Erdoğan’ın ‘Nass’ı, Trump’ın gümrük vergisi: Bilime karşı savaşan liderler çağı
13 Mart 2025

Dünya Ticaret Örgütü, aynen Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu IMF gibi 2. Dünya Savaşı sonrasının yeni dünya düzeninde Amerika öncülüğünde kurulmuş bir uluslararası örgüt.

DTÖ’nün DB veya IMF’den farkı, kurulmasının çok daha uzun sürmesi ve görece daha genç bir örgüt olması.

Uzun sürdü kurulması, çünkü uluslararası ticaret sahiden çok zorlu bir alan ve sadece ticarete konu olan mallar ve hizmetlerin dünya çapında standart biçimde kodlanması bile büyük bir mesele.

DTÖ varlığını iktisat biliminin modern kapitalizmin kurucusu sayılan büyük düşünür Adam Smith’ten bu yana kaydettiği ilerlemelere borçlu. Bu ilerlemeler, popüler ve ilk akla gelen çözüm olan gümrük duvarları arkasında korunan bir ekonominin doğru değil yanlış olduğunu bize söyler.

Neden yanlış? Basit bir sebeple:

Siz gümrük duvarını yükseltip içeride bir sanayiyi korumaya kalktığınızda karşı taraflar da aynı duvarı yükseltmeye başlarlar. Bunun sonucu, sanayilerin sadece iç pazarlara bağımlı olmasını getirir, çünkü ihracat imkanları kısıtlanır.

Bu kısıt en sonunda hem fiyatların artmasını hem de üretimin rekabetsizlikten ötürü kalitesinin düşmesini getirir.

Tabii bunun bir de tam tersi durum var. Gümrük duvarınız hiç yok veya eşit seviyede, ama rakibiniz damping yapıyor, fiyatları bile isteye düşürerek sizin sanayinizi öldürüyor, iç pazarınızı ele geçiriyor. Bu da en az gümrük duvarı kadar sakıncalı bir durum; çünkü nihayetinde o da rekabeti engelliyor.

Oysa tüketici için de, endüstriler için de en ideal durum, tam rekabet şartlarının yaşandığı durum. O yüzden DTÖ gümrük duvarlarını engellemeye çalıştığı gibi damping, yani aşırı indirimi de engellemeye çalışan bir örgüt.

Şimdi Amerikan Başkanı Donald Trump ülkesini DTÖ’den çıkartmayı bile düşünüyor. İşte gümrük duvarlarını yükseltmeye başladı, öyle ‘tarife dışı engel’ denen şeyleri bile kullanmıyor, doğrudan gümrük vergisi tarifelerine zam yapıyor.

Yine iktisat bilimi bize der ki, gümrük vergilerini yükseltmenin de bir optimum noktası var. Bir yere kadar bu vergilerden yüksek gelir elde edebilirsiniz evet ama o sınırı aştığınızda elde edeceğiniz gelir düşer, çünkü ithalatı durdurmuş olursunuz.

Trump, Amerikan federal hükümetinin vergi gelirlerini gümrük vergileri yoluyla arttırmak ve bu sayede hem bütçe açığını sınırlarken hem de belki Amerikan halkının gelir vergilerinde indirime gitmek istiyor. Hayran olduğu 19. yüzyılın son yıllarının başkanı McKinley’in ilk döneminde yaptığı buydu.

Yalnız sorun şu ki, Amerikan ekonomisinin üzerine gümrük vergisi konan ürünlerin pek çoğunu üretecek kapasitesi yok. Bu üretim için ciddi yatırım yapılması gerek, o yatırımlara dair bir hazırlık da görülmüyor.

Dolayısıyla gümrük vergilerinin kısa vadeli etkisi, Amerikalıların satın aldığı ürün ve hizmetlerin pahalanması olacak kaçınılmaz biçimde. Kanada ve Meksika’dan ithal edilen otomobillere vergi koymak demek, o otomobillerin Amerikalı üreticilerini vergilendirmek demek örneğin. Vergiyi sonunda tüketici öder.

Orta vadede bu üretim kapasitesi sahiden Amerika’ya dönebilir, Trump’ın umduğu gibi ülkesine yatırım yağmuru başlayabilir; çünkü Amerikan iç pazarı çok kuvvetli ve büyük bir pazar, kimse “Ben oraya satmasam da olur” diyemez.

Ancak bu ürünler Amerika’da üretildiğinde de durum değişmez; fiyatları yine artar. Çünkü en başta o fabrikaların Meksika veya Kanada’ya gitmesinin bir sebebi vardı: İşçi ücretlerinin görece daha düşük olması. O sebep ortadan kalkmayacak.

Benzer bir durumu biz ülkemizde yaşıyoruz. Konfeksiyon endüstrimiz büyük ölçüde yurt dışına, en çok da Mısır’a kaydı. Sebep Türkiye’deki işçilik ücretlerinin bu endüstri için çok yüksel bir seviyeye gelmesi. Türkiye’de konfeksiyonda çalışanlar büyük bir hızla işsizler ordusuna katılıyor, Türkiye uzun yıllar sonra ilk kez net konfeksiyon ithalatçısı durumuna geçti; ithal ettiğimiz şeylerin önemli bölümü Türk şirketlerin ürünleri. Diyelim Türkiye de Trump’ın yaptığını yapsa ve bunlara gümrük vergisini yükseltse kimi cezalandırmış olacak? Türk tüketicisini. O konfeksiyon atölyeleri geri dönse bile cezalandırılan yerli tüketici olmaya devam edecek.

İktisat bilimine direniş Türkiye’e bizim yabancısı olmadığımız bir şey. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dinen faize karşı, bu biliniyor. Ama o faiz karşıtlığını 2018’de bir kademe yükseltti ve bunun arkasına kendince bir iktisat teorisi koydu, “Faiz enflasyonun sonucu değil sebebi” dedi.

Bu görüşün sonuçlarını bugün hala yüzde 40 seviyesinde olan enflasyonla çok iyi biliyoruz biz. Cumhurbaşkanı’nın bilime karşı verdiği savaşın bedelini hep birlikte ödemeye devam ediyoruz.

Şimdi benzer bir durum Amerika’da yaşanacak. Bilime karşı savaşında Trump’ın yaratacağı bedeli de, korkarım ona oy verip ümitlenen orta alt sınıf beyaz Amerikalılar ödeyecek en son; o Amerikalıların en çok kızdığı Kaliforniyalı orta ve orta üst sınıflar daha düşük bedelle bu işin içinden çıkacak.

ÇOK OKUNANLAR