Sosyal medyada trendleri belirleyen dünya markaları, yıllardır dijital dünyanın nabzını tutuyor, yönünü çiziyor. Ve platformları kendi düşünce sistemlerine, kontrol anlayışlarına hatta çıkarlarına göre şekillendiriyorlar. Ancak artık kullanıcıların daha fazlasını istediği bir dönemdeyiz. Tüketici; mahremiyet, özgürlük, algoritmalardan bağımsız bir deneyim yaşamak istiyor. İşte bu taleplerin tam ortasında doğan platform: Bluesky.
Yeni bir sosyal medya anlayışı mümkün mü?
Sosyal medyada özgürlük ve bağımsızlık artık sadece bir temenni ya da pazarlama yöntemi. Platformlar kullanıcıyı merkeze koyduklarını belirtse de aslında bizleri algoritmaların ve reklam modellerinin kölesi haline getiriyorlar. Görmek istediklerimizi değil, görmemizi istedikleri şeyleri bize sunuyorlar. “Popüler olan doğrudur” algısı, içerik üretimini ve dijital kültürü maalesef ki tek tipleştiriyor.
İşte tam bu noktada, son dönemin dikkat çeken platformlarından biri olarak Bluesky öne çıkıyor. Bluesky, Twitter’ın kurucusu Jack Dorsey tarafından 2019 yılında başlatılan bir proje. Bu platform sosyal medyanın yapısını kökten değiştirme iddiasında olan yeni ve radikal bir bakış açısının bir ürünü bana göre. Bluesky, merkezi olmayan yapısı, şeffaf algoritma sistemi ve kullanıcıya içerik üzerinde kontrol sağlama yetkisiyle öne çıkıyor.
Bluesky’ın farkı nerede?
Bluesky’nin farkı, yalnızca sunduğu deneyimde değil, aynı zamanda altyapısında gizli. Platform, AT Protocol adı verilen açık ve merkeziyetsiz bir yapı üzerine inşa edilmiş. Bu yapı sadece bir uygulama olmaktan öte; diğer geliştiricilerin de kendi sosyal medya uygulamalarını bu altyapı üzerinde kurabilmesine olanak tanıyor. Böylece;
- Kullanıcılar farklı platformlar arasında içerik taşıyabiliyor.
- Tek bir şirketin algoritmasına, sansürüne ya da kararlarına bağlı kalmadan içerik üretilebiliyor.
- Herkes kendi algoritmasını seçebiliyor ya da kişisel tercihine uygun filtreleme sistemleri kullanabiliyor.
Herkese açık bir geleceğe
Bluesky, ilk etapta davetiye sistemiyle çalışarak kontrollü bir büyüme stratejisi izledi. Bu durum, organik ve bilinçli bir topluluk kültürü oluşmasına imkân sağlarken, aynı zamanda dışarıda kalanlar için bir “seçilmişler kulübü” izlenimi yarattı. Ancak bugün platform herkese açık ve küresel ölçekte büyümeye devam ediyor. Bu büyümenin altında; diğer platformlardaki güven kaybının ve sansür yapısının katkısı sizce yok mu? Özellikle ülkemizde hepimizin ifade özgürlüğü aradığı şu günlerde Bluesky’ın neden hızla büyüdüğünü anlamak zor olmasa gerek.
Bluesky: Alternatif bir dijital sığınak mı?
BlueSky’ın şeffaf yapısı, ifade özgürlüğünü destekleyen politikaları ve sansüre mesafeli yaklaşımı; özellikle siyasi baskının hissedildiği ülkelerde sosyal medya alanında bir dönüşümün öncüsü olabilir. Türkiye de bu bağlamda dikkat çeken ülkelerden biri. Çeşitli dönemlerde sosyal medya platformlarına yönelik erişim engelleri, içerik kaldırma talepleri ve algoritmik müdahaleler yaşıyoruz. Bu nedenle Türkiye’de alternatif ve daha özgürlükçü platformlara olan ilginin arttığını düşünüyorum.
Özgürlük mü kaos mu?
Bluesky, daha özgür bir dijital alan vadederken içerik moderasyonu gibi karmaşık ve kritik soruları da gündeme getiriyor. “Kim neye karar verecek?” “İçerik moderasyonunu kim yapacak” ve “Dezenformasyon nasıl önlenecek?” gibi sorular hâlâ tam anlamıyla yanıtlanmış değil. Ancak platform, bu sorunlara alışılmışın dışında çözümler arıyor. Kullanıcılara kendi algoritmalarını seçme ve görmek istemedikleri içerikleri kişisel olarak filtreleme imkânı sunarak, klasik sosyal medya anlayışının dışına çıkıyor. Bu yaklaşım, kişiselleştirilmiş ve kullanıcı odaklı bir deneyimin önünü açıyor. Bu yenilikçi moderasyon anlayışı hem dijital ifade özgürlüğünü güçlendirmeyi hem de kullanıcıların güvenliğini bireysel tercihler doğrultusunda sağlamayı hedefliyor. Ancak bu modelin uzun vadede ne kadar etkili olacağı, zamanla ortaya çıkacak.
Bluesky’ın geleceği nasıl şekillenecek?
Bluesky, sosyal medyada güç dengesini kullanıcı lehine çevirmeyi hedefleyen cesur bir proje. Henüz yolun başında olsa da sosyal medyanın geleceğine dair umut veren bir alternatif sunuyor. Dijital dünyanın tekelleşmesine karşı gerçek bir meydan okuma niteliği taşıyor. Tabi fikir önderleri buna izin verirse!
Peki sizce, Bluesky gerçekten özgür bir dijital gelecek için bir umut olabilir mi? Yoksa sadece geçici bir heyecan olarak mı kalacak?
Not: Linkedin’de yaptığım ankette bağlantılarımın %63’ü bu platformda var olduğunu ifade etti …