Çarşamba sabahı Ekrem İmamoğlu’na şafak baskınıyla başlayan fırtınanın karar gününe geldik çattık.
Bugün, belki de gece Ekrem İmamoğlu adliyeye gönderilecek, birer kez de orada sorguya çekilecek ve sonra ya evine gönderilecek ya cezaevine.
İmamoğlu için bu kararı savcının veya karşısına çıkacağı sulh ceza hakiminin vermeyeceğini hepimiz biliyoruz.
Kararı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan verecek.
Kimse boşu boşuna “Bağımsız yargı” lafları etmesin; Cumhurbaşkanı’nın rahip Brunson’dan gazeteci Deniz Yücel’e ve Osman Kavala’ya dek tek tek bireylerin özgürlüğü hakkında geçmişte kararlar verdiğini biliyoruz, bugün de durumun farklı olmasını beklemiyoruz.
Öyle çok fazla seçenek de yok ortada: İki karardan biri verilecek.
Ya Cumhurbaşkanı, orijinal stratejisinden vazgeçmeyecek ve ortaya çıkan bütün tepkiye ve ağır maliyete rağmen “İnceldiği yerden kopsun” diyerek İmamoğlu’nu tutuklayıp hapse gönderecek ya da geri adım atacak, “zararın neresinden dönülse kârdır” diyecek ve İmamoğlu’nun mesela ev hapsiyle veya daha hafif bir adli tedbirle serbest kalmasını sağlayacak.
Ama her iki durumda da, İmamoğlu’nun yarın CHP’nin resmen Cumhurbaşkanı adayı haline gelmesini engelleyemeyecek; hatta kendisi açısından daha fenası olacak, İmamoğlu belki de milyondan fazla CHP’li ile bir o kadar parti üyesi olmayanın oylarıyla Cumhurbaşkanı adayı olacak. Oysa hiç müdahale edilmese ön seçime katılım yüzde 40 civarında olacak, İmamoğlu en fazla 700-800 bin oyla Cumhurbaşkanı adayı olabilecekti. Şimdi Mansur Yavaş bile gidip ona oy verecek.
Gelin Cumhurbaşkanı’nın seçeneklerini ve bunların olası sonuçlarını tek tek konuşalım…
İnceldiği yerden kopsun derse…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açısından baskın seçenek, onun bu krizi tırmandırması, İmamoğlu’nun tutuklanması.
Savcılığın dosyasını günlerdir savunuyor Cumhurbaşkanı, işin terör kısmından çok yolsuzluk kısmıyla ilgili gözüküyor ve dosyaya da bir hayli hakim gözüküyor.
Zaten tersi beklenemezdi. Böyle bir operasyon ondan habersiz ve onun onayı alınmadan yapılmış olsa on kere çıkıp kükremişti.
Böyle bir dosya kendisine sunulduğunda en azından savcıya “Gereği neyse yapılsın” dediğini tahmin ettiğim Cumhurbaşkanı’nın bu hareketin sonuçlarını tahmin etmemesi mümkün değildi.
Nitekim bu sonuçlar tahmin edildiği için daha şafak operasyonu yapılmadan İstanbul’da olağanüstü önlemler alınmaya başlanmıştı. Belli ki ciddi bir toplumsal tepkiden korkuluyordu, yollar, metro istasyonları, Taksim Meydanı vs kapatılmıştı.
Ama umulmayan veya akla gelmeyen şey ekonomik tepkiydi. O yüzden Mehmet Şimşek’e ve Merkez Bankası’na haber verilmemişti operasyon; onlar hazırlıksız yakalandılar. Oysa daha birkaç hafta önce TÜSİAD’ın başkanı ve YİK Başkanı’nın savcılığa ifadeye getirtilmesi bile Türkiye’ye 7 milyar dolara malolmuştu, bunu atladılar.
Erdoğan’ın eğer esas stratejisi CHP’yi sokağa çekmek ve bu yolla bu partiyi kriminalize edip muhafazakar tabandan çekeceği oyları ürkütmektiyse, ki bence öyle, o zaman Cumhurbaşkanı “İnceldiği yereden kopsun” diyecek, krizde el yükseltecektir.
Tutuklama kararını sokak olayları, CHP mitinglerine polis müdahalesi izleyebilir.
Ancak bu stratejinin kaçınılmaz bir mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) var: Bu türden bir yüksek gerginliğin seçimin normal zamanı olan 2028 Mayıs ayına kadar sürmesini istemez Erdoğan, çünkü Türkiye’yi yönetmesi çok zorlaşır, o yüzden bu yılın sonunda veya önümüzdeki yılın başında seçime gitmesi gerekir.
Hatta son birkaç günde doğan ekonomik hasarın olası sonuçlarından ötürü seçimi daha erken bir zamana, mesela sonbahara da çekebilir. CHP’yi ve muhalefeti İmamoğlu’nun cezaevinde olacağı bir adaylık süreci ile yüz yüze bırakan bir seçime zorlayabilir, partinin Mansur Yavaş’ı tercih ederek kendi içinde bölünmesini umabilir.
Veya kartlarını elinde tutarken bir adım geri çekilebilir…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ikinci seçeneği, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmaması ama başının üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallanan davalar ve adli kontrol yöntemiyle yıpratılmaya devam edilmesi olabilir.
İmamoğlu’nun cezaevine değil kendi evine dönecek olması, CHP’nin sokakta durmak için bahanesini elinden alır, destekçi kitlelerin motivasyonunu da azaltır.
Ev hapsine alınacak olan İmamoğlu’nun hareket imkanı ve propaganda olanakları çok sınırlanmış olacağı için etkinliği de ister istemez düşer.
Çarşambadan bugüne kontrollu bir kriz yaşanmış olur, Merkez Bankası önümüzdeki hafta krizin etkilerini telafi edebilir.
Yurt dışından henüz ciddi tepki gelmemiş olması, Erdoğan’ın düne kadar sahip olduğu dış politika ajandasını bir yol kazasına uğramadan sürdürmesine yardımcı olur.
PKK’ya sahiden silah bıraktırılması çok büyük bir prestij ve zafer olarak hanesine yazılır. DEM Parti’nin muhalefet saflarına katılması engellenebilir, Erdoğan bir miktar Kürt seçmen oyunu kazanmak için ümitlenebilir.
Üzerindeki erken seçim baskısı bir kez daha hafifler ve gözünü yeniden 2027 sonuna dikebilir.
Bakalım hangisini seçecek
Burada Cumhurbaşkanı’nın önündeki iki seçeneğin olası sonuçlarını kendimce hayal etmeye çalıştım.
Ekrem İmamoğlu bugün poliste Terörle Mücadele Şubesinde ifade verecek, sonra da adliyeye sevk edilecek.
Bazı gazete haberlerine bakılacak olursa, adliyeye sevki saat 21.00’i bulacak İmamoğlu’nun.
Cumartesiyi pazara bağlayan gece hayli uzun olacak gibi duruyor.