Tatsız bir konu olmakla birlikte boşanmak ve ardından mal paylaşımı yapmak o kadar da karmaşık bir konu değil.
Antalyalı Nilüfer Yalçın (51) bundan 26 yıl önce, yani henüz 25 yaşındayken bir evlilik yaptı, C.Ç. ile hayatını birleştirdi. Bu evlilikten 2001 yılında bir de oğulları oldu.
2006 yılında kocasını evi terk edince Nilüfer Yalçın boşanma davasını açtı.
Fakat o sırada kocası kendi ailesiyle bir büyük anlaşmazlık yaşamaktaydı. C.Ç. adlı adam, kendi erkek kardeşiyle birlikte babalarından kalan malların sahibi olan bir şirketi yönetiyordu ve iki kardeş arasında derin anlaşmazlık vardı.
Anlaşıldığı kadarıyla iki kardeş 2003 yılında ortak şirketten vazgeçip malları paylaşmaya karar verdi. Böylece şirket üzerine olan tapular kişilerin üzerine geçmeye başladı. İşte o dönemde çıkan anlaşmazlıklar zaten Nilüfer Yalçın’ın evliliğini de tehdit etti, bu mülk kavgalarının ortasında C. Ç. çocuğunu da bırakarak evden ayrıldı, Nilüfer Hanım boşanma davasını açtı.
Fakat bu dava devam ederken 2007 yılında C. Ç. için bir “akıl sağlığı yerinde değildir” raporu alındı. Bh raporun varlığı herşeyi zorlaştırdı ama uzun uğraşılar sonunda Nilüfer Yalçın ile C.Ç. 2014 yılında boşandı. Boşanmaya karar veren mahkeme mal paylaşımına karar vermedi. Bunun için ayrı dava yürüyordu.
Unutmayın, “akıl sağlığı yerinde olmayan” C.Ç.’nin bir yandan da kendi kardeşiyle mal paylaşımı davaları vardı ve C.Ç.’ye bir avukat vasi olarak atanmıştı.
Nilüfer Yalçın eski eşinin akıl sağlığının iddia ettiği gibi bozuk olduğunu düşünmüyordu, ona göre eski kocası hem kendisine hem de kardeşine karşı davalarında zaman kazanmak ve avantaj elde etmek için bu raporu almıştı.
Avukatlarıyla mahkemeye başvurdu, eski kocasının akıl sağlığının yeniden değerlendirilmesini istedi. Mahkeme bu talebi kabul etti, eski koca İstanbul Adli Tıp Kurumunda muayeneden geçti ve akıl sağlığının yerinde olduğuna karar verildi.
Eski kocasının akıl sağlığı ve dolayısıyla yasal ehliyeti “geri gelince” bu kez Nilüfer Yalçın 2019’da yeniden mal paylaşımı ve ortak çocuklarının bunca yıldır ödenmeyen nafakası, diğer bakım masrafları için dava açtı. Ama eski kocası akıl sağlığının yerinde olmadığını iddiaya devam ediyordu. Ancak bu kez Nilüfer Hanımın bir avantajı vardı: Ortak oğulları artık 18 yaşını doldurmuştu ve eğer eski kocanın akıl sağlığı yerinde değilse ona oğlunun vasi olarak atanmasını talep ediyordu.
Daha ilginci eski eş de 2018’de “Ben akıllandım” demiş ve yeniden evlenmişti. Bütün bu karmaşa içinde Nilüfer Hanım haklarını savunmaya çalışıyor.
1999 yılında C.Ç ile evlendiklerini ve sorunların ardı ardına geldiğini belirten Nilüfer Yalçın, “2006 yılında eski eşim C.Ç.’ye boşanma davası açmak zorunda kaldım. Eski eşim, abisiyle birlikte aileden kalan mallarla kurulan ortak bir şirketi yönetiyordu. Abisi ile aralarında mal kavgaları oldu. Sonrasında tapu iptali ve tescil davası açtı. 2003 yılında bu dava devam ederken, mahkemeye sunulan protokole göre bazı malların bizim üzerimize geçmesi gerekiyordu. Ancak bu protokol uygulanmadı. Daha sonra bir gece ansızın eşimi evden uzaklaştırdılar. Ben de mecburen boşanma davası açtım. Başlangıçta sadece bir dosyayla yola çıktık, ancak süreç çok karmaşık bir hal aldı. Boşanma davası devam ederken alınan bir raporla eşimin akıl hastası olduğu iddia edildi. Bu yüzden boşanma davasında hiçbir şey alamadım. Dava 2006’dan 2014’e kadar sürdü, ancak sonuç olarak ne nafaka ne de maddi- manevi tazminat alabildim” dedi.
Mal paylaşımı sürecinde de eski eşi ile büyük sıkıntılar yaşadığını belirten Yalçın, “Boşanma davası bittikten sonra mal paylaşımı sürecine geçtik. Ancak bu aşamada da aynı raporlar gündeme getirildi. Eşimin akıl hastası olduğu gerekçesiyle mal edinme hakkı olmadığı savunuldu. Dolayısıyla hiçbir hak talep edemedim ve mal paylaşımından da eli boş çıktım. Benim kusurum olmadığı halde, süreci yönetenler yüksek bir tazminat ve nafaka ödenmemesi için böyle bir yol seçmişlerdi. Bu süreçte birçok dava açtım, ancak sürekli mahkemelerle uğraşmak zorunda kaldım” ifadelerini kullandı.
19 yılda 400 duruşma görüldüğünü belirten Yalçın, “Şu anda boşanma ve mal rejimi davaları yeniden görülüyor. İstanbul Adli Tıp Kurumu 2018 yılında eski eşimin akıl hastası olmadığını belirten bir rapor verdi. Oğlumuz da 2018 yılında 18 yaşına girdi. Babasının mallarını koruyabilmesi için vasi olarak atanmasını talep ettik. Ancak eski eşimin vasisinin avukatı, yıllarca petrol gelirlerinden hiçbir defter tutmadı ve görevini yerine getirmedi. Eski eşim mahkemeye çıkıp ‘Ben akıllandım’ dedi ve akıllı olduğu kabul edilerek evlendi. 2018 yılından beri de evli” diye konuştu.
Eski eşinin akıl sağlığının yerinde olduğunu ve kanıtladıklarını kaydeden Nilüfer Yalçın, şöyle konuştu:
“Biz de bu gelişmelerin ardından ‘Eski eşim akıl hastası değilse, geçmişte verilen yargı kararlarının iadesi yapılsın’ dedik. Aile mahkemesinde reddedilen dosyamız istinafa taşındı ve istinaf mahkemesi, çelişkileri giderme kararı verdi. Eski eşim şimdi nisan ayında İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda tekrar muayene olacak. İstinaf mahkemesi mal rejimi davasını da bozdu. Bu nedenle mal paylaşımı davası sil baştan yeniden görülecek. 19 yıldır devam eden hukuki mücadelemizde tam 400 duruşma görüldü, ancak net bir sonuca ulaşamadık.”
Nilüfer Yalçın’ın 2019 yılında avukatlığını yapmaya başladığını kaydeden Musa Baş, “Nilüfer Hanım 2006 yılında bir boşanma davası açmış. Bu dava devam ederken, 2007 yılında eşi ‘Akıl sağlığı yerinde olmadığı’ gerekçesiyle kısıtlanmıştır. Boşanma davası 2014 yılında kesinleşmiş. Müvekkil mal paylaşımı davalarından da sonuç alamadı. Bu sırada çocuk koruma ile ilgili 2018’de bir dava açtık. Bu kez de C.Ç.’nin akıllandığı gerekçesiyle mahkemeye başvuruldu. Daha önce ‘Akıl sağlığı yerinde değildir’ raporu veren kurumlar ‘Akıl sağlığı yerindedir’ kararı verdiler ve kısıt kaldırıldı. Biz de bunun üzerine bir insanın normal hayatın akışı içinde hem akıllı hem deli olamayacağı dolayısıyla bunun teknik ve tıbbi olarak zıtlık içerdiğini, bu nedenle boşanma davasının iadesini talep ettik” dedi.
Adli Tıp Kurumu’ndan C.Ç.’nin akıl sağlığı ile ilgili hazırlanan raporu değerlendiren Musa Baş, “Dava devam ederken İstanbul Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesi verdiği kararında, doğuştan bir akıl hastalığı olmadığına ilişkin rapor verdi. Daha sonra bölge istinaf mahkemesine gitti. Orada da adli tıp raporu ile ilk alınan raporlar arasında bir çelişki oluştuğu ve bu çelişkinin giderilmesi gerektiğine karar verildi. Ardından daha önce verilen kararlar bozuldu. Yani bu kişinin akıl hastası olmadığı, akıl sağlının gayet yerinde olduğuna karar verildi. C.Ç. yeniden Adli Tıp Genel Kurulu’na muayeneye gidecek. Yine aynı kararın geleceğini düşünüyoruz. Şu anda davalar yeniden görülmeye başlandı” dedi.