Sevgili İrem Hanım,
27 yaşındayım, bekarım. Aktif bir ilişkide değilim ama… pasif olarak eski sevgilimin hayatını yönetiyorum diyebiliriz. Instagram’da story izlenmelerinde hep 1 numarayım. Tweet attıysa ilk beğeni benden. Yeni birini mi takip etti, sabaha kadar FBI modundayım. Kendime “artık unuttum” diyorum ama kızın kahve içtiği kupayı görünce bile sinirleniyorum çünkü onu ben almıştım. Arkadaşlarım “Artık bırak şunu, hayatına bak” diyor ama sanki içimden biri “ama o hâlâ senin hayatın” diye fısıldıyor. Sence ben hâlâ aşık mıyım yoksa bu bir çeşit dijital hobiye mi dönüştü?
Değerli Okurum,
Seninki aşk mı, alışkanlık mı… onun kararını vermek zor. Ama bir şey net: Kalbin hâlâ eski sevgilinin story’sinde asılı kalmış.
Bak açık konuşuyorum: Stalk romantizmin patolojik kuzenidir. Başta masum görünür ama sonra seni “dün kimle dışarıdaydı?” diye sabaha kadar arşiv taratan biri haline getirir. Gönül işlerinde FBI moduna geçersen, kalp değil, klavye yorulur. Peki neden hâlâ bakıyorsun? Çünkü beyin tanıdık olanı sever. Onu unutmak değil mesele, yerine ne koyduğun önemli. Yani mesele “onu bırakmak” değil, “kendine ne kattığın.”
Ne yapmalı? Öncelikle Story’den çık, sahneye dön. Kendini yeni bir hobiye, kursa, spora ya da o kahveyi beraber içeceğin yeni birine yönlendir. Sosyal medya diyeti kesin önerim. 1 hafta boyunca eski sevgilini dijital karantinaya al. Evet zor olacak ama göz görmeyince kalp yorum yapmaz. Yeni aşklar mümkün. Ama onlar kalbinde eski dosyalar açıkken yüklenmiyor. Önce ‘geçmişi temizle’ye tıkla.Unutma, her stalk bir iç çekiştir. Ama sen artık iç değil, dışa dön. Çünkü hayat gerçek zamanlı yayın yapıyor, sen hâlâ arşivdesin.
Kayınvalidemle evlilik meğer 3 kişilikmiş!
Sevgili İrem,
Ben 32 yaşındayım, evliyim ve kayınvalidemle aynı evde yaşıyoruz. Evet, ekonomik nedenler, ev kiraları, “anneler bir tanedir” falan tamam da… Biz evliliği 2 kişilik sandık, meğer 3 kişilikmiş! Yatak odası dışında özel alanımız yok. Sabah kahvaltıda bile annesiyle göz teması kuruyor, benle kurduğu kadar. Film açıyoruz, annesi ortada. Bazen ben eşime yaklaşırken, gözüm odaya fırlayacak terliği arıyor, o derece gerildim! İlişkimiz sıradanlaştı, özel anlar mum gibi: Az, kısıtlı ve rüzgârda sönmeye hazır. Kocam annesini kırmak istemiyor, ama ben de artık kendimi evin yancısı gibi hissediyorum. Sence bu evlilik nereye gider? Ve nasıl “evin gelini”nden “eşinin sevgilisi” pozisyonuna dönerim?
Değerli Okurum,
Seninki bildiğin “Kaynana Kombolu Evlilik Paketi” olmuş. Şimdi açık konuşacağım: Bir ilişki iki kişiyle yaşanır. Üç kişiyle yaşanırsa, biri mutlaka ya boğulur ya bunalır. Sen şu an böyle gibisin. Ve evet, rüzgarı bol bir aile ortamında mum gibi titreyen aşk, sonunda sigorta attırır.
Peki ne yapmalı? Konuş, ama stratejik konuş: “Ben anneni istemiyorum” değil, “Bizi özlüyorum” tonuyla. Erkekler savunmaya geçmeden, empatiye çekilmelidir. Sınır çizmek saygısızlık değildir. Kayınvalide kutsaldır ama“Akşam şu saatten sonra biz bize kalalım” demek ayıp değil, gereklidir. Küçük kaçamaklar büyük mucizeler yaratır: Bir günlüğüne bile olsa evden uzaklaşmak, yeniden birbirinize “eş” değil, “sevgili” gibi bakmanızı sağlar. Ve unutma: Sen sevgili olmayı hak ediyorsun, yancı olmayı değil. Dengeni koru, sınırını çiz, sevgini hatırlat.
İlişki başlamadan ghost yedim
Sevgili İrem,
Ben 29 yaşındayım, bekarım. Geçen hafta biriyle ilk buluşmam vardı. Kahveler içildi, tatlılar yendi, sohbet akıyor; adam hem esprili hem düzgün, hem de gözümün içine bakarak konuşuyor.Hesap geldi, uzatmadan hemen ödedi. Hatta “Sen bir dahakine ısmarlarsın” bile dedi.
Ben içimden “Yani ikinci buluşma da garanti!” dedim.Ama o gün bugündür ne mesaj var ne emoji… Mavi tik bile göstermiyor artık. İlişki başlamadan ghost yedim, ruhum daraldı. Erkekler artık hesabı ödeyip ‘görüldü’ atarak ilişki mi bitiriyor?
Değerli Okurum,
Adam galiba sadece hesabı değil, hayalleri de sessizce kapattı. Öncelikle şunu söyleyeyim: Hesabı ödemek = ilişki garantisi değil.
O an kibarlık yapmış olabilir, flört heyecanıyla rolünün hakkını vermiştir. Ama iş “devam etmek” kısmına gelince… ya kararsız kaldı, ya da seni gerçekten tanıyınca “bir kahvelikmişiz” dedi. (İnsan bazen Americano zannettiği şeyin aslında Türk kahvesi olduğunu geç anlıyor.) Ama sorun sende değil. Bu artık çağımızın klasik flört yalanı:
“Bir dahakine sen ısmarlarsın” = Ben kaçıyorum ama ayıp olmasın. Bu cümle, modern ilişkilerde “sinyali kesmeden uzaklaşmak” protokolüdür.
Peki ne yapmalı? Sakın Yazma. İlk mesajı atmaman en doğrusu, çünkü bir ilişki karşılıklı istekle başlar, takiple değil. Emin ol bir gün biri çıkıp, sadece hesabı değil, kalbini de paylaşmak isteyecek.Ve unutma: Bazı adamlar sadece iyi başlangıç yapar, ama finiş çizgisi için yetersizdir. Onlar giriş paragrafıdır, sen roman istiyorsun. Bazen kahve içersin, sohbet edersin, kalkarsın… ve geriye sadece iyi bir kahve hatırası kalır. O da yeter.