1938 Münih’ten 2025 Washington’a…
01 Mart 2025

Alman lider Hitler, 1938’de o zamanki adı Çekoslovakya olan ülkenin bir bölümünü Almanya’ya katmak istiyordu; çünkü orada etnik Almanlat yaşıyordu.

O yıl Birleşik Krallık ve Fransa Başbakanları Münih’e, Hitler’le buluşmaya gittiler, kendilerince “barışı kurtarmak” istiyorlardı; Hitler’e Sudetland adı verilen bölgeyi kendi topraklarına katması için izin verdiler.

Alman orduları sadece 6 hafta sonra sadece Sudetland değil Prag’a kadar girmiş, bütün Çekoslovakya’yı işgal etmişti.

Münih’te bu anlaşma yapılırken Çekoslovakya masada bile değildi; o zamanın “büyük güçler”i Fransa ve İngiltere bu ülkeyi Hitler’e vererek onu yatıştıracaklarını sanıyordu.

Oysa aynı toplantıyı ve anlaşmayı Hitler çok farklı okuyordu İngiliz ve Fransız Başbakanından. Ona göre Fransa ve İngiltere, Almanya’ya karşı duramayacak kadar zayıftı, anlaşma bu zayıflığın göstergesiydi.

O, Çekoslovakya’nın hemen ardından bu kez Polonya’dan Danzig Koridorunu istemeye başladı. Fransa ve İngiltere’nin onu durdurmayacağından emindi.

2. Dünya Savaşı böyle başladı işte.

2014’te Vladimir Putin, Ukrayna’da kendisine dost devlet başkanının ülkeden kaçmak zorunda kalmasının ardından bu ülke topraklarında yaşayan Rusların Rusya’ya katılmak istediğini söyleyip Ukrayna’yı işgale girişti. Rus azınlıkla hiç ilgisi olmayan Kırım’ı Rusya’ya kattı ve ilhak etti. Ukrayna’nın doğusunda kimi toprak parçalarını da işgal etti.

Dünya, aynen 1938 Münih utancında olduğu gibi Putin’e askeri bir karşılık vermek yerine onu izole edip yaptırımlarla yola getireceğini düşündü.

Oysa Putin bu yaptırımları tam tersine Rusya içinde kendi iktidarını ve propagandasını konsolide etmek için kullandı, müthiş bir milliyetçilik dalgası başlattı.

2021’de Ukrayna’da Volodimir Zelenski’yi iktidara getiren temel seçim vaadi, ülke topraklarını geri alma çabasıydı. Ukrayna halkı onu çoğunlukla seçti. Zelenski, Batı ile yakınlaşma yanlısıydı, ülkesini NATO’ya üye yaparak Rusya’ya karşı güvenlik garantisi edinme peşindeydi.

Putin bunun ihtimalinden bile hoşlanmadı, 2022 Şubat ayında Ukrayna’yı işgale girişti. Herkes Ukrayna’nın birkaç hafta içinde işgal edileceğini düşünüyordu ama Ukrayna ordusu Rus ordusunu Kiev önünden püskürtmeyi başardı. Ardından Batı askeri yardımları geldi ve Rusya dev ordusuna rağmen 3 yılda Ukrayna’nın sadece yüzde 19’unu işgal edebildi. Savaş halen siper savaşına dönmüş durumda.

Ama son birkaç ayda önemli bir gelişme oldu. Ukrayna’nın bu savaşta en büyük destekçisi Amerika taraf değiştirdi. Rusya ile yakınlaştı, Ukrayna’yı aşağılamaya başladı.

Dün Washington DC’de Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın Beyaz Saray’da gördüğü muamele, uğradığı hakaretler, özellikle Amerikan Başkan Yardımcısının Hitler’i aratmayan kibirli tutumu, dünyamızın dönüp dolaşıp yeniden bir 1938 Münih ortamına geri geldiğini gösteriyor.

Trump, “Ben kendimi Rusya ile hizalamıyorum” dese bile hizalıyor aslında. Mesela dönüp Zelenski’ye “Elindeki kartlar çok zayıf” diyor, “Bu savaşı kazanamazsın” diyor.

Kazanamayacağı elbette belli. Karşısında dev Rusya varken minik Ukrayna’nın o dev makineyi tek başına yenmesi söz konusu olamaz. Çekoslovakya ordusu da Hitler ordusuna direnememişti.

Mesele, Ukrayna değil, yarın Rusya’nın bu ülkenin ardından nereyi isteyeceği.

Trans Dinyester adı verilen bölgeyi, yani Moldova ve kısmen Romanya’yı ister mi? Ya içinde hatırı sayılır miktarda Rus yaşayan Baltık cumhuriyetlerini? Gürcistan’ın üçte biri zaten fiili Rus işgali altında.

Nerede durur Putin? Mesela Polonya’yı bağımsız bırakır mı? 

Bu soruların tamamı soruluyor, çünkü Amerika, Avrupa kıtasının güvenlik mimarisini bir kepçe darbesiyle yıktı. NATO şemsiyesi hala var mı yok mu, kimse emin değil. Ve uzun yıllardır NATO’yu zayıflatma peşinde olan Putin kendisi bile ortaya çıkan durumdan, arzuladığı şeyin Amerika eliyle ve bu kadar kısa sürede gerçekleşmesinden şaşkın aslında.

Yarın Avrupalı liderler bir kez daha, bu sefer Londra’da toplanıyor. Bu toplantıya Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da davetli. Avrupalılar, “Amerika olmadan bir güvenlik mimarisi kurabilir miyiz” sorusunu tartışacak.

Örneğin Amerikan nükleer şemsiyesi yoksa, acaba Fransa ve İngiltere Rusya’ya karşı nükleer caydırıcılık yaratabilir mi? Örneğin, Amerikan hava savunma sistemleri olmayacaksa, Avrupa kendi hava savunmasını kendisi yapabilir mi? Örneğin Avrupa savunmanın ötesine geçip Rusya’ya karşı bir caydırıcılık yaratabilir mi?

Dün Beyaz Saray’da yaşanan şey öyle sıradan bir terbiyesizlik değildi. Bildiğimiz anlamda dünyanın sona erdiğinin duyurulmasıydı.

Bakalım Amerikalılar bu yeni dünyada mutlu olacaklar mı?

ÇOK OKUNANLAR