Deprem dedelerin tartışmalarını bırakın 23 Nisan depremini bir de ondan dinleyin: 7’nin üzerinde deprem geliyor
29 Nisan 2025

Deprem dedelerin o fay, bu fay tartışmalarından sıkılanlar için size taze bir bakış getirdim. Uzun yıllardır Amerika’da, üstelik Kuzey Anadolu Fay Hattı ile aynı yapıdaki San Andreas fay hattının bulunduğu California’da yaşayan jeofizik yüksek mühendisi Volkan Sevilgen ile depremi konuştuk. Volkan Sevilgen, Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumu’nda (USGS) çalıştı. Deprem Mühendisliği Araştırma Enstitüsü (EERI) Kuzey Kaliforniya Şubesi’nin başkanlığını yaptı. Şu anda kendi kurduğu deprem riski analizi ve afet yönetimi çözümleri sunan araştırma şirketi Temblor’u yönetiyor. Volkan’ın da tesadüfen İstanbul’da olduğu sırada yaşadığımız 23 Nisan depremini ona sordum. 

1960 yılında Şili, insanlık tarihinin gördüğü en büyük depremlerden birine uyandı.

9,5 büyüklüğündeki bu felaket, sadece yerin altını değil, bir ülkenin kaderini de derinden sarstı.

Şili, yıkımın enkazı altında kalmadı. Öğrendi. Ayağa kalktı ve geleceğini yeniden inşa etti.

Depremin üzerinden sadece 10 yıl geçmişti ki Şili, tüm birimleriyle sarsılmaya hazır hale geldi.

Bugün hâlâ büyük depremlerle sallanıyorlar, ama kayıpları yok denecek kadar az.

8,3’lük deprem, 13 can kaybı

Örneğin, 2015’te tam 3 dakika süren 8,3 büyüklüğündeki depremde sadece 13 kişi hayatını kaybetti. 2016’da yaşanan 7,6 büyüklüğündeki Chiloé depreminde ise tek bir can bile yitmedi.

Çünkü Şili hatalarından ders almıştı ve bunu telafi etmekten çekinmedi, harekete geçti. 

Bugün Japonya ile birlikte, dünyada depreme en iyi hazırlanan ülkelerden biri Şili. Demek ki, büyük depremler bir kader değil. Önlem almak imkânsız değil. Üstelik dünyada bunu başarmış birçok ülke var. Sen sistemi kuramıyorsan bunu yapanlardan örnek alabilirsin. 

Peki biz ne yaptık?

1999 İzmit Depremi’nden bu yana 26 yıl geçti. 26 yılda ne yaptık? Sanırım çok şey yapmadık. Hala en ufak bir sarsıntıda yüreğimiz hopluyor. Bu süreçte Van, Elâzığ, İzmir, Hatay, Kahramanmaraş depremleriyle, sayısız şehir, sayısız hayat toprağın altında kayboldu. Her seferinde aynı acı, aynı kayıp, aynı yıkım…

Deprem güçlendirme maliyetini çöpe attık bile

Ve şimdi, bir 23 Nisan günü yine sarsıldık. Yaşadığımız bu depremle tüm korkularımız, kabuslarımız yeniden hortladı. Bugün sadece İstanbul’da 90 bin binanın acilen yıkılması gerekiyor, bu yıkım maliyeti 19 milyar dolar, oysa daha birkaç hafta önce bu paranın 2 katını çöpe attık.

Bunları yapamaz mıydık? Yapardık elbette. 99 depreminin üzerinden 26 yıl geçmiş olmasına rağmen neyi bekliyoruz? Bu arada Türkiye’de olası büyük bir depremin bu coğrafyada kimi sevindirir bunu düşünmek gerek, güçsüz bir Türkiye her yanı savaşlarla çevrili bir coğrafyada kimi sevindirir? Dört bir tarafının fay hattıyla çevrili olduğu bir ülkede deprem bir mili güvenlik sorunu değil mi? Bizler daha güvenli evlerde yaşamak, Japonlar gibi 30 katlı binalarda çayımızı içerek büyük depremleri atlatmayı hak etmiyor muyuz? Biz de aklın ve bilimin yönettiği bir ülkede güvenle yaşamayı hak etmiyor muyuz? Çünkü mesele sadece yıkılan duvarlar değil…

Mesele, yıkılan umutlar…

Mesele, kaybedilen hayatlar…

Deprem Marmara’da doğuya kaydı

Elif Soyseven: Depremin hemen ardından kurucusu olduğun Temblor’da depremin analizini yayınladın, 23 Nisan depreminde neler oldu bize anlatır mısın? 

Volkan Sevilgen: Marmara Denizi’nin ortasından geçen Marmara fayı var. Bütün deprem senaryolarında ana deprem beklenen fay bu, İzmit depreminin devamındaki Kuzey Marmara’dan geçen, deprem tam onun üzerinde oldu. Bugünlerde duyduğumuz tartışmalar buradan çıkıyor. Çünkü Kuzey Anadolu Fay hattının üzerindeki fayların hepsi aynı şekilde davranmıyor. Normalde fayların üzerinde küçük küçük depremler beklenir sonra büyük deprem olur. Bu fayın bazı kesimleri kilitlenmiş durumda ancak kilitlenen faylarda hiç deprem olmaz, onlar büyük depremler üretir.  Bu fayın yüzeyleri kilitli ancak faydan uzaklaştığın zaman enerji biriktirmeye devam ediyor. Bu fay bazı yerlerinde küçük küçük depremler üretiyor, bir kısmı hem kilitli hem enerji biriktiriyor. İşte 23 Nisan depremi hibrit olan bu kesimde oldu. Transational dediğimiz kesimde yani hem enerji biriktiren hem de kayan kısımda oldu. Deprem kilitlenmiş kesime dayanarak doğuya kaydı, İzmit depremiyle kilitlenen kısım arasında kaldı. 23 Nisan depreminin batı tarafında kalan kesim zaten kaygan ve serpentinite dediğimiz yapıda. 

Ölü fay diyenler var ama ölü değil

Elif Soyseven: Depremin doğuya gitmesi bizim için kötü bir haber değil mi?

Volkan Sevilgen: Bu bizim için kötü bir haber gerçekten. O kısımda fay kilitli olduğu için uzun zamandır hareket etmiyor, işte bu hareketsizliği fay aktif değil olarak niteliyor bir kesim, çünkü yeryüzünde birçok fay var ama bunların aktif olmayanları var. Her fay aktif değil, bu fayda hareket etmediği için bunu ölü fay olarak değerlendirenler var. Ancak ben ölü olmadığını biliyorum tıpkı diğer bilim insanları gibi, bu fay ölü değil maalesef.  

Elif Soyseven: Niye bu fikir ayrılığı var?

Volkan Sevilgen: Oradaki temel sıkıntı şu, benim gibi herkes, bilim insanları oradaki yapıyı biliyor ve görüyor ancak değerlendirme farklılıkları var, farklı düşünceler var. Ancak bu sadece düşünceye indirgenecek bir şey değil, ben böyle düşünüyorum dediğiniz fikrin altını bilimsel olarak doldurmanız gerekiyor. Bilimsel bir fikrin varsa bunu bilimsel çerçevede yayınlarsın, bilimsel araştırma süzgeçinden geçmemiş bir fikrin çok fazla dikkate alınmaması gerekir. Fayın ölü olduğu fikrini iddia edenlerin bunu bilimsel bir süzgeçten geçirip geçirmediğini bilmiyorum. 

6 metrelik enerji birikimi var

1509’da olan depremin büyüklüğü 7,5, bu fay bu büyüklükte bir deprem ürettiyse, buna olmayacak demek zor bir şey. Mesela Maraş Depreminde 7.8’lik bir deprem oldu, bunu soran bir daha olmaz diyenler çıkar, ancak hemen ardından 7,7 oldu, dolayısıyla belli bir yerde büyük bir deprem olduysa yine aynı büyüklükte bir deprem olabilir. Dolayısıyla İzmit deprem hattının devamı 7,5-7,4 gibi bir büyüklükte yeniden kırılacaktır. Deprem üreten bu bölge yılda 2,3 cm hareket ediyor, şu anda 6 metre bir enerji birikimi var, bu da 7’nin üzerinde bir deprem demek, tarih aralıkları düzenli olmadığı için bunun süresini bilemeyiz ancak 7’nin üzerinde bir deprem İstanbul ve çevresini bekliyor bu bir gerçek. 

Elif Soyseven: Sen San Francisco’da yaşıyorsun, California’dan geçen San Andreas fayı da Kuzey Anadolu fay hattına benzer bir yapı öyle değil mi?

Volkan Sevilgen: Kuzey Anadolu Fayı, California’daki San Andreas, Yeni Zelanda’daki Alpine, Myanmar’daki Sagaing fayı hepsi aynı tip faylar, benzer enerjiler biriktiriyorlar, onların da kayan yani sürtünmesi az ve çok olanlar yerler var. San Andreas’ın kırılma süreci uzunca bir dönem devam etti ancak uzun süredir sessiz ancak orada da her an deprem olabilir.

San Francisco’nın yapı yönetmeliğini yeniden yazan adam

Elif Soyseven: Amerika’daki deprem süreçleri nasıl ilerliyor?

Volkan Sevilgen: Deprem Mühendisliği Araştırma Enstitüsü var, bu dünya çapında bir örgüt. Bina yönetmeliklerini düzenleyen bir kurum. Ben bu kurumun Kuzey California Başkanıydım. Ben ve çalışma arkadaşlarım bu kurumda San Francisco’nun yeni bina yönetmeliğini düzenledik. Bu kurumun amacı depremlerin fiziksel, sosyal, ekonomik, politik ve kültürel çevre üzerindeki etkisinin anlaşılmasını geliştirmek ve depremlerin zararlı etkilerini azaltmak ve gerçekçi önlemler almak. En son 2012’de yenilenmiş olan San Francisco bina yönetmeliğini güncelledik. 

Elif Soyseven: Ne yaptınız bu yönetmelikte?

Yüzde 5-10 fazla yatırımın muazzam sonucu

Volkan Sevilgen: Normal şartlarda bir bina yönetmeliği hazırlanırken başarı kriteri, 7,5 gibi büyük bir deprem geldiğinde bina çökmeyecek, seni öldürmeyecek ancak kullanılmaz hale gelecek şeklinde tasarlanır. Yani deprem bittiğinde o binalar bir daha kullanılamayacak demektir bu. Dünyadaki genel deprem yönetmeliği böyledir, ben bunun yanlış bir şey olduğunu savunuyorum. İstanbul’da veya San Francisco’da binlerce bina var, büyük bir deprem oldu, şehrin önemli kısmı yıkıldı o yıkımı kaç yılda eski haline getireceksin? Kaç yıl sürecek bu yeniden inşa? O süreçte halk nasıl ve nerede yaşayacak? Bu çok büyük bir sorun ve kaos demek. Öyle yaşanmaz. Ben bunun yerine bu binaların deprem sonrası kullanılabilecek halde tutmanın ekstra masrafı hesapladım? İnanmayacaksınız ama bu maliyet sadece %5 ile 10 arasında! Yani binlerce insan evsiz kalacak, alt yapı çökecek, sanayi çökecek, şehirler yaşanmaz hale gelecek oysa %5’lik herkesin katlanabileceği ve hemfikir olacağı bir maliyet farkıyla şehirleri ayakta tutmak mümkün. San Francisco’da bunu hayata geçirdik. California gibi yapı maliyetlerinin çok yüksek olduğu ve inşaat elemanlarının zor bulunduğu bir yerde şehirlerin yeniden inşası yıllar alacak. Buna functional recovery olarak adlandırıyoruz biz, fonksiyonel iyileştirme, yani binalar iyi yapılırlarsa büyük bir deprem gelse bile şehir ayakta kalır, hiç kimseyi bir yere taşımadan insanlar hayatta kalabilir. Bunun ekstra maliyeti %5-10 arasındayken bunu yapmamak delilik olur. Şöyle bir inanış vardır bir bina 50 yılda bir yenilenmelidir bu arada deprem olursa yenileriz deniyordu ancak şehirlerdeki tüm binaların yeniden yapılması inanılmaz bir maliyet. Bu nedenle %5 maliyete katlanıp güvenli binalar yapmalıyız.

Depreme dayanıksız binada oturamazsınız

Elif Soyseven: California’da depreme dayanıksız binaları ne yapıyorlar?

Volkan Sevilgen: Orada depreme dayanıksız bir binada oturamazsınız, bu düşünülemez. Amerika’da deprem ve yangın yönetmeliklerinin çok sert yaptırımları vardır. Mesela California’da evlerin kapıları içeriden kilitlenemez çünkü bu yangın yönetmeliğine aykırıdır, anahtar kaybolursa insanlar içeride ölebilir. Eğer içeriden kilitlenir bir kapınız varsa o evi asla kiraya veremezsiniz. Amerika’da bir kişi deprem veya yangın yönetmeliğine aykırı bir durumdan zarar görürse bunun yaptırımları çok büyüktür. Mesela kiracıysanız açtığınız dava ile o evi satın alacak kadar tazminat kazanabilirsiniz. Yaptırımlar bu kadar büyük olunca ve uygulanınca zaten kimsenin aklına bunları delmek gelmiyor. Hukuk ve adalet tüm bu yapıların temel taşı aslında. Ben Amerika’da federal devletin deprem araştırma kurumunda 8 yıl çalıştım ayrıca dernekte de çalıştım masanın iki tarafını da deneyimledim. Orada güçlü bir hukuk sistemi olduğu için zaten pek çok dava veya anlaşmazlık mahkemeye gitmeden sonuçlanır çünkü mahkemenin gerçekten çok ağır yaptırımları vardır. Olay tamamen hukuk sisteminde bitiyor. Depreme dayanıksız bir yapı yapıp yüzlerce kişinin ölümüne neden olan bir kişi orada bir daha sokakta gezemez. Amerikan sisteminde hasarlı evlere girmek, orada yaşamak düşünülemez. Mesela Los Angeles yangınında benzer bir şeyi gördük evi yanan insanlar o yangını söndürmek için evlerine giremediler çünkü polisin önceliği insanları kurtarmaktı, evleri değil. Hawaii’de lav püskürten yanardağlar var o lavlar benim evime gelmesin evin etrafına bir çukur kazayım evim yanmasın derseniz sizin evinizden sonra zarar gören tüm evlerin zararını ödemek zorunda kalırsınız.  Sistem hiç açık kapı bırakmıyor.

Sanayi ve lojistiği İstanbul’dan taşımak gerek

Elif Soyseven: Biz ne yapmalıyız?

Volkan Sevilgen: Öncelikle riski dağıtmak gerekiyor. Bunu nasıl yapacağız? Eliminizde avucumuzda ne kadar para varsa öncelikle ve hızlı bir şekilde hasarlı binaları boşaltacağız ve yıkacağız. Hemen riskli yapıları tahliye edeceğiz. Oralarda yaşayan kişilere parasal destek sağlayıp onların başka şehirlerde yaşamlarına destek olacağız. İstanbul’un nüfusu çok yoğun. Sanayi ve lojistiğin İstanbul’dan çıkması gerekiyor çünkü İstanbul’da deprem olduğu zaman sanayinin durmaması lazım, bugün İstanbul’da beklenen deprem olursa Türkiye’de hayat durur çünkü Marmara Bölgesi Türkiye ekonomisinin neredeyse %70’ini elinde tutuyor. Bu riski dağıtmak gerekiyor, sanayiyi buradan taşıyınca nüfusu da taşımış olacaksın, tabii ki taşınan insanlara destek vereceksin. Aldığımız her ürünün garantisi var ama Türkiye’de evlerin garantisi yok. Ev, en çok para yatırdığımız bir ürün, hayatının en büyük satın almasını yapıyorsun ama garantisi yok. Tuhaf olan yapı denetimi yapıyoruz o şirket inşaat şirketinin alt kuruluşu gibi, asgari ücretin biraz üzerinde maaş alan bir mühendis kocaman bir müteahhittin yaptığını nasıl denetleyecek? Bu denetim nasıl olacak? Eğer evlerin garantisi olursa, evin şartnameye uygun yapılmadıysa hem evin parasını hem tazminatın otomatik ödeneceği hızlı bir sistem kurarsan o müteahhittin çürük yapı yapması mümkün olur mu? Dolayısıyla tüm sistemin yürümesi için birbirini denetleyen, güçlü bir hukuk sistemi kurulmalı. 

*Meraklısı için Volkan Sevilgen’in 23 Nisan deprem analizi bu linkten okunabilir: https://temblor.net/earthquake-insights/a-magnitude-6-2-quake-strikes-the-marmara-fault-at-site-of-large-historic-earthquakes-near-istanbul-16755/

ÇOK OKUNANLAR