Güzel günler ‘dar koridor’da
28 Mart 2025

Hepimizin malumu son günlerde gündemimizi son derece tatsız haberler meşgul ediyor. Yaşanan çalkantı ekonomiye de jet hızıyla tesir etti. Bir haftadan kısa bir sürede yaklaşık bir buçuk yıldır bin bir zorlukla biriktirilen rezervlerin en az 25 milyar dolarının kaybedildiği ifade ediliyor. Toplam kaybın ne kadar olacağı ise henüz belirsiz. Sonuç yine faiz artışı, yine enflasyon, yine umutsuzluk.

Demokrasi ve ekonomi arasındaki yakın ilişki

Demokrasi ile ekonomi arasındaki ilişki Antik Yunan’dan beri tartışma konusu. Acemoğlu ve Robinson’ın belirttiği üzere veriler doğru okunup analiz edildiğinde demokrasinin ekonomi üzerindeki olumlu etkisi açıkça görülüyor. Demokratikleşen bir ülkenin ekonomisi 7-8 yıl içerisinde iyileşmeye başlıyor, 15 yılın sonunda ise olumlu bir ivme kazanıyor. Zamanla ekonomi daha da güçleniyor. Demokratik bir sistem benimsendikten 25 yıl sonra kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasıla %25 oranında artış gösteriyor.

2000 senesinden itibaren ülkelerin %60’ının demokratik olduğu belirtiliyor. Şüphesiz ki her demokratik ülkenin ekonomisi aynı derecede güçlü değil. Benzer şekilde ülkelerin refah oranı, gelişme hızı, ülkelerce sunulan eğitim ve sağlık kalitesi, vatandaşların kamu hizmetlerine erişimi gibi temel faktörler de demokratik ülkeler arasında ciddi ölçüde farklılıklar gösteriyor. Peki demokratik ülkeler arasındaki bu farklılıklar neye dayanıyor? Aklımıza ilk olarak gelebilecek coğrafya, yeraltı zenginlikleri, kültürel farklılıklar gibi çeşitli faktörlerin tamamı farklı ülkelere farklı şekillerde tesir ediyor. Bazı ülkeler galip geldikleri bir savaş sonucu güçlenebilirken, bazı ülkeler galip geldikleri bir savaşın sonucunda zayıflayabiliyor. Acemoğlu ve Robinson’ın geliştirdiği “dar koridor” teorisi zamandan ve coğrafyadan bağımsız olarak bu değişiklikleri anlamlı bir şekilde açıklayabiliyor.

Güzel günler sadece “dar koridor”da yaşanıyor

“Dar koridor” teorisi özetle devletin gücü ile toplumun gücü arasında bir denge kurulması gerektiğini anlatıyor. Burada toplumun gücünden kasıt yalnızca oy kullanmak şeklinde nispeten pasif kalan bir katılım değil. İfade edilen toplumun kolektif taleplerini devlete iletebilmesi ve bu taleplerin bir karşılık bulabilmesi. Orantısız bir devlet gücünün en ileri aşaması diktatörlük, orantısız bir toplum gücünün en ileri aşaması ise devletin ve kanunların etkin olamadığı, toplumun kendi kurallarını geliştirdiği bir kaos.

Çin ve Rusya gibi orantısız olarak devletin güçlü olduğu ülkeler de Yemen ve Lübnan gibi orantısız olarak toplumun güçlü olduğu ülkeler de ekonomik olarak yeteri kadar gelişemiyor. Ağırlıklı olarak devletin güçlü olduğu ülkeler sıklıkla ekonomik kriz ve istikrarsızlıklar ile karşı karşıya kalıyor, yaşanan ekonomik iyileşmeler genelde geçici oluyor. Ağırlıklı olarak toplumun güçlü olduğu ülkelerde ise şiddetin önü kesilemiyor, katı toplumsal kurallar yaşamı kısıtlıyor ve ekonomik kalkınma için gerekli zemin oluşamıyor.

Ülkeler ‘dar koridora’ ne zaman girebiliyorlar?

Hem toplumun hem devletin güçlü olduğu ve birbiri üzerinde etki sahibi olduğu ülkeler ise, belirli bir dengeyi de tutturabildikleri zaman “dar koridor”a girmeyi başarabiliyor. Bu dar koridorda hem devlet hem toplum kalkınmaya devam ediyor, refah seviyesi artıyor. Batı Avrupa ülkeleri ve Kuzey Amerika’nın dar koridorda yer almayı başarabildiği ifade ediliyor.

Bu nedenledir ki, benzer olaylar farklı ülkelerde farklı sonuçlara yol açıyor. Toplumun gücünün daha yüksek olduğu bir ülkede, devletin gücünü arttıracak bir olay yaşandığında, ülke dar koridora girebiliyor. Benzer bir olay zaten dar koridorda bulunan bir ülkede cereyan ettiğinde ise ülke koridordan çıkıp, devletin daha güçlü olduğu bir konuma geçebiliyor.

“Dar koridor”da kalabilmek devamlı bir mücadele…

Toplum dinamikleri devamlı olarak değişiyor, bu nedenle de dar koridorda kalabilmek devamlı bir mücadele gerektiriyor. İyi haber ise dar koridorda olan ülkeleri orada tutmayı sağlayan dinamiklerin zaman içerisinde nispeten güçlenebileceği.

Devlet ile toplum arasındaki bu devamlı mücadelede en çok önem arz eden noktalardan bir tanesi bir kişi veya grubun politik veya ekonomik olarak ölçüsüz bir güç elde etmesinin engellenmesi. Acemoğlu bu noktada Vladimir Putin ve Elon Musk örneklerini veriyor. Bilindiği üzere ekonomik açıdan ölçüsüz bir güce sahip olan kişiler, belirli bir süre sonra politik açıdan da güç elde edebiliyor. Elon Musk bu kategori için verilebilecek en iyi örnek. Bu durumun önüne geçilmesi ise toplumun refahı için elzem.

Yaşanan küresel gelişmeler de ülkeler üzerinde önemli bir etki yaratıyor. Pandemi, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş gibi küresel çaplı sorunlar, bir ülkenin dar koridordan çıkmasına yol açabilecek nitelikte sonuçlar doğurabiliyor. Örneğin, pandemi esnasında alınan güvenlik tedbirlerinin kalıcı hale gelmesi, devletin gücünü arttırmak suretiyle dengeyi devlet lehine bozabilecek nitelikte.

“Güzel gün” anlayışımız ne olursa olsun, iş birliği şart

Özetle, güzel günden anladığımız her ne olursa olsun orantısız bir devlet gücünün de orantısız bir toplum gücünün de hiçbirimiz açısından iyi bir sonuç doğurma ihtimali yok. Güzel günleri görebilmek istiyorsak denge şart.

Biz hasta bir toplum muyuz? Neden her konu bizde siyasi kavga?Biz hasta bir toplum muyuz? Neden her konu bizde siyasi kavga?

‘Biz kimiz, neyiz’ araştırmasına devam: Bireyciliğin dibine vurmuş, güvensiz toplum‘Biz kimiz, neyiz’ araştırmasına devam: Bireyciliğin dibine vurmuş, güvensiz toplum

ÇOK OKUNANLAR