Evliliğin Menopozu
30 Mart 2025

Geçen sabah 10Haber’de bir başlık gözüme takıldı: “Türkiye’de gri boşanmalar 5 yılda yüzde 44,5 arttı.” Dedim ki, “Emeklilik hayali kuran kuşak artık emekliliği eşinden boşanarak kutluyor olmasın?”

“Gri boşanma” terimi aslında 50 yaş ve üstü bireylerin, uzun yıllar süren evliliklerini sonlandırmalarını anlatıyor. Önce ABD’de popülerleşti, şimdi ise Türkiye’ye sağlam bir giriş yaptı. TÜİK verilerine göre yalnızca geçen yıl 50 yaş üzeri 55 bin 595 kişi evliliğini noktaladı. Dile kolay. Peki bu yaşta boşanma neden artıyor? Ve bu sadece bir “eş değişimi” meselesi mi, yoksa daha derinlerde başka hikâyeler mi var?

50 yaş, aslında hayatın “özetini” çıkardığımız bir dönem. Çocuklar büyümüş, sorumluluklar azalmış, kariyer bir noktaya gelmiş ya da tükenmiş. Ve insan şöyle bir aynaya bakıyor:

“Ben kimim? Ne istedim? Ne aldım?” İşte bu sorgulama, bireyin kendini yıllarca “ebeveyn, eş, çalışan” gibi rollerle tanımlamasından sıyrılıp yeniden öz benliğine ulaşma isteğinden kaynaklanıyor. Kadınlar bu dönemde özgürlük arzusunu, “bana ne iyi geliyor” sorusunu daha yüksek sesle sormaya başlıyor. Erkeklerde ise genellikle bir “yaşlandım mı?” paniği, bazen geç kalmış hedeflere ulaşma arzusu, bazen de yalnız kalma korkusu devreye giriyor.

Evliliğin ilk yıllarındaki aşk, heyecan ve tutku zamanla yerini konfora, sonra da çoğu zaman sessizliğe bırakıyor.Yıllar içinde konuşmalar azalıyor, birlikte geçirilen kaliteli zaman azalıyor, karşılıklı duygu paylaşımı “günaydın, akşam yemeği hazır” cümlelerine sıkışıyor. Ve sonra? Aynı evin içinde, aynı koltukta oturan ama birbirini artık tanımayan iki yabancıya dönüşülüyor.

Birçok çift, çocuklar evden gittikten sonra aslında evliliğin ne kadar boşlukta olduğunu fark ediyor. Çünkü o ana kadar çocuklar için, ev için, görevler için “idare edilmiş” bir ilişki var. Çocuklar gidince koca evde sadece sessizlik kalıyor. Ve bu sessizlik bazen boşluktan daha ağır geliyor.

Şimdi gelelim kimsenin açık açık konuşmadığı ama en az duygular kadar etkili olan biyolojik gerçekliğe:

Kadınlar için menopoz, erkekler için andropoz bu yaşlarda kapıyı çalıyor. Hormon seviyelerindeki değişiklikler; uyku düzeninden ruh haline, cinsel isteğe kadar birçok şeyi etkiliyor. Kadınlar bazen kendilerini yorgun, isteksiz ve “artık çekici değilim” duygusuna hapsolmuş hissediyor. Erkeklerde ise performans kaygısı, başarısızlık korkusu ve kırılganlık artıyor. Ama ne yazık ki bu duygular paylaşılmıyor, bastırılıyor.

Cinsellik ise bu yaşta hâlâ önemli ama artık “performans odaklı” değil, yakınlık odaklı yaşanmalı. Yani birlikte gülmek, dokunmak, sarılmak, aynı kitabı okuyup yorumlamak, göz göze kahve içmek belki de artık çok daha kıymetli.

Peki Ne Yapmalı? “Ya Sabır” mı, “Ya Yeniden” mi? Gri boşanma bir son mu, yoksa bir uyanış mı? Bu sorunun yanıtı çiftlerin ilişki içindeki duruşuna bağlı. Yeniden bağ kurmak mümkün mü? Elbette. Evliliğinizin muhasebesini yapın ama sadece borç hanesine değil, alacak hanesine de bakın. Birlikte yapılabilecek yeni deneyimlere açık olun. Yeni hobiler, seyahatler, dans kursları, belki evliliğe bir “ikinci şans”.Cinsellik hakkında açık konuşun. Dokunmanın ve duygusal yakınlığın hâlâ birleştirici gücünü hatırlayın.Ve en önemlisi: “Ben artık başka biriyim, sen de öyle” demeyi ve bunu kabul etmeyi öğrenin.

Eğer tüm bu yollar denendi ve hâlâ olmuyorsa… O zaman boşanmak da bir cesarettir. Ve 50 yaşında hayat yeniden başlayabilir. Çünkü aşk, dostluk, üretmek ve gülmek için bir üst yaş sınırı yoktur. Evlilik uzun bir yolculuk. Kimi zaman aşk minibüsüne binersin, kimi zaman sabır trenine. Ama yolun nereye gittiğini her durakta birlikte kontrol etmek gerekir. Yoksa biri Kadıköy’de iner, diğeri hâlâ Mecidiyeköy’e gitmeye çalışır.
Ve işte o zaman… gri boşanma gelir, koltuklar ayrılır, yollar sessizce çatallanır.

Ama belki de… her çatallanma yeni bir patikadır. Yeter ki yürürken kendini unutma.

ÇOK OKUNANLAR