Hepimizin hayatında değiştiğimiz, başka biri olduğumuz, hayata farklı açıdan baktığımız dönüm noktaları oldu ve olmaya devam edecek. Benim hayatımdaki dönüm noktalarından biri, işe ilk girdiğim yıl hatta ilk aylarımda yaşandı. Bir çok insanın yapmak istemediği işler ve pozisyonlara bazen gönüllü, bazen zorunlu olarak katılarak iş hayatımın ilk yılından itibaren kendi kariyerimi yönetmeye çalıştım.Her zaman başarılı olamadım ama pusulayı elimden bırakmadım. Hakkımda karar vericiler benim için yeni iş ve pozisyon için kararlar alırken, yeteneklerimi ve değerlerimi bilerek bana uygun işler seçtiler.
Üniversiteden mezun olup, pazarlama alanında yüksek lisansımı yaparken, daha sınavlarımı vermeden gazetede gördüğüm ve beni heyecanlandıran bir iş ilanına başvurmak için ilk özgeçmişimi yazıp gönderdim. Kurumsal hayata pazarlama uzmanı olarak girdiğim ilk yıl bize verilen tek bir iş vardı: Türkiye’nin her yerindeki bayilik bölgelerine gidip, on günü geçen seyahatlerde o bölgenin tüm satış noktalarını tek tek ziyaret etmek, bilgi toplamak, sonra İstanbul’a dönünce bu bilgileri tabloya döküp, bayilik ve bölge için eleştiriler ve önerileri içeren bir rapor hazırlamak. İlk başta üniversite mezunu için basit bir iş olarak kulağa gelebilir. Ama öğretisi çok büyüktü.
Seyahat süresince ekip arkadaşlarınızla ve ekip liderinizle iyi geçinmeniz gerekirken, gittiğiniz bölgede her gün onlarca noktayı tek tek ziyaret ederek bilgi toplamak çok önemliydi. Üstelik sorduğumuz soruların çoğu rakamsal olup, genelde satış noktalarının tahminine dayalı bilgilerdi ve hata yapmaya çok açıktı. Çok analitik ve dikkatli olmanız gerekliydi. Her seyahatte farklı bölgelerden bayilik ziyaretleri yapmak bana, farklı insanları ve kültürleri tanıtırken, ürün ve perakende pazarıyla ilgili tüm bilgileri ilk elden öğrenme fırsatı sundu. Bu görev, şirketin satış ve pazarlama alanında işe başlayanlar için en iyi işbaşı eğitimiydi. Yıllarca bu işi yapanlar, bayi yönetimi ve pazarlama alanında en iyi uzmanlar haline geldi.
Gençler sahada yetişerek en önemli pozisyonlara yükseldi
İlk seyahatimde Antakya ve Silifke bölgelerini ziyaret ederek güneyin sıcak insanlarıyla tanışma, mutfaklarını ve misafirperverliklerini tanıma şansım oldu. Bayiler ve satış ekipleri, yazacağımız raporların önemini bildiklerinden dolayı bizi çok iyi ağırlarlardı. İkinci seyahatimde ise İzmir’in iç bölgelerine, Ödemiş, Tire, Torbalı ve Kiraz ilçelerine gittik. Bu seyahatlerde sattığım ürünü, kimin nasıl sattığını, fiyatlandırmayı, stoklamayı, rekabeti, iletişimi ve en önemlisi yaptığım işi anlamaya başladım. Bu yüzden pazarı, bölgeyi, bayiyi, rakibi, satışçıyı ve tüketiciyi anlamak ve merkezde üretilen stratejilerin sahada nasıl çalıştığını öğrenmek için ilk işin pazar gezileri ve birebir görüşmeler olduğunu ilk üç ayda öğrenmeye başlamış oldum. Şirket, bu iş için işe aldığı gençleri sahadan yetiştirerek en önemli pozisyonlara kadar yükseltti.
İyi üniversitelerden mezun olmuş gençler, bu pozisyonun masa başı değil, sahada ve hatta kamyon arkasında yapılması gerektiğini duyunca işe başvurularını geri çekiyorlardı. Ya da hiç başvurmuyorlardı. Bazen bir işin ne olduğundan çok, o işin size yapacağı katkıyı anlamak daha önemlidir. ‘Şirkette kaç kişi bu pozisyondan başlayarak hangi pozisyonlara geldi?’ sorusu, aradığınız cevabı verebilir.
İşte bizim de kutup yıldızlarımız olan yöneticilerimiz, yıllar önce bu işi yapmış, bayi ve saha gezilerini bilmiş ve yazdığımız raporları satır satır okuyarak yorum yapıp bize geri göndermiş insanlardı. Bu yüzden hiçbir işi küçümsememeyi öğrendim. İlk başta havalı görünmeyen işler, hayatınızı değiştirebilecek fırsatlar barındırabilir. Benim için en önemli katkısı, öğrenmesi yıllar sürecek ürün ve dağıtım bilgileri, ilişki yönetimi, şirket-bayi ilişkisi, satış teknikleri ve farklı bakış açılarını bu seyahatlerde daha kısa sürede öğrenmem oldu.
İkinci seyahatimi bitirip raporumu yazarken şirkette bir hareketlilik oldu. Yurtdışından gelen bir danışmanlık şirketi, sistemleri ve verimliliği artırmak için küçük bir çalışma grubu kuracak ve her departmandan bir kişi bu ekibe dahil edilecekti. Ben daha ofisin en gençlerinden biri olduğum için işimi yapıp süreci izliyordum. Bir gün, kıdemli uzmanlardan biri içeri girip, ‘İngilizler birini istiyor, kim gitmek ister?’ diye sordu. ‘Ben giderim’ diyerek ayağa kalktım. Benden başka aday çıkmadı.
Belki de başkalarının bilinçsiz yargılarından etkilenmemeyi o gün öğrendim. Çünkü o gün kariyerim değişmeye başlamıştı. Ertesi gün yine yukarıdan çağrı geldi. Ama bu sefer ‘Birini gönderin’ değil, ‘Tuğrul’u gönderin’ talebiydi. O gün çıktığım o kapıdan, bir daha aşağıdaki masama geri dönmedim.
Kariyerim bir kağıda döküman Pritt’leyerek başladı
İngiliz danışmanlık ekibine katılarak satış departmanının sorumluluğunu aldım. Aylarca satış ekipleriyle görüştüm, belgeler topladım, kamyonlara binerek sahada çalıştım ve sonunda şirketin sistemlerini geliştirmek için bir model oluşturduk. Böylece masa başında oturarak değil, sahada yaşayarak ve öğrenerek kariyerimi şekillendirdim. Yukarı çıkıp bir kağıda döküman Pritt’leyerek başlayan yeni kariyerim, İngilizlerle beraber altı ay İstanbul fabrikası, üç ay İzmir fabrikası, üç ay Adana fabrikası ve son olarak Isuzu kamyon üretim tesislerinde yerli danışman olarak devam etti.
Ekip olarak gittiğimiz her şehirde bizim için tutulan altlı üstlü dairelerde neredeyse bir yıla yakın İngiliz arkadaşlarla birlikte vakit geçirdik. İngilizler projeyi tamamlayıp evlerine döndüklerinde ise bu işlerin takibi ve iyileştirilmesi için kurulan departmanda çalışmaya devam ettim. İngilizlerden öğrendiğim sadece iş değil, aynı zamanda bir yaşam biçimiydi. Bugün bile yıllar önce beraber çalıştığım İngiliz danışmanlar en iyi arkadaşlarımdan.
Toplantıda nasıl konuşulur, ne yenir ne içilir, nerede ne giyilir gibi iş hayatına dair aklınıza gelebilecek her şeyi İngilizleri gözlemleyerek ve sorarak kariyerimin ilk yıllarında en üst seviyede öğrenmiş ve iş dünyasındaki acemiliğimi hızla atmıştım. Onlardan öğrendiğim cüretkarlık, iyi dinleme ve anlama, doğru soru sorma ve yüzlerce yeni özelliği çoktan heybeme katmıştım. Kimden, nerede ve ne zaman öğreneceğinizi bilmeniz imkansızdır. İyi dinlemeniz, soru sormanız ve merak etmeniz yeterli.
Bazen bakkal teyzeden, bazen bir dolum şefinden, bazen İngiliz danışmandan ve bazen de kat çaycısından öğrenecekleriniz, en iyi patronlardan veya en pahalı danışmanlardan bile öğrenme şansınız olmayan şeyler olabilir. Başkalarının beğenmediği ve istemediği işleri talep et. Özellikle fark yaratacak ve ilk defa hayata geçecek işler ve projeler çok şey katar. Fırsatları kaçırma!