Dünya medyası, belki de tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birinden geçiyor.
Bir yanda teknolojinin baş döndürücü hızı, diğer yanda siyasi baskılar, ekonomik daralmalar ve bilgi kirliliğiyle boğuşan gazetecilik…
Artık haber sadece haber merkezlerinden değil, influencer’lardan, YouTuber’lardan, podcast yayıncılarından ve algoritmalardan da geliyor.
Bu yeni medya evreni, bilgiye erişimi demokratikleştirirken gerçeğe ulaşmayı ise paradoksal biçimde zorlaştırıyor.
Tam da bu yüzden, “antik çağın Davos’u” olarak tanımlanan Delphi Ekonomik Forumu, bu yıl medyanın geleceğini tartışmaya açtı. Benim de katıldığım “Bilgi, Etki ve Dürüstlük: Modern Demokraside Medyanın Rolü” başlıklı panelde, Brüksel merkezli Politica’dan Suzanne Lynch, Monocle’dan Andrew Mueller, Arab News Genel Yayın Yönetmeni Faisal Abbas ve The Wall Street Journal’dan Gerard Baker gibi medyanın önde gelen isimleri bir araya geldi.
“Influencer” Çağı
En çok konuşulan başlıklardan biri, Trump yönetiminin medya tanımını değiştirme çabasıydı. Artık sadece gazeteciler değil; YouTube yayıncıları, bağımsız araştırmacılar ve TikTok fenomenleri de Beyaz Saray basın toplantılarına başvurabiliyor. Basın Sözcüsü Karoline Leavitt’in ifadesine göre, 7.000’den fazla dijital içerik üreticisi bu çağrıya yanıt vermiş.
Suzanne Lynch, bu konudaki endişelere cevap verdi .
“Bu adım, bir yandan medya temsilinin genişletilmesi açısından yenilikçi bir yaklaşım olurken ; öte yandan bu yeni figürlerin sorgulama kabiliyeti ve gazetecilik etiği konusunda hazırlıklı olup olmadıkları ciddi soru işaretleri yaratıyor” dedi.
Sosyal Medya Ekonomiyi Yönlendiriyor
7 Nisan 2025’te X (eski adıyla Twitter) platformunda yayılan ve Trump’ın Çin dışındaki tüm ülkelere yönelik tarifeleri geçici olarak askıya alacağı yönündeki doğrulanmamış bir paylaşım, finansal piyasaları altüst etti. Beyaz Saray iddiayı yalanlayana kadar borsalar coştu, ardından hızla düştü.
Bu örnek, artık bir tweet’in bile bir merkez bankası açıklaması kadar güçlü olabileceğini; sosyal medyanın yalnızca siyaset değil, küresel ekonomi üzerinde de belirleyici bir aktör haline geldiğini gösteriyor.
Avrupa Birliği ve İngiltere Daha Temkinli
ABD, dijital medya aktörlerini resmi platformlara entegre etme konusunda hızlı davranırken, Brüksel ve Londra daha temkinli. Avrupa’daki kamu kurumları, sosyal medya fenomenlerini henüz basın toplantılarına dahil etmiyor. Bu, kıta Avrupası’nın gazetecilik standartlarına ve düzenleyici çerçeveye olan bağlılığının bir yansıması olarak yorumlanıyor.
Ancak her şey değişiyor. Etkisi artan dijital aktörler, kamuoyu oluşturma gücüyle geleneksel medyayı da dönüştürüyor. Bu değişime direnmek yerine onu yönetmek zorunda kalacağız.
Paranın Susturduğu Haber
“Bugün medyada yalnızca siyasi değil, ekonomik baskılar da belirleyici. Eskiden gazeteler reklam gelirleri ve aboneliklerle ayakta kalabilirken, bu kaynaklar artık yetersiz” diyen The Wall Street Journal’dan Gerard Baker, “Reklam pastasının büyük kısmı Google ve Meta gibi devlere kayarken, birçok bağımsız medya kuruluşu hayatta kalma mücadelesi veriyor. Bu boşluğu büyük sermaye grupları dolduruyor. Holdinglerin medya yatırımları, yayın politikalarını kaçınılmaz olarak etkiliyor” şeklinde konuştu .
Tarafsızlığın zedelendiği , habercilik ilkelerinin ticari ve siyasi hesaplara kurban edildiği vurgulanırken . Doğru bilgiye güvenin azaldığı. Çapraz denetim, şeffaflık ve kamu güveni artık birer tercih değil, demokratik hayatın olmazsa olmazı olduğuna dikkat çekildi .
Türkiye’ye Düşen Pay
Tüm bu tartışmalar, Türkiye için de doğrudan anlamlar taşıyor.
Dijital çağda Türkiye, hem geleneksel medyanın daraldığı hem de dijital platformların sansür, baskı ve dezenformasyonla mücadele ettiği bir iklimde. Genç nüfusu, yüksek sosyal medya kullanımı ve artan bilgi açlığı ile Türkiye, bu yeni medya evreninin tam kalbinde.
Ancak burada asıl mesele şu: Gerçeği kimin anlattığı kadar, hangi koşullarda anlatabildiği.
Delphi’nin antik dağlarında yankılanan bu soru, sadece gazeteciler için değil, toplumun tüm fertleri için geçerli:
Gerçeği kim anlatacak? Ve biz, onu nasıl ayırt edeceğiz?