Sevgi: Aynı Dili Konuşup Farklı Anlayanlar
11 Mart 2025

Sevgi… Günümüz dünyasında anlamı giderek aşınan, en çok arzulanan, ruhu ve bedeni besleyen en yüce duygu… Ancak, bu evrensel hissin herkes için aynı olmadığını, farklı şekillerde ifade edilip algılandığını fark etmek çoğu zaman kolay olmaz. İnsan ilişkilerindeki en büyük kırgınlıklardan biri, sevildiğimizden emin olamamaktır.

Birçok insan, eşi, ailesi, dostları ya da meslektaşları tarafından yeterince sevilmediğini düşünüyor; içten içe üzülüyor, bazen de bunu kelimelere döküyor. Oysa aynı duyguları karşısındaki de hissediyor olabilir. Gerçek bir sevgisizlik mi söz konusudur, yoksa sevgiyi farklı dillerde konuşanların birbirini anlayamaması mı?

Sevginin Renkleri ve Tonları

Her sevgi aynı mıdır? Elbette hayır. Kimileri sevgisini sözlere döker—“Seni seviyorum” der, iltifat eder, sevgisini övgülerle gösterir. Onlar için sevgi, kelimelerle anlam kazanır. Kimileri ise sözlerden çok, eylemleriyle sever; küçük jestler, fedakârlıklar, zor zamanlarda yanı başında olmak… Bazen bir fincan kahveyle, bazen hiç beklenmedik bir anda uzanan bir el ile…

Bazıları sevgiyi ten temasında bulur. Bir dokunuş, sıcacık bir sarılma, yanağa kondurulan masum bir öpücük onlar için en büyük sevgi göstergesidir. Kimi ise birlikte geçirilen zamana değer verir; sohbetler, uzun yürüyüşler, paylaşılan anlar onun için sevgiyi anlamlı kılar. Ve elbette, sevdiğini küçük ya da büyük hediyelerle mutlu etmeye çalışanlar da vardır. Bir anlam taşıyan her armağan, “Seni önemsiyorum” demenin başka bir yoludur.

Ancak burada yapılan en büyük hata, sevgiyi sadece kendi anladığımız biçimde beklemek ya da vermektir. Sevdiğimiz insanın sevgisini hissedemiyorsak, belki de onun farklı bir sevgi dilinde konuştuğunu fark etmiyoruzdur.

Sevgi Dilleri Değişir mi?

Bir insanın sevgi dili, yaşamı boyunca aynı mı kalır? Pek de öyle değil. Çocukken sevgiyi sarılmalarla hisseden biri, büyüdükçe sevgiye dair beklentilerini sözlere veya eylemlere kaydırabilir. Genç yaşlarda takdir edilmek ve onaylanmak isteyen biri, yıllar içinde birlikte geçirilen vaktin daha kıymetli olduğunu fark edebilir.

İlişkiler de sevgi dillerimizi şekillendirir. Kimileri içgüdüsel olarak birbirlerinin dilini anlar, kimileri ise öğrenmek zorundadır. Sevginin en kırılgan noktası, karşımızdakinin bizim gibi sevmesini beklemektir. Oysa uzun ve güçlü bağlar, sevgiyi karşılıklı anlamaya çabalayanlar tarafından kurulur.

Gerçek Sevgi Anlamakla Başlar

Sevdiğimiz insanlarla daha derin bağlar kurabilmek için yalnızca söylediklerine değil, davranışlarına da kulak vermeliyiz. Belki sevdiğimiz kişi, sevgisini kelimelerle anlatamıyordur ama her sabah çayımızı demleyerek, üşüdüğümüzde üzerimize bir battaniye örterek, hayatımıza küçük ama anlamlı dokunuşlar yaparak sevgisini göstermeye çalışıyordur.

Gerçek sevgi, kendi bildiğimiz dili dayatmak değil, karşımızdakinin kalbinin sesini öğrenmeye çalışmaktır. Eğer birinin sevgi dili sözlerse, ona sevgimizi kelimelerle anlatmalıyız. Eğer dokunuşlarla sevgiyi hissediyorsa, daha fazla sarılmalı, elini tutmalıyız. Eğer birlikte geçirilen zamandan besleniyorsa, ona gerçekten vakit ayırmalıyız.

Sevgi Öğrenilir mi?

Sevgi sabit bir olgu değildir. Hayat, şartlar, duygusal evrimimiz ve yaşanmışlıklarımız, sevgiye bakışımızı da değiştirir. En güçlü ilişkiler, sevgiyi sadece hissetmekle kalmayıp onu bilinçli şekilde besleyenler tarafından kurulur. Sevginin dili yalnızca bizim nasıl sevdiğimizi değil, sevdiğimiz kişinin nasıl sevildiğini de kapsadığında, o ilişki derinleşir ve anlam kazanır.

Tıpkı İngilizce, Fransızca, Rusça veya Çince gibi dilleri öğrenmek için çaba harcadığımız gibi, sevdiğimiz insanların sevgi dillerini de anlamaya çalışmalıyız. Gerçek sevgi, sadece kendi dilimizde konuşmak değil, sevdiğimiz insanın kalbinin sesini duymaktır.

ÇOK OKUNANLAR