Hayatı Bırakma Lüksümüz Yok: Yetişkinlik Bir Sorumluluktur
24 Nisan 2025

Hayatta birçok şeye sahip olabilirsiniz. Konfor, başarı, ilişki, özgürlük, hatta zaman zaman her şeyden uzaklaşma lüksü… Ama tek bir lüksünüz yok: Hayatı bırakmak.

Çünkü hayat, siz onun içinden çekilseniz de akmaya devam eder. Ve siz yokken, oluşan boşluk bir şekilde dolar. Ancak kendinize verdiğiniz sözler tutulmadığında, gerçek kopuş da orada başlar. Ve en derin yıkımı, insan kendi içinde yaşar.

Bugün herkes “kendini gerçekleştirmek”ten, “potansiyelini yaşamak”tan bahsediyor. Ancak çoğu insan, bu yolculukta temel bir adımı atlamış gibi: Yetişkin olmak. Gerçekten ama gerçekten yetişkin davranmak. Sorumluluk almak. Rolünü sahiplenmek. Ve bunu başkaları için değil, öncelikle kendin için yapmak.

Dr. Joe Dispenza’nın şu sözünü çok severim:

“Değişim ancak farkındalıkla başlar. Her sabah, geçmiş kimliğini değil, oluşturmak istediğin benliğini seçerek uyanırsan dönüşüm başlar.”

Aynı şekilde Dr. John Demartini de yaptığım sön röportajda kişinin kendine verdiği sözü tutmasının, özsaygının temelini oluşturduğunu vurgulamıştı. Çünkü özsaygı; başkalarının değil, kendi gözünün içine bakabilmektir.

Ertelemek Kimliğimizi Çürütür

Çoğu zaman niyet ederiz ama erteleriz: sporu, vitaminlerimizi , yeni bir alışkanlıkları bir türlü hayatımıza sokamayız “Yarın başlarım”, “Çok yoğunum” “Şartlar uygun değil”, “Zaten herkes böyle…” deriz ve binlerce mazeret buluruz . Oysa ertelemek sadece zamanı değil, kimliğimizi de çürütür.

Kendine verdiği sözü tutmayan biri, bilinçaltında kendine olan güvenini kaybeder. Sürekli erteleyen bir kişi zamanla güçsüz, kararsız ve dağınık hisseder. En çok da özgüveni zedelenir.

Gerçek dönüşüm, öz-disiplinle başlar. Kendine verdiğin sözleri tutmaya başladığında, yalnızca daha başarılı değil, daha huzurlu biri olursun. Çünkü içsel bütünlük, dışsal başarıdan çok daha derin bir tatmin sağlar.

Yetişkinlik: Duygulara Rağmen Yaşayabilmektir

Yetişkin olmak, duygularına rağmen yürümektir. Çocuklar duygularıyla karar verir; yetişkinler duygularını tanır, yönetir ve değerlendirerek eyleme geçer.

Yale Üniversitesi’nden Prof. Marc Brackett, “Duygularla baş edebilme becerisi, yaşam kalitesini belirler,” der. Yani dışarıdan ne kadar başarılı görünürseniz görünün, eğer duygularınızı yönetemiyorsanız, iç dünyanızda hâlâ kırılgansınızdır.

Kadın-Erkek İlişkilerinde Neden Yetişkin Gibi Davranamıyoruz?

Çünkü çoğu ilişkide roller değil, yarım kalmış içsel çocuklar konuşur. Bir kadın annesinin ilgisini, bir erkek babasının onayını partnerinden bekler. Böylece ilişki değil, duygusal bir oyun sahnesi oluşur.

Yetişkin gibi davranabilmek için:

•Partnerin anne-baban değil, birey olduğunu kabul et.

•Beklemek yerine açıkça ifade et.

•Kırılmadan önce konuş, kızmadan önce düşün.

•Sevgiyle bağ kur ama bağımlılıkla değil.

•Karşındakinin duygusal yükünü taşımaya değil, onunla yoldaş olmaya gel.

İlişkilerde yetişkinlik; “beni anla” demek değil, “gel birbirimizi anlayalım” diyebilmektir

Rol Yapmak Değil, Rolünü Sahiplenmek

Hayatta herkesin taşıdığı roller var: Ebeveyn, eş, çalışan, lider, dost… Yetişkinlik, bu rollerden kaçmak değil, onları sorumlulukla sahiplenmektir.

Psikolojide buna “öz-yönetim” denir. Duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını yönetebilme becerisi. Daniel Goleman’ın duygusal zekâ kuramında bu, liderliğin temelidir. Çünkü gerçek liderlik, önce kendini yönetmektir.

Ben bu konuyu uzun uzun “Hayattan Daha Fazlasını İste” kitabımda anlatmıştım. Kitabın alt başlığı şuydu:

“Kendini yönet, dünyayı yönetecek gücü bulursun.”

Yetişkin Olmayı Seçmek

Çoğu zaman neden yetişkin olamıyoruz? Çünkü konfor alanı daha tanıdık. Masallardan kalma beklentilerle yaşıyoruz. Bir kahraman gelecek, bizi kurtaracak zannediyoruz.

Ama hayat masal değil, sahici bir sahne. Gerçek yetişkin, dışarıdan kurtarıcı beklemez. Kendi rolünü sahiplenir. İçindeki çocuğu sever ama direksiyonu ona bırakmaz.

Stanford Üniversitesi’nin araştırmalarına göre, bireyin kendini düzenleme kapasitesi, uzun vadede başarının en önemli göstergesi. Bu da gösteriyor ki, yetişkinlik sadece yaşla değil; davranışla, seçimle, iradeyle yaşanır.

Her sabah uyandığınızda şunu hatırlayın: Hayatı bırakma lüksünüz yok.

Kendinize küçük de olsa bir söz verin. Ve o sözü bugün tutun.

İşte o zaman, yetişkinliğin ağırlığı değil; asaleti omuzlarınıza yerleşir. Çünkü hayatta en büyük dönüşüm, “mış gibi” yapmayı bırakıp “gerçekten” olmaya başladığınız anda başlar.

Unutmayın, Dr. John Demartini’nin dediği gibi:

“Zorluklar büyümek için gelen hediyelerdir.”

ÇOK OKUNANLAR