘Hayat normale döndü’ diyen dönemin Ulaştırma Bakanı’nın iki yapasına yapışmıştı, iki yakasına.