Kutsala Ulaşmak: Dilin, Aklın ve Kalbin Yolculuğu
27 Nisan 2025

İnsan, düşünmeye başladığında büyür.

Her soru yeni bir keşfin kapısını aralar; her cevap, ruhumuzda bir iz bırakır.

İşte bu yüzden kutsal metinler, yalnızca inanç kaynağı değil, insanın kendi iç yolculuğunun da mihenk taşı olageldi.

Ama zamanla kutsala ulaşmak, görünmez duvarlarla zorlaştı.

Kutsala Ulaşmanın Önündeki Görünmez Duvar: Dil

Kur’an bugün hâlâ yüzyıllar öncesinin Arapçasıyla okunuyor. Oysa sıradan bir insan için bu dil, ruhuna değil, kulağına hitap ediyor sadece.

Kimi zaman Diyanet İşleri Başkanı bile bu ağır dildeki incelikleri kavramakta güçlük çekiyor, çevirmene ihtiyaç duyuyor.

Babaannemin hatırası hâlâ canlı:

Bir gün kısa dalga radyomda Libya Arap Cemahiriyesi’nden bir futbol maçına denk geldik. Spikerin coşkulu Arapçasını duyan babaannem, Kur’an okunuyor sanarak hemen diz çöktü, huşu içinde dinlemeye koyuldu.

O an şunu düşündüm: İnsanlar için kutsal, dilin ötesinde bir kalp titreşimi.

Ama anlayamadığında, bu titreşim de zamanla yitip gidiyor.

Tarih bize bunu tekrar tekrar gösterdi.

İncil, uzun süre Latinceyle halktan kopmuştu. Torah, eski İbranice bilen bir avuç bilginin tekelindeydi. Antik Çin ve Hindistan’da da kutsal metinler, halkla arasına aşılması güç bir mesafe koymuştu.

Çağlar değişti, toplumlar değişti, ama dilin ördüğü bu görünmez duvar hep ayakta kaldı.

Kur’an Türkçe Mealiyle Var, Peki Neden Yetmiyor?

Bugün Türkçe Kur’an meali var. Ancak birçok yerde insanlara, “Meali okumak yetmez, asıl olan Arapça orijinalidir” deniyor. Ezanın Türkçeleştirilmesi siyasi bir meseleye dönüşmüştü.

Bu söylem, bir yandan Arapçayı kutsallaştırıyor; öte yandan insanların doğrudan kutsal mesajla buluşma şansını köreltiyor.

Oysa mesajın özü, anlamdır.

Anlam, yalnızca birkaç din aliminin çözebildiği gizemli bir bilmece olmamalıdır. Kur’an, anlaşılmak için indirilmiştir; uzaklaştırılmak için değil.

Kutsalı hayata taşımak, onu yaşayan bir varlık haline getirmek ancak anlaşıldığı zaman mümkün.

Bir dil, insanı kutsala götürüyorsa ne âlâ. Ama o dil insanla kutsal arasına duvar örüyorsa, görevini çoktan yitirmiş demektir.

Karşılaştırmalı Dinler Eğitimi

Bugün İslam’ın ruhu da çoğu zaman dar kalıplara sıkıştırılıyor. Oysa İslam, yalnızca kendisini değil, Tevrat’ı, Zebur’u, İncil’i ve onlara gönderilen peygamberleri de kabul eder. Hz. Adem’den Hz. İsa’ya, insanlık tarihinin büyük mesaj taşımacılarına saygı gösterir.

Bu büyük bütünlük anlatılmadığında, din parçalara ayrılıyor; her grup kendi dar anlayışını “tek doğru” sanıyor.
Sonuçta, keyfi yorumlar, dogmatik dayatmalar ve anlamdan kopmuş şekilcilikler ortaya çıkıyor.

İşte bu yüzden, modern dünyada karşılaştırmalı dinler eğitimi bir zorunluluk haline geldi.
İnançların ortak paydası, insanlık mirasının bütünüyle görülmeli.

Hakikat, birinin diğerini reddettiği bir yarış değil; insanın gerçeğe farklı yollardan yürüyüşüdür.

Gerçek inanç, bilgiyle ve kavrayışla derinleşir. Ve bilgi, sınırları aşabildiği ölçüde insanı özgürleştirir.

İnanç, Anlamla Derinleşir: Zincirlerle Değil

İnanç, baskıyla değil, özgürlükle kök salar. Tıpkı sevgi gibi; gönülden gelen bir bağdır o. Sorgulama korkusu, özgür düşünceyi zincirlemek, insan ruhunu da çürütür.

Bugün genç kuşaklar dünyanın dört bir yanında dine mesafe koyuyor, ne yazık ki. Camiye, kiliseye, sınagoga, tapınaklara giden gençlerin sayısı azalıyor.

Çünkü onlara sunulan kutsal, anlamın duvarları ardında, hayatın gerçeklerine uzak bir yerde kalıyor.

Bu gidişle belki dünya’yı yaşayan bir organizma olarak gören, doğaya tapınma merkezli Gaia gibi yeni inanç sistemleri doğuyor. Kimi, kutsal kitapların ötesinde yeni bir arayışta. Kimi, eski metinlerin ortak özünden damıtılmış bir samimiyette.

Unutmayalım ki, kutsal da insan gibi yol alır, evrilir. Ve her çağda hakikati, özgürce arayanların kalbinde yeniden hayat bulur. Kutsal, zamana, dile ve şekle değil, anlama ve samimiyete tutunarak yaşar.

ÇOK OKUNANLAR