Adaletin kişisine ve siyasi görüşüne göre işlemediği bir ülkeye özlem duymak
11 Nisan 2025

Dün, yani 10 Nisan perşembe sabahı saat 07.00 civarında haberi geldi: Timur Soykan ile Murat Ağırel evlerinden gözaltına alınmışlardı.

Murat Ağırel’le hayatımda hiç tanışmadım, onu sadece yazılarından ve kitaplarından biliyorum. Timur Soykan’ı ise hemen hemen 30 yıldır tanıyorum, çünkü onunla Radikal’de birlikte çalıştık.

Timur, kendi kuşağının en önde gelen birkaç gazetecisinden biri. Sadece çok iyi bir muhabir değil, aynı zamanda bir edebiyatçı kıvraklığı ve zenginliğiyle yazabilen bir isim. Onun kaleminin bu denli iyi olması zamanında Radikal’e çok şey katmıştı.

Fakat bence Timur’un en önemli özelliği, şaşırma duygusunu kaybetmemiş olması. Bu ülkede yaşayan herkes ama galiba en çok gazeteciler, her gün o kadar tuhaf şeylerle karşılaşıyoruz ki, bir süre sonra şaşırma duygumuzu kaybetmeye başlıyoruz ve o tuhaflıklar birden bire “yeni normal” haline geliyor.

Timur şaşırmaktan vaz geçmediği için, hepimizin aldırmadan görüp geçtiği şeylerden haber çıkaran bir gazeteci. Ancak o yazdığı zaman anlıyorsunuz ki, gözünüzün önünden akıp geçen şey aslında “normal” falan değildir, sizin onu görmeye alışmış olmanız onu “normal” yapmaz.

Tabii sabah sabah Timur Soykan ile Murat Ağırel’in gözaltı haberi geldiğinde endişelendim ama kendi kendime “Herhalde TV programında bir şey dediler” diye düşündüm.

Ama biraz sonra savcılığın açıklaması düştü önüme, “tehdit” ve “şantaj”dan söz ediliyordu. Kendi kendime gülmeye başladım, Timur ve tehdit yan yana gelemeyecek iki kelime. Belli ki bu gözaltıların altında başka bir şey vardı.

Nitekim kısa sürede anlaşıldı, yasadışı bahis ve kara para aklama suçlamasıyla yargılanan, sahibi olduğu elektronik ödeme sistemi şirketlerine, bankasına ve FlashTV adlı TV istasyonuna el konulan ve halen hapiste olan Erkan Kork isimli kişi Ağırel ile Soykan’dan şikayetçi olmuştu, “Beni tehdit ettiler, bana şantaj yaptılar” demişti.

Burada acayip olan şey, bu suçlamalar nedeniyle Soykan ve Ağırel’in sabahın köründe gözaltına alınmaları, gün boyu sorgulandıktan sonra da tutuklanmak üzere mahkemeye sevk edilmeleriydi.

Böyle kıyaslamalar yapmayı sevmem ama yapacağım: Onları şikayet eden Erkan Kork için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Mart 2024’te, yani bundan 13 ay önce kara para aklamak ve yasa dışı bahise aracılık etmek suçlamasıyla dava açmıştı ama Kork tutuklanmamıştı.

Tutuklanmadığı gibi, savcılık mesela bu kara para aklama ve yasa dışı bahise aracılık yapma işinde özel bir yazılımla kullanıldığı öne sürülen PayFix adlı elektronik ödeme şirketini yönetmesine bir yıl boyunca ses çıkarmamış, hatta bu şirketin yazılımlarının incelenmesi için bilirkişi bile görevlendirmemişti. Herhalde savcı, ne Erkan Kork ne de onunla birlikte suçladığı yazılımcıların yaptığı ağır suçlamaların özünü teşkil eden bu konuda delilleri karartma ihtimalini hiç aklına getirmemişti.

Erkan Kork ve suçlamalara konu olan ödeme şirketi o arada bir banka satın almış, derken bir de TV istasyonu sahibi olmuştu. Bu satın alma paralarının nereden geldiğine ilişkin savcının suçlamaları ise devam eden yargılamada mahkemenin önünde duruyordu öylece.

Bir kıyaslama daha yapayım: Dilan ve Engin Polat da yasa dışı bahise aracılık etmek ve kara para aklamakla suçlandı, aylarca tutuklu kaldı, şirketlerine el kondu ve kayyım atandı, Engin Polat’ın el konulan otomobilleri geçenlerde satışa bile çıkarıldı. Oysa haklarındaki yargılama daha bitmiş bile değil.

Erkan Kork’a en azından Polat çifti muamelesi yapılmasını bekliyor insan, ki savcının elinde Polat çiftini aklayan bir MASAK raporu var, buna karşılık Erkan Kork hakkındaki MASAK raporu inanılmaz suçlayıcı.

Daha önce burada yazdığım bir yazımda Erkan Kork’un “En ziyade müsaadeye mazhar kişi” izlenimi verdiğini anlatmıştım, şimdi onun ipe sapa gelmez şeylerle suçladığı Timur Soykan ile Murat Ağırel’in başına gelenleri görünce bu kanaatim iyice pekişti. Kendi kullanışlılığını belli ki birilerine göstermeye çalışıyor Erkan Kork, bu yolla korunup kollanacağını ümit ediyor.

Böyle şeyleri bırakın söylemeyi ihtimal vermeye bile dilim varmıyor ama belki de bizim adliyemiz suçla mücadeleyle meşgul olacağına siyasetle meşgul oluyor; veya şöyle söyleyeyim: Siyasetle o kadar yakından ilgili ki, suçla mücadeleye ayıracağı zamanı azalıyor adliyemizin.

Çünkü Timur Soykan ile Murat Ağırel’in sabahın kör vaktinde evlerinden gözaltına alınıp bir koca günü emniyet ve adliyede geçirmesinin arka planında ima edilen suçlama, bir muhalif kanal olan HalkTV’nin sahibi adına gidip FlashTV’yi alan kişiyi tehdit ettikleri, ona şantaj yapmaya kalktıkları. (İronik olan ise Ağırel ve Soykan’ın HalkTV’nin patronuyla kavga edip kanaldan ayrılmış olmaları.)

Oysa burası gerçek bir hukuk devleti olsa ve adliyemiz de ihbar edilmese bile suçları resen ortaya çıkarmak için bütün mesaisini harcayan bir yer olsa, Erkan Kork’un nasıl olup da FlashTV’yi satın aldığını, FlashTV’nin eski sahiplerinin anlaşıp kaparo parası da aldıkları halde kanallarını neden ve nasıl HalkTV’nin patronuna satmaktan vazgeçtiğini merak eder, hatta soruştururdu. Acaba FlashTV’nin eski sahibi tehdit edilmiş, şantaja maruz kalmış olabilir miydi bu vazgeçme sırasında?

Her gün ümidimizi kıracak yeni gelişmeler yaşanıyor ama biz yine de, adaletin kişisine ve siyasi görüşlerine göre değil, ceza kanununa göre ve Anayasanın 10. maddesine göre hareket edeceği günlerin geleceğini umalım.

ÇOK OKUNANLAR