Foto Muhabiri Ali Öz’ün son 30 yılda İstanbul’da çektiği bale ve dans fotoğrafları “Fotoğrafın Dansı / Dansın Fotoğrafı” başlığı altında Üsküdar Belediyesi tarafından Nevmekan Sahil Galeri’de sanatseverlerle buluşuyor.
15 Nisan-14 Mayıs 2025 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek sergide, Öz’ün 1983 yılından bu yana yerli ve yabancı dans topluluklarının performans görüntülerinin yer aldığı zengin arşivinden yaklaşık 60 adet fotoğraf sergilenecek.
Sergide, Moskova Klasik Devlet Balesi, Bejart Ballet Laussanne, Bolşoy Tiyatrosu Bale Grubu, Moskova Klasik Balesi, St. Petersburg Bale Topluluğu, Çin Ulusal Devlet Balesi, Kiev Balesi gibi yaklaşık 50 ülkenin bale gruplarından seçilen örneklerin yanı sıra, İstanbul Devlet Opera Balesi ve modern dans toplulukları Zeynep Tanbay ve Beyhan Murphy’den de örnekler yer alıyor.
Ali Öz: Dans, bale fotoğrafı çekmek ruhumu daima dinlendiren bir uğraş oldu
Türkiye’deki sahne sanatları içerisinde belki de görsel zenginliği en fazla olan dansa dair az sayıda görsel belge bulunduğunu söyleyen Ali Öz, şöyle konuştu:
“Ben aslında haber fotoğrafı çeken bir foto muhabiriyim. Hayatımı çeşitli gazetelere, dergilere, dış basına fotoğraf çekerek geçirdim. Bu kariyerimin yanında sanıyorum çok az bilinen bir özelliğim vardır, o da İstanbul’a gelen dünyanın en ünlü yerli, yabancı bale ve modern dans gruplarını fotoğraflamaktır. Bunu yapmamın nedeni hem Türkiye’de dansın gelişimini saptamak hem de mesleğimin özelliğinden gelen sert yanımı törpülemektir. Bir yanda sıcak olayları, haberleri takip ederken diğer yanda estetik yanı ağır basan dans, bale fotoğrafı çekmek ruhumu daima dinlendiren bir uğraş oldu.”
“40-50 bin kare arasından sadece 60 adet seçmek itiraf etmeliyim ki çok zor oldu”
Dans ve bale fotoğrafı çekmenin basın fotoğrafına bakış açısını değiştirdiğini, geliştirdiği söyleyen Ali Öz, duygularını şöyle anlattı:
“Yaptığım işi önemsiyorum. Başlangıçta sadece keyif aldığım için çektiğim bale fotoğrafları zaman içinde amaç haline dönüştü. Böylece son 30 yılın modern dans ve bale fotoğrafları arşivi ortaya çıktı.
Sergiyi hazırlarken çok zorlandığımızı söylemeliyim. Çünkü yaklaşık 40-50 bin kare arasından bu sergi için sadece 60 adedini seçmek itiraf etmeliyim ki çok zor oldu.
Umarım bu fotoğraflar gelecekte bir kitap içinde toplanır ve Türkiye’nin kültür tarihine önemli bir katkıda bulunur.”
Sanatçı Merih Akoğul, Ali Öz ve eserleri hakkında şunları söylüyor:
“İnsanlar, uygarlık tarihinin çok öncesinde, dilleri dahi oluşmadan ya ses çıkartarak ya da vücut hareketleriyle dertlerini anlatmaya ve diğer insanlarla anlaşmaya çalışıyorlardı. Zaman içinde dans, müzik eşliğinde duygu ve düşüncelerle birleşerek yeni bir ifade aracı olarak kendine haklı bir yer edindi. İnsanlar, dünyanın neresinde olursa olsunlar özgürce dans ederek kendi sınırlarını keşfettiler.
Afrika’dan Uzakdoğu’ya, Güney Amerika’dan Asya’ya, coğrafyaların farklı kültürleri yansıtması ortak anlaşma zemini oluşturmak için engel değildi. Bedenin dili, melodi ve ritimlerin bir koreogra aracılığıyla sahne üzerinde sergilendiği bir sanat dalı olarak her şeyi anlatmaya yetiyordu. Dans ederken vücut kendine özel bir alan açıyordu. İnsanın acıları, korkuları, sevinçleri ve coşkuları tüm netliğiyle izleyicinin karşısındaydı.
Ali Öz; foto muhabiri. Nerede sıcak bir olay varsa 1980’lerin başından itibaren kendisini orada görürüz. Bazen çatışmaların ortasında bazen de daha iyi fotoğraf çekmek için seçtiği stratejik noktalarda yer alır. Onun en büyük özelliği, hiç ara vermeden olağanüstü bir tempoyla çalışmasıdır. Çektiği fotoğraflar, gösterdiği özen nedeniyle zaman içinde doğal bir biçimde projelere dönüşür. Bazen İstanbul’dur konusu bazen insan haklarıdır bazen de bu serginin omurgasını oluşturan danstır, baledir.
Ali Öz, sahada görevini yaparken verdiği her kısa arada bale ve dans gösterilerine giderek fotoğraf çeker ve orada huzur bulur. Sokakta anlık karşılaşmalar dahilinde yapılacak kompozisyonlar ve çekilecek fotoğraflar bellidir. Oysa, müzik eşliğinde tamamen estetik temellere oturtulan dans ile sanat üzerinden bambaşka dünyalara kapı açmak mümkündür. Ali Öz, fotoğraf yaşamının başlangıcında, analog dönemin yetersiz teknik şartlarına rağmen, kapalı mekânda hareketli görüntü çekmenin tüm zorluklarını aşarak bizleri dans fotoğraflarının güzelliğiyle baş başa bırakır.
Bir sanatı başka bir sanat üzerinden aktarabilmek ciddi bir kültür ve bilgi birikimini gerektirir. Seçilen konu, insan bedenini öne çıkarıp yücelten bir sanat dalı olduğu için onu doğru kareler halinde sabitleyerek kalıcı kılmak gerekir. Bu nedenle fotoğrafçının işi hiç de kolay değildir. Çünkü hem dansın gürleriyle olan ilişkisini koruyacak hem de fotoğraf üzerinden kendi özgün yorumunu yapacaktır.
Dans esnasında hangi gür nasıl bir fotoğrafa dönüşmelidir, işte esas mesele budur. Ali Öz, karşısında olduğu sahneyi kendisine mekân olarak seçerek kompozisyonlarını oluşturuyor. Tamamen insan estetiğinin ulaşılabilecek en soylu ve hayranlık duyulacak halini fotoğraflarıyla birleştirilerek biricik anları “Fotoğrafın Dansı” sergisi üzerinden bizlerle paylaşıyor. Ali Öz’ün zengin bir arşivin içinden özenle seçtiği, İstanbul’a 30 yıl boyunca gelen dans ve bale topluluklarının fotoğraflarını bu sergide görmek izleyiciler için büyük bir şans.”